ÇOCUK YETİŞKİN –I-

Herkes kendisini ve birlikte yaşadığı toplumunu tanımalıdır. Bu, beynin epistemolojik, yani davranışların bilgisini üreten çalışma sistemini tanımakla yapılabilir. Beyin, vücudun cumhurbaşkanıdır. Bu yazımızda, ülkemizde sürekli kolektif şikayet edilen yetişkin insanın negatif davranışlarının beyinsel kökenlerini “bilişsel psikoloji” biliminin bilimsel teknik bilgilerini “nörofelsefe perspektifiyle tespit edeceğiz. Böylece ülkenin her alanında egemen kolektif zihniyeti tanımış olacağız. Değiştirmek istenirse yapılması gerekene belki bir nebze katkımız olur. Bunu, benmerkezcilik ve düşünme biçimleri açısından ele alacağız. Birinci bölümde, 20 yaşında başlayan yetişkinin “çocuk yetişkin” olmasının bir nedeni olarak benmerkezciliği ve ikinci bölümde düşünmeyi inceleyeceğiz.

 

BENMERKEZCİLİK

Benmerkezcilik; kişinin her şeyi kendisine dayandırması ve indirgemesidir. Her şeyde kendisini esas almasıdır. Sadece kendi fikrini, mantığını ve duygusunu ölçü ve merkez yapmasıdır. İnsan beyninde bebeklik, çocukluk, ergenlik olmak üzere birkaç tane doğal benmerkezcilik vardır. Yetişkinlik benmerkezciliği, doğal olmadığı için insanın ürünü olmak zorundadır. Yetişkinin söz ve eylem biçimlerinden benmerkezcilik türünü tespit edelim.

 

Bebek Benmerkezciliği

İnsanın ilk benmerkezciliği, doğal sahip olunan ve vücudun 0-2 yaş arasında otomatik yaptığı bebek benmerkezciliğidir. Doğal biyolojik varlığı oluşturmak ve sürdürmek için temel ihtiyaçlarını karşılatma merkezli kendisine dönük olmaktır. Doğal beyinler sadece kendilerini düşünebilirler, başkasını düşünme diye bir mekanizmaları yoktur. Tamamen animaldır.

 

Sadece temel ihtiyaçlarını başkasına karşılatma merkezli düşünen yetişkin kişi, hala bebeklik benmerkezciliği yaşıyor demektir. Var olmak için Tanrı, şeyh ve lider gibi dış figürlere ihtiyaç duymak, bebeklik özelliğidir. İç faktörüyle kendi başına var olamayıp kendisinden daha güçlü bir dış figürle var olmaya ihtiyaç duymaya dayanır.

 

İlk Çocukluk Benmerkezciliği

3-6 yaş evresi ilk çocukluk benmerkezciliğinin bazı özelliklerine bakalım: Sadece kendisi vardır,  başkası diye bir kavram yoktur. Bunun nedeni, çocuğun düşünme kapasitesinin sınırlı olmasıdır. Konuşması, “ben” ve “benim” merkezlidir. Yetişkin yönetici, hep “ben” ve “benim bakanım” ve “benim milletim” diyorsa, çocukluk benmerkezciliğinde kalmıştır.

 

İlgi düşkünüdür. Herkesin onunla ilgilenmesini ve her istediğini yapmalarını ister. İstediği ilgiyi göremezse sözel ve fiziksel şiddet davranışları gösterir. Bu benmerkezcilikte kalmış yetişkin kişi de böyledir. Çocukta sadece kendisinin tek bakış açısı vardır. Başkasının bakış açısı yoktur. Olaylara çok boyutlu bakamaz. Yetişkin kişi, kendisinin bakış açısının dışında muhaliflerinkini dikkate almıyorsa, ilk çocukluk benmerkezciliğinde kalmış, bu evre sonrasındaki düşünme biçimlerinden geçmemiş demektir. Çocuk benmerkezcisi kişi yüzeyseldir; dış görünüşlere göre karar verir, içsel durumları anlamaz. Kaportacıdır, motordan anlamaz. Yetişkin olup böyle olan kişi, ilk çocukluk evresinde kalmış kişidir.

 

Çocuk, her şeyi kendi egoist çıkarına endeksli yorumlar. Kendi çıkarına uygun olanı “iyi”, uygun olmayanı “kötü” görür. Bir eylemi başkasına zararını düşünmeden ve sadece kendi çıkarını düşünerek yapan yetişkin kişi, 3-6 yaş dönemi çocuğun asosyal otistik benmerkezci düşünmesindedir, demektir. Böyle yetişkin kişiye, psikoloji, “sosyopat” ve “psikopat” diyor.

 

Son Çocukluk Benmerkezciliği

7-11 yaş son çocukluk evresidir. Bu evrede önceki evrelerin benmerkezciliği azalır. Kendi kararlarını alma, kendini gösterme, davranışlarının sorumluluğunu üstlenme ve kişisel bağımsızlığını kazanmaya başlar. Bu durum, itaatsizliklere, inatçılıklara yol açabilir. Yaptığı yanlışlarının “aldatıldım” ve “kandırıldım” gibi gerekçelerle sorumluluğunu kendisi almayan ve başkasının üzerine atan yetişkin kişi, son çocukluk evresine geçememiş demektir. Hala düşünme tarzında, “büyüklerin her şeyi bildiği ve yaptığı” kanaati egemendir. Büyük insanları model alır. “Büyükler daha iyi bilir” şeklinde düşünen yetişkin kişi, halen çocukluk evresi düşünme biçiminde kalmış demektir.

 

Başkasına Mensubiyet

İşte şeyhlere mürit olan ve körü körüne bir lidere bağlanan ve ona mensup olma ihtiyacı duyan yetişkin kişi, 3-6 yaş sihirli düşünme ve son çocukluk evresini aşamamış demektir. Bu çocukluk evresinde çocuk, aileye ve kişiye mensup olmaya ihtiyaç duyar. Nitekim insanlar; bebeklik ve çocukluk evresinde, aslında beynin doğal yapısına aykırı olmasına rağmen, efsane kişiye ihtiyaç duymasından ve kişinin henüz birey olmamasından dolayı “Musa ümmeti”, “İsa ümmeti”, “Muhammed ümmeti”, “Ali ümmeti” gibi popüler piyasada değer yapmış “efsanevi kahraman” kişilere mensup olmuşlardır. Kişiler kendi başlarına bir birey kişilik kabul edilmiyordu. Başka kişiye mensup olmak, onun kimliğini taşımak, kişisel kimliksiz olmaktır. Kişisel kimlik inşa etmeyi becerememek, başkasına mensubiyetle telafi etmektir. O zaman da kendin olmadan yaşayıp gitmektir.

İnsanlık, yetişkinlik evresine ulaşınca, çocukluk evresindeki başka kişiye mensubiyeti kaldırıp kişinin, kendisine mensup olmasını sağlamak için “soyadı” kavramını icat etmiştir. Artık yetişkinlik evresindeki kişi, “soyadı” ile kendisine mensup olmak zorundadır. Kendisine mensup olmak demek, kişinin kendi kimliğini üretmesi demektir. Kendisinin değil de başkasının kişici mensubiyetinde kalan yetişkin kişi, bebeklik ve çocukluk evresinde kalmıştır. Artık başka kişiye taraftar ve hayran olunabilir, ama mensup olmak kendini inkar görülüyor.

 

Kurallarla Yaşamak

İnsan demek, insani kurallarla yaşayan demektir. 7-11 yaş son çocukluk evresinde kişi, kurallara uyarak yaşamaya başlar. Kural, değer ve yasa tanımayan yetişkin kişi, bu evreye gelememiş demektir. Bu evrede sık kavga yapmaya başlar. Fiziksel ve sözel kavga eden yetişkin kişi, son çocukluk evresindedir demektir. Bu evrede başkalarıyla paylaşmanın gereğini kavrayacak olgunluğa ulaşması gerekir. “Güçler ayrılığı” kuralını tanımayıp iktidarı başka yasal güçlerle paylaşamayan yetişkin kişi, son çocukluk evresine gelememiş demektir. Bu evre, gruplaşma ve takıma bağlılık evresidir. Mezhepçilik, hemşericilik, tarikatçılık, cemaatçilik gibi “grupçu (asabiyetçi)” olan yetişkin kişi, son çocukluk evresinde kalmış çocuktur.

 

Rekabet

“Kişiyle değil, işinle rekabet et!”

“İşine eğilmeyen, kişiye eğilir. Kişiye eğilen, arkasından iplik eğirir.”

 

Bu evrede “rekabet” doğal güdüsü ortaya çıkar. Ama başarısını, rakiplerinin başarısızlığına dayandırır. İşte böyle düşünen yetişkin kişi, son çocukluk evresindedir demektir. Fakat çağımızda, geçmişteki “tahterevalli” değil, “asansör” sistemi geçerlidir. Yani başarı, başkasının başarısızlığına değil, kişinin kendi kalitesine dayalı olmalıdır. Tahterevalli sisteminde birinin yükselmesi diğerinin alçalmasında bağlıdır. Ama asansör sisteminde herkes kendisi yükselir ve alçalır.

 

Ergen Benmerkezciliği

Son çocukluk evresinden sonra 12 yaşında doğal ergen benmerkezciliği gelir. Bu; her şeyin ve dünyanın merkezinde sadece kendisinin olduğunu, dünyanın kendisinin etrafında döndüğünü sanmaktır. Dünyanın da, sadece onun için var olduğunu ve onun etrafında döndüğünü düşünmektir. Kendisini büyük, omnipotent ve omniscient görmektir. Bu özellikler, ergen beyninin nörolojik ve vücudunun biyolojik olarak ulaştığı akil ve baliğ oluşum düzeyinin doğurduğu benmerkezciliğinin sonuçlardır. Bu durumlar, ergenlik döneminde normal olsa da yetişkinlik evresinde anormaldir.

 

İnsani düşünme öğretilmeyen yetişkin kişide doğal bebek, çocuk ve ergen benmerkezciliği egemen olur. Böyle kişi yönetici ise, kendisi yoksa dünya yıkılır, hiç kimse onun gibi olamaz, şeklinde hezeyana sahip olur. Çocuk, kendisine şeker verene gider. Ergen kişi güç düşkünüdür, gücün peşinden gider. Güçlüye köle, güçsüze efendi olur. Güçlüye mazlum, güçsüze zalim kesilir. Kendisini büyük yapacak makam veren kişi kim olursa olsun ona gider.

 

Cinsel İlişki Düşkünlüğü

“Aklı ve fikri cinsel ilişkide olan, eti ve kemiği aşamamıştır.”

 

Cinsel ilişkiye düşkün olan yetişkin kişi, ergenlik benmerkezciliğinde kalmış demektir. Ergen kişinin aklı ve fikri, sadece kendisinin doğal üretmesinde, dolayısıyla cinsel ilişkidedir. Çünkü beyninin nörolojik ve vücudunun biyolojik oluşumu buna müsait hale gelmiştir. Yani et-kemikten oluşan somut-maddi düşünebiliyor ve soyut düşünemiyordur. Aklı ve fikri, dinin “belden aşağı” denilen konusu olan cinsel ilişkide olan kişi, ergenlik evresi aklında kalmış kişidir. Cinsel ilişki yavru üretme amacının aracıdır. Araç, amaç yapılmamalıdır.

 

Güç Endeksli Düşünmek

Yetişkin olup da güç endeksli davranan kişi, 12 yaş ergenlik evresinde kalmış kişidir. Güçlüye giden kişi kendisinin iç faktörle güçlü olmadığını bilip dış faktörle güçlü olmak için gidiyordur. Bu dış faktörlü büyüklük ve güçlülük efsanevidir, sanaldır. Gerçek olmayan büyüklüktür. O güç ondan alınınca eski güçsüz haline dönecektir. Bir uçak havada ne kadar uçarsa uçsun, sonunda geleceği yer asıl yeri olan pisttir. Erkeğin, gücün peşinden gitmesi kendisinde dişilik hormonu olan östrojen miktarının yüksek olmasındandır. Erkek gibi olan kadında da erillik hormonu olan testosteron yüksektir. Devlet makamları gibi dış faktörle kendilerini güçlü görenlerin, o makamlar onlardan gidince ne kadar güçsüz oldukları hep görülmüştür. İnsanlık nazarında asıl büyüklük, içsel zihinsel düşünme makamlarına gelmekle mümkündür. İşte filozoflar ve teorik bilim insanları böyle büyük görülen insanlardır.

 

Kendisini Dev Aynasında Görmek; Efsane Kişi

Ergen kişi, kendisini “dev aynasında” görür. Yani kendisini olmadığı sanal büyük bir adam sanır, üstün, yetenekli ve güçlü görür. Eline küçük bir yetki ve güç geçirince doğal-animal özelliği açığa çıkar. Başkasına büyüklük taslar ve kaba davranır. Bu durum, psikolojik hastalıktır. Kendisini “efsane kişi” olarak görür. Efsane kişi; gerçeğe dayanmayan, gerçekdışı büyük kişidir. Kendisini sürekli olarak sahnede hisseder. Sahneye çıkmayı çok sever. Kendisi hakkında “kişisel efsaneler” üretir. Efsane, gerçek olmayan hayali kurgulamadır. Efsanevi şeyler yarattığını düşünür. Kendi efsanesinin ulaşılmaz emsalsiz kahramanı olduğuna inanır. Onu kahraman görmeyenlere saldırgan davranır. Böyle düşünen ve davranan yönetici, işte bu ergen benmerkezciliği yapısında kalmış demektir.

 

Başkasına Akıl Vermek

“Aklı parasından daha az değerli olanın verdiği aklı alma!”

 

Ergenlik benmerkezciliğinde kalmış kişi, kendisini dev aynasında gördüğünden, bilmediği konuda dahi herkese akıl verir. Akıl vermek doğal beynin yapmadığı bir iştir. Hiçbir doğal beyin başkasına akıl vermez, aklını kendisi için kullanır. Akıl vermek, insani psikolojik hastalıktır. Akıl vermek, kendisinin, aşağısında olduğu muhatabına üstünlük taslamak içindir. Mutlaka cahillik eksikliğini telafi içindir. Akıl vermek yerine konu ile ilgili teknik bilimsel bilgi vermelidir. Onu bilmiyordur, ama bilgiçlik taslamak istiyordur. Başkasına akıl veren aslında ona talimat veriyordur. Akıl verme hastalığına sahip kişi, dinlemez ve konuyu öğrenmez.

 

Hiçbir filozof ve bilim adamı, “fakirsin” denildiğinde bozulmaz, ama en büyük zengine, “cahilsin” denildiğinde kızar. Neden? Demek ki insanlık nazarında bilgi, paradan daha değerlidir. O nedenle zengin kişi ayı zamanda bilgili olmak için kendisine yatırım yapmalıdır.

 

Diktatör Olmak

Ergen benmerkezciliğinde kalmış yetişkin yönetici; derebeyi gibi bölücü, sınıfçı ve ayrımcı olur. Onunla evlenilemez. Ortak iş yapamaz; diktatör olur, güçler ayrılığı ile çalışamaz. Kendisinden başka kişi yoktur. Sadece kendisi ve herkes ve her şey onun için vardır. Başkalarına talimat verir. Bu kişiden demokratlık ve eşitlik beklenemez. Bu tür kişilerin çoğunlukta olduğu ülkede demokrasi uygulanamaz. Şunu iyi bilmek gerekir ki; yetişkinlik yaşı olan 20 yaşına kadar geçirilen evrelerdeki düşünme biçimlerinin eğitimlerini almayan kişi mutlaka çocukluk ve ergenlik evreleri doğal psikolojik özelliklere sahip olacaktır. O kişiden insani yetişkinlik özellikleri beklemek boşunadır.

 

Omnipotent Olmak

Çocukluk evresindeki doğal “sihirli düşünme”, ergenlikte omnipotent olmayı doğurur. “Omnipotent”; her şeye kadir olmaktır. Sihirli düşünmenin sonucu olarak “ben her şeyi yaparım”, “bana bir şey olmaz” gibi her şeye gücünün yettiği şeklinde gerçek üstü düşüncelere kapılır. Tek kişi yönetimini isteyen kişi bu ergenlik düşüncesinde kalmış kişidir.  Ergen kişinin böyle düşünmesinin nedeni, doğal beynin nörolojik oluşumunu tamamlayıp akil, vücudunun doğal üreme yetisine sahip baliğ olmasıdır. Canlılarda, doğal beyin, varlığı sürdürmede avını elde etmek ve avcısından kurtulabilmek için kendisini çok güçlü ve kendisine yeter görmek zorundadır. İşte insanın da doğal beyin yapısı ve varlığını sürdürme yolu, diğer canlılardan farklı olmadığı için, kendisini çok güçlü ve yeterli görür hale gelmelidir.

 

Omniscient Olmak

Ergen kişi, her şeyi bildiğine inanır. Omniscient; her şeyi bilmektir. Her şeyi bildiğine inanan yetişkin kişi, ergen benmerkezciliğinde kalmış demektir. Bilmediği halde her şeyin en doğrusunu kendisi bilir. Sadece kendi bilgisinin var olduğunu bilir. Başkasının da bilgisinin var olduğunu bilmez. Sahip olduğu bilginin, mutlak doğruluğuna inanıp diğer bilgileri almaz. Halk deyimiyle “dediğim dedik, çaldığım düdük,” diye düşünür. Öğrenmediği ve bilmediği halde her konuyu ve her problemin çözümünü bildiğine inanan yönetici ve toplum, 12 yaşında kalındığının göstergesidir. Bu toplumla yetişkinlik işleri yapılamaz. Bu, duyguları yöneten ilkel beyin olan “amigdala”nın otomatik yaptığı doğal biyolojik-animal düşünmenin sonucudur.

 

Avcı-Toplayıcılık

Mülkiyet, Ganimet

Bebek çocuk ve ergen benmerkezciliği başkasının ürettiği şeylerle kendisini besletmek üzerine kuruludur. Doğal sahip olduğu animal “id kişiliği” nedeniyledir. Sadece kendisini düşünür. Kendisi çalışmaz, başkasını kendisine hizmet ettirir. Bütün canlılar, kendileri hiçbir ürün üretmezler, başkasının ürettiği ve yaptığı vücudu yiyerek beslenirler. Bütün canlıların doğal beyinleri böyle çalışır. Bu, doğal “avcı-toplayıcı” sistemidir. Orman hayatında “mülkiyet” anlayışı yoktur, gücü yetenin istediğini aldığı ganimet vardır.

 

Tarihte kral, imparator, şah ve padişah görevini görmek için, bütçeyi oluşturmada ülkeye dışarıdan para kazandırmak gerekiyordu. Bu amaçla savaş yapmak ve ganimet elde etmek zorunluydu. Ülkesine dışarıdan para kazandırmasına bakmaksızın sadece kendisini düşünerek “avcı-toplayıcı” zihniyetiyle kendi halkını sömürür. Başkalarını kendisine hizmet ettirir.  Başkasının hakkını yer, çalar. Kazanç kendisinin olur kaybı ülkeye ödettirir. İşte bu kişi, yetişkinlik öncesi doğal-animal “id kişiliği” benmerkezciliğinde kalmış demektir. Böyle kişilere kişisel ve devletsel hazine, arazi, namus hatta hiçbir şey emanet edilemez. Siyasetin bu düşünceyle yapıldığı ülkede yetişkinlik sonuçları beklemek boşunadır. İnsanlık, insanın tanrının hizmetçisi ve ganimetin helal olduğu düşüncesini 5 bin yıl önceki işte bu doğal benmerkezci düşünme biçimiyle üretmiştir.

 

Vatan Kavramı

Ümmetçilik

Yaşı yetişkinlik evresine gelip de insanlığın ve insanın bebeklik ve çocukluk evresinde kalmış kişide vatan kavramı yoktur. Tarih öncesi çağlarda ormanda yaşama düşüncesi nedeniyle her şeyi ganimet olarak görür. Dini de; bu dünyayı ve öbür dünyayı ganimet olarak almak şeklinde anladığı için dindar olur. Bu, “hem sevap hem kebap, duble menfaat” anlayışıdır. Kendi vatanını da ganimet olarak görür. 380 bin maden arama ruhsatı vererek, ülkesinin üstünü ve altını yer. Dünya ülkelerinin çöpleri ülkesine getirilir ve yakılır, ülkesinin bütün toprağı siyanürle zehirlenir, çam ve zeytin ağaçları kesilir aldırmaz. Bütün bu kötülüklerin nedeni, “gecekondu” ve “kat karşılığı inşaat” ganimet karakteridir.

 

Ümmetçilik anlayışında vatan kavramı yoktur, ganimet anlayışı vardır. Dışarıdan ganimet alamadığında kendi vatanının ve milletinin malını ganimet olarak haksızca çalar yer, milletinin çocuklarını cariye ve köle yapar. Ülkesini haksızca yemeye müsaade etmeyen yabancıya direnir, ama izin verene ses çıkarmaz, mandacılığı kabul eder. Vatan arazilerini yabancılara parayla ya da parasız verir, aldırmaz.

 

Vatan kavramı, yetişkin insan için geçerlidir. Gerçi bütün canlılarda “alan” kavramı vardır ve alanına yabancıyı sokmaz. Ama çocuk-yetişkin kişi, doğal da davranmıyordur. Bu anlayışla ülke elde tutulamaz. Kafa değişmelidir.

 

Apati

Aldırmamanın nedeni, apatidir. Onun bir nedeni, 12. yaş öncesinde soyut düşünme yaptırılmasının, prefrontal korteksin bulunduğu frontal loba hasar vermesidir. Bunun sonucunda oluşan “frontal lob sendromu” nedeniyle, bireyin kişilik yapısında ve davranışlarında apati oluşur. Apati (apathy); duyarsızlıktır. Çevre ile ilgisizlik, kayıtsızlık ve duyarsızlık halidir. Etrafa karşı sorumsuzluk, başkalarını dikkate almama, pişmanlık hissini yitirme olur. Frenleme yokluğu olan “disinhibisyon”; saldırganlık, uygun olmayan sosyal davranışlar görülür. Toplumsal uyumsuzluk, dürtü kontrol bozukluğu gibi rahatsızlıklar doğar.

 

Prefrontal korteks lezyonunda ise; oluşan dikkat dağınıklığı nedeniyle bilgi belleğe aktarılmaz. Eylem ve düşünme yapısında tutarsızlık olur. Prefrontal alanlarını beynin diğer alanlarına bağlayan liflerin kesilmesi; “karmaşık problem” çözme yeteneğinin yok eder. Ahlaki değerlerini kaybeder. İnsanı hayvandan ayıran özelliklerin büyük çoğu, frontal lobla ilgilidir. İnsanı insan yapan insani özellikleri yönetir.  Ülkedeki kötü eylemlere kolektif duyarsızlığın ve geçmişi unutmanın bir nedeni bu korteks lezyonunda ve apatide aranmalıdır.

 

Yetişkin Benmerkezciliği

Sosyalmerkezcilik

Bireysel benmerkezcilik, en küçük varlık olan atomdan en büyüğü olan yıldızlara kadar bütün canlılarda doğal olarak mevcuttur. Zaten atomdan büyük bütün canlılar, atomlarla oluşurlar. Bir atomun bireysel benmerkezciliği, kendi vücut varlığını oluşturmak ve sürdürmek için gereklidir. Ama bir atom kendi başına hiçbir anlam ifade etmeyip başka varlıkların oluşması için vardır. Yalnız kaldığında kendisi de başka varlıklar da oluşmaz. Bütün canlı varlıklar, atomların birbirleriyle tepkimeye ve senteze girmeleriyle oluşurlar. İşte bir atom, kendi bireysel benmerkezciliği yanında, varlığının amacının gerçekleşebilmesi için diğer atomlarla birlikte sosyalleşmek zorundadır ve bütün varlığın sürmesi için bu, doğa kanunudur. Bu duruma, “sosyalmerkezci” olmak denilir.

 

İşte insan da, ergenlik dönemine kadar sadece kendi bireysel vücudunun ve beyninin biyolojik varlığını oluşturması ve koruması için doğal olarak benmerkezci olmak zorundadır. Fakat bu varlığını oluşturduktan sonra, yetişkinlikte varlığını sürdürebilmesi için, hem benmerkezci hem de sosyalmerkezci olmalıdır. Bu kişiliğe, “süperego” adı verilir. Yetişkin sosyalmerkezcisi olmanın şartlarından biri, empatidir. Empati; başkası ile eşduyum, duygudaşlıktır. Empati, beyinde bulunan “ayna nöronlar” nedeniyle doğal olarak vardır. Yetişkin kişi sosyal ilişkiyi ve ortak yaşamayı öğrenmek ve uygulamak zorundadır. Yetişkin olup sosyal bağ kurmayı bilmeyen kişi, 3-6 yaş çocuğu evresindedir.

 

Yetişkin Otizmi

Sosyalmerkezci olamamanın nedeni, 0-2 yaş bebeklik ve 3-6 yaş ilk çocukluk evresi otizmidir. Otizm (autism); sadece kendisine odaklanmak, başkası ile ilgilenmemektir. Biyolojik varlığını sağlayabilmesi için bütün canlıların, dolayısıyla insan bebeğinin beyninde de doğal olarak mevcuttur. Otistiklik, asosyalliktir. Bebeklik doğal beyni ile hareket etmek, yetişkin kişi için bir hastalıktır. Yetişkin otizmi, nörolojik bozukluk değil, lojik asosyal düşünme bozukluğudur.

 

Öğrenmeye Karşı Olmak

Yetişkin otizminin bir sonucu, bilmediği başka ve yeni şeyleri öğrenmeye karşı olmaktır. Buna öğrenme asosyalliği olan “öğrenme otizmi” denilir. Gerçeği “öğrenmeye karşı direnç”tir. Hayali bir dünyada yaşadığından gerçeklerle karşılaşmaktan kaçar. Dini de bilgi ile değil, otistik mistik fantezi ve halüsinasyon olarak algılar. Dinin, gerçeklerle karşılaşılmasını isteyen boyutuna aldırış etmez. Cahillik; bilgisizlik demektir. Herkes her konuda alim değil, pek çok konuda cahildir. Asıl cahillik, bilgiyi ve öğrenmeyi ihmal etmektir. İngilizcede “cahillik”, “ihmal etmek” anlamındaki “ignorance” kelimesidir.

 

Toplu Monolog Konuşma

Yetişkin eğer, biri konuşuyorken, konuşanı dinlemiyor ya da kendisi konuşuyorsa, 3. yaş ilk çocuk benmerkezciliğinde kalmış demektir. Çocuk, başkasını dinlemez. Toplulukta da olsa toplu monolog konuşur. Birisi konuşurken dinlemeyip konuşmaya “toplu monolog konuşma” denir. Bir arada konuştukları halde, birbirlerini dinlemezler, kendi başlarına konuşurlar. Halk tabiriyle; “herkes ayrı telden çalar”. Yetişkin kişi, sarhoş olduğunda aklına gelen her şeyi anlatır. İşte bu, ondaki beşeri inhibisyon mekanizmasının devre dışı kalması nedeniyle 3-6 yaş çocuğunun bildiği her şeyi anlatması durumuna düşmesidir. Ahlak kurallarını kendisine uyduran, kural tanımayan yetişkin kişi, 3. yaşın benmerkezci düşünmesinde kalmış demektir. Çocukluk evresi, insanlaşma (hominizasyon) işleminden geçildiği evredir. Yetişkin evresine geldiği halde çocuk kalan kişiye, “çocuk-yetişkin” adı verilir.

 

Bir sonraki “Çocuk Yetişkin –II-” başlıklı yazımız, bu yazımızın devamıdır. İkisini birlikte okumayı öneririz.

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.