12 YAŞINA KADAR DİN EĞİTİMİ ve BEYİN

12 YAŞINA KADAR DİN EĞİTİMİ ve BEYİN

Bir toplumda toplumsal her davranıştan şikayet ediliyor ve asırlardır hiçbir durum düzelmiyorsa, 100 milyon nüfus ve bir milyon kilometre kare araziye rağmen para kazanılamıyor, parası yoksa. Ayıp değil mi? 8 milyar insanın düşünme düzeyi olarak en alt tabakasını Müslümanların devletleri oluşturuyorsa, parası olan devletler de öyle ise! İnsanlık her gün binlerce felsefi fikir ve bilimsel bilgi icat ederken onlar yapamıyorsa, “neden-sonuç ilişkisi” üzerinde düşünülmelidir. Bırakın düşünmeyi, aklımıza bile getirmiyoruz. Peki neden? Bütün davranışların motoru düşünmedir. O halde düşünmeyi irdelemeliyiz.

 

Düşünme beyinle yapılır. Beynin epistemolojisini tanımalıyız.  “Neden-sonuç ilişkisi” kurulamıyorsa, beyin çarpık oluşmuştur. Bu durumun nedenlerine; son bir asırda oluşan; nöroloji, nöroepistemoloji, bilişsel psikoloji, nöroantropoloji, kültürel nöroloji, kültürel antropoloji gibi bilimlerin tespit ettikleri bilimsel bilgiler ve bunların üzerinde zihin felsefesi ve onun çağımızda evrildiği nörofelsefe gibi felsefe disiplinlerinin yardımlarıyla bakacağız.

 

İnsan beyni, 0-20 yaş aralığında geçirdiği 5 gelişim evresinde 30 çeşit düşünme biçiminden geçiyor. Biz, eğitim sistemimizde bunların hiçbirini öğrenmeden en üst makam ve mevkilere gelebiliyor, hatta profesör olabiliyoruz. İnsanın düşünme sisteminin, 12 yaş öncesi ve sonrası olarak temelde iki evresi vardır. Beyin düşünme ile çalışır. Düşünme işlemini anlayabilmek için beynin oluşum sürecine paralel olarak epistemolojik; bilgi üretme yapısını bilmek gerekir.

 

12 Yaş Öncesi Beyin Oluşumu

İnsan beyninin oluşumu, hamileliğin 7. haftasından itibaren başlar. 12. yaştaki ergenlikte %80 oranında oluşur. Geri kalan en önemli %20’lik kısım, kılıflanması olan miyelinleme işlemi 20-25 yaşlarında tamamlanır. Beyin, felsefi düşünmeyi ancak bu yaşlardan sonra yapabiliyor.

 

 12 Yaş Öncesi Düşünme

Somut Düşünme

“Çocuğa 12. yaştan önce somut düşünme yaptırılmalıdır.”

“12. yaştan önce soyut düşünme yaptırılan çocuğun prefrontal korteksi çarpık oluşacaktır.”

 

Bebeklik ve çocukluk evresinde doğru beşeri düşünme öğretilmez ise insan, ömrünün sonuna kadar doğal biyolojik-animal düşünme ile hareket edecek ve bütün hareketleri animal olacaktır. Eğer bir toplumda insani davranışların yokluğundan şikayet ediliyorsa, bunun nedeni, orada çocukluk evresinde insani düşünmenin öğretilmemesidir. İnsani düşünme öğretilmeyen kişi ve toplumda “insani anlama, anlayış ve davranış” beklenemez.

 12 yaşa kadar, çocuğa somut düşünme yaptırılmalıdır. Çünkü düşünme işlemini yapan “prefrontal korteks” bu yaşa kadar oluşmakta ve somut düşünme yapabilmektedir. Somut düşünme; beş duyu organıyla algılanan maddi veriler üzerinde tanımak amacıyla yapılan düşünmedir. 12 yaşa kadar kişi, somut varlığı olabildiğince çok miktarda tanımalıdır. Düşünme; bir veriden fikir üretme işlemidir. Bütün doğal beyinler, hayatta kalmak için somut varlığı tanımak amacıyla somut düşünme yaparlar ve beyinleri, somut varlığı tanıma üzerine programlıdırlar. Soyut düşünme yapabilmek için somut varlıkları olabildiğince tanımak gerekir. Çünkü soyut düşünme, soyut varlıklar somutla ilintilenerek yapılabiliyor.

 

12 yaşına kadar, “gerçekçi düşünmeyi” öğretmek gerekir. Gerçekçi düşünme; somut gerçeklikle düşünmektir. Somut gerçeklik, bilimlerin tespit ettikleri bilimsel bilgilerle bilinir. Beynine gerçek olmayan lüzumsuz çerçöp veri verilmemelidir. Bellek, çöplük yapılmamalıdır. Gerçekçi düşünme, “nedensel” düşünmedir. Nedensel; bir şeyin oluşumunun neden niteliği taşımasıdır. Nedeni gösterilmeyen şey öğretilmemelidir. Doğal beyin, “neden-sonuç ilişkisi” ile çalıştığından nedeni gösterilmeyen şeyi algılamaz ve önemsemez.

 

Beyin Yarıkürelerinin Birlikte Kullanılması

12, yaşa kadarki eğitimde, beynin iki yarıküresinin birlikte kullandıran öğretimler yapılmalıdır. Bunları birbirine bağlayarak birlikte çalışmalarını sağlayan “korpus kollasum” adlı kimyasal, ergenlikte tam oluşuyor ve kalınlaşıyor. Kalınlaşma, bilgiyi ve veriyi işleme yeteneğini ve hızını artırıyor. Beynin sol yarıküresi teorik işleri, sağ yarıküresi pratik işleri yapar. Beynin verimli ve bütün işleyebilmesi için bu iki yarıküre birlikte (unified) kullanılmalıdır. Tekli çalışırsa, gelişim yarım olur. İkisini birlikte çalıştırmak, pratiği yapılan işin üzerinde düşünme yapmakla olur. Çocukluk evresinde, genellikle, daha çok pratik işlerle ilgilenen sağ beyin kullanılır. Sağ beyinle elde edilen bilgi ve beceriler sayesinde ergenlik evresinde, bağ kurularak, sol beyin egemen kılınmaya çalışılmalıdır. Böylece, soyut düşünme yapılabilir aşamaya gelinir. Soyut işlemler yapabilmek için sol beyni geliştirmek gerekir. Yapılan somut işlemler üzerinde “neden” ve “nasıl” soruları sorarak soyut düşünme egzersizleri yapmak, iki beyin yarıküresini birbirine bağlar.

 

Müzik

Çocukluk evresinde müzik aleti çalmak öğretilmelidir. Müzik, beynin iki yarıküresinin ve birden çok bölgesinin birlikte çalışmasını sağlar ve neredeyse bütün bölümlerini etkiler. İlk olarak; müziğin perde, tını ve sürekliliği “işitsel kortekste” en temel unsurlarına ayrıştırılır. İşitme korteksi, beyincik (serebellum) ile birlikte çalışır. Beyincik, beynin duygusal merkezi olan amigdala ve “frontal lob” ile bağlantılıdır. Müzik aleti çalmak, beynin yaptığı en kompleks işlerden biridir. Görsel olarak algılanan notalar eş zamanlı olarak motor komutlara dönüştürülürler. Müzik esnasında beynin bazı bölgelerinde daha çok gri maddeye rastlanır. Gri madde, beyinde dil, düşünce, bellek, dikkat, idrak ve şuur konusunda kilit rol oynayan maddedir. Beyinde motor kontrolünden sorumlu ve daha çok alanların koordinasyonunu sağlayan “korpus kallosum” artar.

 

Müzik, beyindeki “zevk merkezi” olan “nükleus akumbensi” harekete geçirerek iyi hissetmeyi sağlayan nörokimyasal dopamin hormonunu salgılatır. Bu, sevilen bir şeyi yerken salgılanan kimyasaldır. Ayrıca, “hipofiz bezi” endorfin hormonu salgılar. Ağrı çekerken ve stres halindeyken endorfin salgılanması artar ve sinirleri uyuşturarak doğal bir ağrı kesici gibi çalışır.

 

12 Yaş Sonrası Beyin

Beynin nörolojik çalışma yapısı, 12. yaşta yeni baştan düzenlenir. Yani ergenlik döneminde insan beyni, oldukça kapsamlı ve uzun süren bir yapılanmayı geçirmiştir. Ergenlikten önce beyin bu olanaklara sahip olmadığından soyut düşünme yapamıyor. Nörolojik oluşumun tamamlanması, öğrenmeyi ve anlamayı hızlandırıyor. Bilgi aktarımını yapan ve nöronları kaplayan sinir liflerindeki miyelinde bulunan ve ergenlikte, artan “beyaz madde”, sinir sistemindeki elektrik sinyaller olan impulsların hızlı iletilmesini sağlar. Beynin işlem hızı olan bu madde az olursa işlem yavaş, yeterli olursa hızlı olur. Bilişsel işlevlerin yeri olan “prefrontal korteks”, beynin oluşumu en uzun süren, en son oluşan bölümüdür. Sinir liflerinin kılıflanması işlemi olan miyelinizasyon 25 yaşında tamamlanır. Yani beyin, 25 yılda tam oluşur.

 

Hafıza, karar verme, kendi beynini yönetme ve kontrol etme gibi işlerde gri madde gereklidir. Düşünme işlemini yapan korteks “gri” maddedir. Korteks; nöron hücrelerinin yerleştiği ve bütün zihinsel aktivitelerin geliştiği bölgedir. Yani beynin aslında en önemli bölgesidir. Gri maddenin yoğunluğu, ergenlikten itibaren artıyor. Böylece, yaşanmış duyguların, öğrenilmiş bilginin ve ezberin kaydedildiği “hipokampus” güçleniyor.

 

İşte bu gibi yeni oluşumlar sayesinde beyin, ancak ergenlik evresinde “soyut düşünme” yapabilir oluyor. Soyut düşünme, doğal beyne tamamen yabancı olan karmaşık zihinsel işlemdir. Karmaşık işlemler; anlama, öğrenme, düşünme gibi becerilerdir. Karmaşık bilişsel işlem kapasitesi, beynin nörolojik oluşumu arttıkça artar.

 

Soyut düşünme, beynin soyut varlığı, bildiği “somut varlığa ilintileyerek” algılaması ile yapılabiliyor. Soyut şeyleri beyne alacak duyu organı yoktur. Beş duyu organı, somut varlıkları alabiliyor. Somut varlık ilahi, soyut varlık insani varlıktır. Beyin, soyut varlığı, ilahi somut varlığı tanıyıp uyuşanları birbirlerine ilintileyerek alır. O nedenle, 12 yaşından sonra öğreneceği soyut şeyleri ilintileyebileceği somut varlıkları çocukken öğrenmelidir.

 

Jetonun Geç Düşmesi

“Jetonu geç düştü,” şeklinde bir halk deyimi vardır. Beynin bir konuyu ya da düşünceyi geç ve güç algılaması ve anlamasıdır. Bunun nedeni, prefrontal korteksteki miyelin kılıfının iyi ve yeterli oluşmamasıdır. Bir toplumda jeton geç düşüyorsa, işte çocukluk evresi boyunca verilen uygunsuz eğitim nedeniyle beyin oluşumunun sağlıklı yapılanmamasındandır.

 

Soyut Çeşitleri

Üş çeşit soyuttan söz etmek mümkündür. Biri somutun soyutudur. Mesela; ağaç maddi olarak somuttur, ama “ağaç” kelimesi soyuttur. Diğeri somutu olmayan soyuttur. Mesela; tanrı ve melek gibi şeylerdir. Üçüncüsü, somuta dökülen soyuttur. Mesela; bilgisayar ve kelimeler. Rakamlar soyut sayıların, harfler soyut kelimelerin somutlarıdırlar. Farklı yazı ve rakam biçimleri, milletlerin beyinlerinin kültürel farklılıklarını gösterirler. Bir soyut şeyi, beş duyu organının biri ile algılanabilir yapan şey somutlaşır. Mesela; yazı göz duyu organıyla algılandığından somut olur. Tanrı adının yazıya ve kendisinin insan, hayvan ya da başka her hangi bir resme dökülmesi, onu somutlaştırmaktır.

 

Ödül Merkezi ve Soyut Düşünme

Beyin karşılaştığı veriye doğal inhibisyon olan ketleme ve reddetme uygular. Anlamadığı supranatürel konulara sürekli inhibisyon uygulayacağından beynin öğrenmede çalışmasını sağlayan bağlantılar olan sinapsların güdükleşmelerine ve donuklaşmalarına neden olur. Bu nedenle beynin öğrenme sistemi bozulur. Bu sistemi bozulan kişinin beyni yeni bilgiler öğrenmesi zorlaşır hatta imkansızlaşır. Yeni bir şey öğrenmek istemez olur. Çünkü beyin ödül ve ceza merkezi” öğrenmeyi negatif şey olarak kaydetmiştir ve onu bir daha yapmasını önler. Ama öğrenmekten zevk alsaydı ödül merkezi onu ödüllendirecek ve ona onu tekrar yaptıttıracaktı. Yani toplumun öğrenmeyi sevmemesinin nedenlerini yüzeyde değil, daha derinlerde beyinde aramak gerekir ve oradadırlar. 0-6 yaş yetişme tarzı çok önemlidir.

 

 Din

Dinin, çağımıza kadar; suprataturel (doğaüstü), eskatolojik, metafizik, ruh, ruhsal varlıklar ve konular şeklinde tanımlanmış ve kolektif yapılarak sosyal kimlik yapılmıştır. Bu unsurlar; insanlığın çocukluk evresindeki beyninin sistemsiz hayali düşünme ile ürettiği somutu olmayan ve somuta dökülemeyen soyut şeylerdir. Ama çağımızda din; sadece kişinin bireysel tanrısı ile arasındaki ilişki olarak tanımlanır.  Kolektif ve kimlik olmaktan çıkarılmıştır. Dinden kimlik yapılamaz. Kimlik toplumun kendi kolektif zihinsel ürünleriyle olur. Din tanrının da olsa başkasının ürünüdür. Dinden sadece din olur. Dini kimlik olarak kullanmak, özgün zihinsel düşünme ürünü üretememenin göstergesidir. “Din, gerçeğin gerçek olmayan izahıdır.”

Çocukluk evresinde doğal beyin, içinde “yaşadığı anı, şimdiyi” bilir ve yaşar. Anı kurtarmaya bakar. Anı kurtararak varlığını sürdürür. Biyolojik varlığı sürdürmede gerekli olan anlık doğal somut ihtiyaçları karşılamak içindir. “Anlık” somut gerçekliğinde açlık varsa, onu bilir. Mesela; karnı acıktığı anı bilir ve doyduğunda o anı unutur. Çocuk beynine gelecekle ve özellikle bu dünya sonrası ile ilgili somut algılayamayacağı şeyleri vermemek gerekir. Beyin onları anlayamaz ve anlamaya çalışırken oluşumunu sekteye uğratır ve durağanlaştırır.

 

Din kavramı içerisine alınan suprataturel, eskatolojik, metafizik ve ruhsal konular, ultra hiper soyuttur ve 12. yaşa kadar öğretilmemeli ve üzerinde soyut düşünme yaptırılmamalıdır. Dinin somut algılanabilen unsurları öğretilebilir ve üzerinde somut düşünme yaptırılabilir.

 

 12. Yaş Öncesi Soyut Düşünme

“Soyut düşünme 12 yaşından sonra yaptırılmalıdır.”

 12 yaşından önce soyut düşünme yaptırılan çocuğun bütün beyni ama özellikle düşünme işlemini “prefrontal korteksi” çarpık oluşacaktır. Bu durumda çocuk şaşkın bir beyne sahip olacak, hayatında düşünmesini doğru yapamayacak ve doğru karar veremeyecektir. Şaşkın kişi ve sıradan insan, kafası çalışanlar tarafından manipüle edilir ve yönetilir. Çocuğa bir şey, öğrenme yaşına gelmeden öğretilmemelidir. Beyin, yaşından önce öğretilen şeyi öğrenemez. Mesela; soyut kavramları öğrenmenin yaşı, 12. yaştır. Bu yaştan önce öğretilmeye çalışılırsa beyni onları ileriki yaşlarda da öğrenmede çok zorlanacaktır. Nitekim dinin soyut bilgilerinin küçük yaşlarda öğretilmeye çalışıldığı kişiler, onları öğrenemediklerinden sürekli tekrarlamaları yapılmak ve sürekli iman tazelemek zorunda kalıyor. Çünkü öğrenilmemiş iman duman gibi uçucudur. Uçucu olduğundan sürekli tazeleniyor.

 

Çocukluk evresi düzeyindeki Tanrı algısının çocuğun bilincine kazınmasının en büyük kötülüğü, onun orada bir taş gibi ömür boyunca kalması ve bilincin büyüdüğünde Tanrı’yı anlamasını engellemesidir. Beyin basit tanrı algısından hoşnut kalıp aklı başına geldiğinde bu konuda iyi bilgiyi edinmeyi yadsıyacaktır. Çocuğa çocukluk evresinde verilmesi gereken en önemli bilgi tanrı bilgisi değil, büyüdüğünde tanrıyı kendisinin bulmasını sağlayacak aklını en iyi şekilde kullanması bilgisidir. Bu çocuk sonunda, kendisini inançlı sayıp aslında inançlı biri değil, inanç bağnazı olacaktır. Çocuklukta yanlış düşünme eğitimi verilen milletler, çocukluğunda doğru düşünme eğitimi verine milletlerle baş edemez. Bir milletin siyasetinin, şehirciliğinin, ekonomisinin, eğitiminin ve trafiğinin çarpık olmasının nedeni, çocuklarına 1.000 yıl yanlış düşünme eğitimi vermektir.

 

Frontal Lob Hasarı

Yanlış düşünme öğretiminin en büyük negatif sonucu, “frontal lob” ve onun içinde bulunan “prefrontal korteks”teki hasarda görülür. Düşünme işlemlerini yapan bu lobun hasar görmesi sonucunda, apati oluşur. Apati (apathy); dışarı ile ileri derecede ilgisizlik, kayıtsızlık ve duyarsızlık halidir. Sosyal sorumsuzluk, başkalarını dikkate almama, pişmanlık hissini yitirme olur. Saldırganlık, başkasını rahatsız etmek ve çalmak gibi uygunsuz sosyal davranışlar görülür, sosyal yönü zayıf olur. Güdü ve dürtü kontrol bozukluğu doğar. İnhibisyon yokluğu olan “disinhibisyon” oluştuğundan doğal duygulara egemen olmak yok olur. Bunların sonucunda Ahlaki değerleri kaybolur ve haksız çıkar için her yanlış yapılır.

 

Susturucusuz egzozunu bağırtan kişi, çocukluğunda mutlaka yanlış düşünme eğitimi almış ve “prefrontal korteksi” hasarına uğramıştır. Bu korteksin lezyonunda; dikkat dağınıklığı oluştuğundan bilgi belleğe aktarılmaz. Ona laf fayda etmez. Eylem ve düşünme tutarsızlığı olur. Görüş ufku daralır, eleştirilere aldırmaz. Öğrenmek istememek, çocukluğunda yanlış düşünme öğretiminden dolayı bu korteksinin lezyona uğramasındandır. Silahsız susturucusuz egzoz terörünü üreten ve onu önleyemeyen bu hasarlı beyin, silahlı terörü hiç sonlandıramaz. Beyin bölünmesi, “şizofrenik “çifte kişilikli” olur. Dün söylediğinin bugün tersini çok rahat söyler. Kapalı kapılar arkasında başka, halkın önünde başka şey söyler. Aslında ikisi de onun kişiliğidir. Bu hasarlı beyne sahip tıp profesörü dahi, “MS hastalarındaki hastalığın temel sebebinin Allah’tan gelen bir ödül, sınav ya da ceza gibi doğaüstü sebepler olduğuna güçlü bir şekilde inanıyoruz,” der.

 

Yukarıda sayılan negatiflikleri yapanlara, mutlaka çocukluk evresinde soyut şeyler eğitimi verilmiştir. Bu eğitimi alanlardan düzgün iş beklenemez. O kişiyi, yanlış yapmaktan inandığı tanrı da önleyemiyor, çünkü beyni, Onun etkisine uygun değildir. O beyin, bu davranışları negatiflik olarak görmez. Çocukluğunda yoğun soyut tanrı eğitimi verilen beyin, yetişkin olduğunda tanrıdan korkmaz olur. Çünkü beyni tanrıyı özümsememiş, süs eşyası olarak beyninde asılı kalmıştır.

 

Bir söz ve davranış insanın ve insanlığın düşün ve gelişim evresinin göstergesidir. 6 yaşındaki kızla evlenen, kız ve erkek çocuklara taciz ve tecavüzde bulunan, devlet eliyle milletini soyan hırsız ve buna fetva veren kişi, çocukluk evresinde yanlış düşünme eğitimi nedeniyle “prefrontal korteks” hasarına kesinlikle uğramıştır. Doğuştan sahip olunan verili 0-6 yaş doğal-animal düşünmede kalmış ve insanlığın milyonlarca yıl önceki “homo erektus” aşamasında yaşadığı orman dönemi hayatında olan kişidir. Sinyal vermemek ama korna çalmak, birinde vermek diğerinde çalmak olduğu içindir. Orman döneminde vermek yok, çalmak vardır. Bu kişilerden hayırlı davranışlar beklemek, asıl “prefrontal korteks” hasarına ve “anozognozi” hastalığına uğramış olmaktır. Anozognozi; hastalığının farkında olmamak, hastalığını kabullenmemek, kendisinden başka kişileri hasta görmektir.

 

12 Yaş Öncesi Ezber Yapmak

Ezber için kullanılan “hipokampüs” oluşumunu 12. yaşta tamamlar. İlk çocukluk evresi, belleğin oluştuğu evredir. Bellek oluşumu bebeklikte başlar ve 12. ay civarı, hafızanın bulunduğu ve hatırlamayı yapan “hipokampus” bölgesi basit anıları kaydetme ve hatırlamada yeterince oluşur. Fakat hafızanın diğer bazı bölümleri oluşmaya devam ederler. Mesela; 3. yaşından itibaren karmaşık olayları hatırlamaya başlar. Yaşanılan olayın geçtiği zamanı ve duyguyu fark etmesi 4. yaşından sonra başlıyor. Hafıza, 10. yaşından sonra tam oturur. Bu yaşına kadar sayfalarca ezber yaptırmak, belleğin normal seyrinde oluşumunu engelleyerek o yaşta oluştuğu halde ve çapta donuklaştıracaktır.

 

12 Yaş Öncesi Hafızlık Yapmak

“Çocuğa 12. yaşından önce hafızlık yaptırmamak gerekir.”

Beyin, hamilelikte vücutla birlikte oluşmaya başlar. Vücut ve beyin birbirlerini interaktif oluştururlar. Neticede vücut beyin, beyin de vücut için vardır. İkisi birlikte,  türünün varlığını sürdürmek için vardır. Beyin alt yapı ve üst yapısı, hafızlık için kullanılan “hipokampüs” bölümü nörolojik oluşumunu 12. yaşında tamamlar. Bu yaştan önce ona hafızlık yaptırmak, onun iradesine ipotek koymak ve beyni zorlamak ve beyni çarpıklaştırmaktır. Beyin, zorlama ile dayatılan işleri yapmada çok zorlanır. Ama kendi isteği ile yaptığı işleri severek ve kolay yapar. Kişi, hafızlığa bu yaştan sonra hem de kendi iradesi ile karar vererek yapmalıdır.

 

İradesi ipoteklenen kişi, “bizatihi varlık”, yani kendisi olamayacaktır. Ona bu yaştan önce hafızlık yapmayı dikte etmemek gerekir. Beynin oluşumunu tamamladığı bu yaştan sonra yaptırılabilir. 12. yaşından önce hafızlık yapan çocuk, beyni donuklaşacak, yetişkin olduğunda kendisi, çevresi ve insanlık ile çatışmalı, uyumsuz olacaktır. Hayatı zehir olacaktır. Çıkış yolu bulamayacak, çıldıracaktır. Çünkü düşünme işlemini kendi beyni yapamayacaktır. Hayatın düşünme işlemiyle kazanıldığı ve yaşandığı çağımızda o çocuk geçimini nasıl kazanacaktır? Ezberlemek, beyni pdf ve fotoğraf yapmaktır, üzerinde oynama yapılamaz.

 

Kuran’ı Koruma Sektörü

Kuran hafızlığı, Kuran’ı korumak ve yaşatmak için yapıldığı iddiası üzerine kuruludur. Halbuki Allah şöyle buyuruyor: “Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız. Şüphesiz ki o zikri (Kur’ân’ı) biz vahyettik ve onu (her türlü tahrifattan) koruyacak olan da elbette biziz.” (Hicr, 9) Bunun gibi çok sayıda ayet varken, “Kuran’ı koruma” için kanunsuz kaçak özel güvenlik sektörü uydurup, kendi halkını sömürmek amacıyla Allah’a ait olan misyonu bidatla üstlenmek, kendine vazife çıkarmak haddi aşmak ve Allah’ın misyonuna soyunmaktır. Bu iş için Allah’tan lisans mı aldın? İsteyen istediği gibi bu işe giriyor. Bu bidat bahanesiyle, 12. yaştan önce bilgisizce, bilinçsizce ve beynin ilahi yapısını ve mekanizmasını iğfal ederek sadece kişisel haksız çıkar amacıyla çocuklara kurumsal hafızlık yaptırmakla çocukların beyinlerini dumura uğratmak en büyük vebaldir. Dumura uğratmak; köreltmek ve işlevsizleştirmektir. Hz. Peygamberin, Kuran’ı kitap yapmaması, kitap yapılmasını ve ezberlenmesini emreden bir tane ayetin yokluğu boşuna mıdır? Herhalde Allah, bunu söylemeyi unutmamıştır. Nedeni çok sayıda ayette mevcuttur.

 

Ezber ve Beynin Büzüşmesi

Beyin hücrelerinin büzüşme (brain shrinkage) özelliği vardır. Nihayetine onlar asit sıvısından oluşurlar. Bütün sıvılar büzüşür ve katılaşırlar. Katılaşmanın nedeni, yeni veri girdisi yapılmayıp çalıştırılmamadır. Beyin çalıştırılmazsa, donuklaşır, büzüşür, elastikliğini kaybeder. Böylece katılaşır ve sertleşir, yeni veri almaz. Beyne veri verildikçe beyin çalışır, akışkan ve elastik olur. Ezberlemek, beyni büzüştürür. Çünkü belli hücreleri puntolar, biçimlendirir ve dondurur, yeni veri almasını önler. Beyin, yeni veri almadığında sinapslar birbirine yapışır ve katılaşır. Katılaşan beyin yeni veri almaz. Ezberin miktarıyla orantılı olarak puntolanan hücre sayısı artar. Onların öğrenme ve düşünme işlemlerinde kullanılmalarını önler. Başka kitap okumak ve yeni bilgi öğrenmek istemez. “Kaya parçasını üfleyerek şişiremezsin.”

 

Öğrenmede asıl önemli olan işlem, düşünmedir. Düşünme, beynin, derinlerinde yer alan “bazal gangliyonlar” ile en üstü olan “neokorteks” bölümlerini ilgilendirir. Beyin, ezberlemede ve onları hatırlamada az sayıda sinaps bağlantısı kurarken, düşünme işleminde çok sayıda bağlantı kurar. Dolayısıyla düşünme, beyni esnekleştirir, akışkanlaştırır, yeni veri almaya uyumlu (compitable) yapar, öğrenilen bilgiyi özümser ve onunla oluşur. O nedenle öğrenme, dosya indirme olan ezberlemekle değil, bir konu üzerinde düşünme yaparak yapılmalıdır. Asıl öğrenme, düşünmekle olur. Kayıtlar beynin sadece bir bölümünde saklanmıyor. Farklı türler, birbirine bağlı farklı beyin bölgelerinde depolanır. Kişinin başına gelen farklı olaylarla epizodik genel gerçekler ve bilgilerle ilgili semantik (anlamsal) açık anılar için beynin; hipokampus, neokorteks ve amigdala adlarında üç önemli alanı çalışır. Ezberlemek, bu bölgeleri atıl yapar.

 

Ezberlemenin neden olduğu “beyin atrofisi (brain atrophy)” olarak adlandırılan durum, beyin hücreleri arasındaki sinaptik bağlantıların azalmasıdır. Bu; düşünme ve anlama sorununa yol açar. Azalma ne kadar büyük olursa, anlama sorunu o kadar fazla olur. Bu durumun doğurduğu epistemolojik atrofi, düşünme işlemini yapan “prefrontal korteks” bölgesinde olur. Öğrenmeyi ezberlemekle değil, düşünmekle yapmak gerekir. Beyin hücreleri birbirleriyle düşünme sayesinde sinaps bağlantısı kurarlar. Sinaps bağlantıları beyne veri verilmesine bağlıdır.

 

 Agnotoloji

Hikmet ve Marifet

3-10 yaşları arasında en üst seviyelere ulaşıp ömür boyu devam eden “somut epistemoloji”; somut bilginin ne olduğu, nasıl üretildiği ve elde edildiği ile ilgilidir. Onun zıddı olan agnotoloji; bilgisizlik, cehalet bilimidir. Gerçekçi düşünme öğretilmeyen kişi, agnotolojiye sığınır. “Hikmet” ve “marifet” gibi ne oldukları bilinmeyen cahilliği ifade eden şeylerle beyni meşgul eder. Cahillik; bilgisizlik demektir. Herkes her konuda alim değildir. Herkes pek çok konuda cahildir. Cahilliği anlamada, İngilizce “ignorance (ihmal etmek)” kelimesi yardımcı olabilir. Asıl cahillik, bilinmeyen bilgiyi öğrenmeyi ihmal etmektir.

 

Akıl Çapını Genişletmek

Beyin Plastisitesi

Beynin, büzüşme özelliğinin yanında plastisite (brain plasticity) özelliği de vardır. Plastisite; beynin esneklik özelliğidir. Bu esneklik nedeniyle istenilen bilgilerle biçimlendirilebiliyor. Çocukluk evresinde beynin “plastisite” özelliğinden yararlanarak akıl çapını genişletmek gerekir. Akıl çapı; çok miktarda olgu, obje ve olayı ve onların boyutlarını bilmek ve anlamak demektir. Akıl çapı geniş olan kişi; bir olgu, obje ve olayı duyunca hemen algılar. Akıl çapını genişletmek, çeşitli kitaplar okumakla olur. Zıt şeyler okumak, beyni çapraz kontak ile daha çok çalıştırır. Beynin biçimlenmesinin değişimi plastisite özelliği nedeniyle her zaman mümkündür. Değişim, beyne veri vererek yeni nöronal sinaptik bağlantılar kurmakla olur. Değişimi mümkün kılan, bir ortam olmadığında, beynin tembel olma özelliği nedeniyle yeni bağlar kurmak istemiyor ve mevcut durumunu korumak istiyor. Üstelik mecbur bırakılmazsa yenilikleri itirazla reddedecek ve risk görerek yeni şeylere savaş açacaktır.

 

Kitap Okumak

Düşünme ve anlama becerisini geliştirmek çok okumak ile olur. Çok okumak, çok opsiyon demektir. Ne kadar çok opsiyon verilirse beyin o kadar çok sinaps bağlantısı kurarak düşünme ve anlama yapar. Okuma sayesinde beyin, düşünceleri bir araya getirerek yeni çıkarımlar oluşturur. Okumayla beynin sağ ve sol yarıküresi arasındaki bağlantılar oluşur, gelişir ve güçlenir. Anlamak ve çıkarım yapmak gibi düşünsel aktiviteler, beyinde farklı hatta bütün bölümleri aktif hale geçirir. Hayatı boyunca bir tek kitap bilimsel okumamış kişi! Dünyaya gübre olarak gidecektir. Öbür dünyaya inanan kişi, ne kadar çok kitap okursa kalitesi o kadar çok artarak gider. Öbür dünyaya inanmayan kişi de, bu dünyadan kalitesi artmış olarak gider. Şunu bilmek gerekir kitaplardaki bilimsel bilgiler bu dünya hayatının gerçekleridir. Bunları bilmeden hayat yaşamak! Her yaşta plastisite özelliği sayesinde, çocukluk evresinde beyne verilen biçimi, kişisel çaba ile yetişkinlikte değiştirmek ve yeni bilgilerle beyni biçimlendirmek mümkündür.

 

Masal, Öykü Anlatmak

Doğal beyin, her yaşta öykü ve masalları sever. Çünkü ona yeni bir iş çıkarmazlar. Öyküler çocuğa anlatıldığında zihni etkinleşir. Fakat çocuğun yaşının düşünme biçimlerine göre ve onları geliştirici somut olmalıdırlar. Bildiği somut olaylar içermelidirler. Çocukluk evresinde doğal ve somut dünyayı ve ondaki mekanizma, malzeme ve sistemleri olabildiğince tanıması sağlanmalıdır ki bir sonraki ergenlik evresinde yapmaya başlayacağı soyut düşünmeyi yapabilsin. 12 yaşından önce, yetişkinin beynine hitap eden soyut dini hikayeler ve kıssalar anlatılmamalıdır. Beyin onları anlamayacağından afallayacak, abandone olacaktır.

 

Çarpık Beyin 

12 yaşına kadar kişiye, “somut düşünme” yaptırılmalı, “soyut düşünme” yaptırılmamalıdır. Ergenlik öncesinde soyut şeylerle meşgul edilen beyin, nörolojik olarak çarpık ve yetersiz oluşuyor. Çünkü beynin doğal yapısı, sadece somut düşünmeye uygundur, soyut düşünmeye uygun değildir. Soyut düşünme, doğal beyne yabancı olan bir düşünme biçiminin beyne monte edilmesidir. Somut düşünme yapmayı öğrenemeyen, karmaşık olan soyut düşünmeyi hiç yapamayacak ve yeni soyut bilgiyi işleyemeyecektir. Böylece, yeni bir şey üretmeyecek ve gelişme yapamayacaktır. Ömür boyu, 0-2 yaş biyolojik-animal duyusal-motor düşünme yapacaktır. Ekonomisi, siyaseti, şehirciliği, hatta dini, velhasıl tüm davranışları çarpık olacaktır.

 

Dinde Mükellefiyet Yaşı

“Ergenlik öncesi soyut eğitim, beyinleri heba etmektir.”

Çocuğa din adı altında soyut eğitim vermekteki acele nedendir? Dinlerin, kişiyi din ile mükellef tutma yaşını 12 olarak belirlemeleri boşuna mıdır? İslam’da din ile mükellefiyetin yaşı, “akil-bâliğ” yani, nörolojik ve biyolojik oluşum olan ergenliğe ulaşma yaşıdır. Bu yaş genellikle; erkek için 12-15, kız için 9-15 yaşlarıdır. Hadiste, kendisinden dinî ve cezaî mesuliyetin kaldırıldığı bildirilen üç grup şahıstan birisi, bulûğa ermemiş çocuktur. (Ebû Dâvûd, “Ḥudûd”, 16).  Yahudilikte erkek ve kız 13 yaşında mükellef olur. Cemaatle ibadet, mükellef olmuş 10 kişi ile icra edilebilir. İslam’da Cuma namazı için Hanefilikte 3, Şafiilikte 40 erkek mükellef gereklidir. Bilimi ve dini dinlemeyip neden siyasal iktidarlar çocuğa daha 3 yaşında din eğitimi vermeyi dert edinirler ki! Temel nedeni; halkı çok rahat yönetmek ve sorumluların yanlışlıklarını sorgulamalarını önlemek olabilir. Bir diğer neden, bir şeye sonra girenin, halk tabiriyle, “kraldan çok kralcı olması”dır.

 

Taklidi ve Tahkiki İman

“İnanma” beynin bilmediği bir işlemdir. Beyne “inan!” denildiğinde ne yapacağını, “inandım” denildiğinde ne yaptığını bilmez. Çünkü inanmanın ne olduğunu ve nasıl yapıldığı bilmiyor. Beyin, kendi sistemiyle işleyerek aldığı şeyi bilir. Alamadığı hiçbir veriyi önemsemez ve edinmez. Sisteminin dışından beyne, kişinin kendi iradesini devreye sokarak bir şey ancak “indirme (download)” ve “yükleme” gibi işlemlerle verilir. Ama beyin işlemeden aldığı için onlarla ilgilenmez ve bu inanmayı özümsemez. Bu nedenle böyle bir inanmayı sürekli tazelenme ihtiyacı duyulur. Bu inanmaya “taklidi iman” adı verilir. Tazelemeye gerek duyulmayacak iman, beynin özümsediği “tahkiki iman”dır. Bu iman, inanılacak şeyin verisi beyne verilerek ve işlemesi ona bırakılarak yapılır.

 

Düşünmeme Muhafazakarlığı

 “Düşünmemenin değil, düşünmenin muhafazakarı olmak gerekir.”

 

Düşünmeme muhafazakarlığı insanlığın ve insan beyninin gelişmesine en büyük düşmandır. Muhafazakârlığın her çeşidi; geçmiş insanların akıl çapı ve düşünme biçimleriyle ürettikleri geleneksel kültürü ve diğer ürünleri koruma ve onda kalma tutuculuğudur. Bu nedenle, çoğu insanlar, insanlığın binlerce yıl öncesindeki ve çocuğun doğal, biyolojik, somut ve doğal-animal düşünmesinde kalırlar. Sonra da ayıklanıp yok olurlar. Düşünmeme muhafazakarlığını yaşatmak için dini kullanmak, topluma yapılacak en büyük kötülük ve ihanettir.

 

Bu muhafazakarlık, beynin somut veriyi işlemede kullandığı doğal sistemini bozuyor. Sistem şöyledir: Veri alımı, birinci analiz, eleştiri, sorgulama, ikinci analiz, özü çıkarma, sentez ve sonuç ürünü üretme. 12 yaşına kadar beyin bu sistemle kendisini formatlıyor. Bu yaşa kadar, kendisine tamamen aykırı olan “soyut düşünme”, bu sistemin yerleşmesine engel oluyor. Ondan sonra da ne doğal ne de yapay insani düşünebiliyor, düşünme bozukluğu doğuyor. Bu bozukluğun sonucu, şikayet edilen “toplumsal-kolektif davranış bozuklukları” oluyor.

 

Muhafazakarlıkla övünmek, on bin yıl öncesindeki akıl çapında kalmış olmakla övünmektir. Çünkü doğduğunda, ebeveyninden en az elli yıl önceki unsurları öğreniyor. O unsurların tarihi sürülünce, en az on bin yıl öncesinde üretildikleri görülür. Nitekim “din” adı altında öğretilen öğeler, on bin yıl önce Mezopotamya’daki insanlığın akıl çapı ile icat ettiği kültürel şeylerdir. Düşünmeme muhafazakarlığı beladır ve toplumsal ayıklanma nedenidir. Muhafazakar olmak, kişiyi doğal beyninin yönettiğini gösterir. İman konusunda dahi tembel işi olan başkasını taklit ederek edinilen imanı sever, zor iş olan araştırmaya dayalı tahkiki imanı sevmez. Senin ürettiğin iman senindir, başkasının imanıyla kendin değil, başkası olunur.

 

Beyin Tembeldir

Doğal beyin, enerji tasarrufu nedeniyle “yapısal olarak tembel”dir. Yeni yol bulmak yerine, bildiği eskileri kullanmayı tercih eder. Yeni yol üretmek, yeni sinaptik sinir bağlantılar gerektirdiğinden büyük çaba harcamak şarttır. İnsanın, kendisini rahat hissettiği konfor alanındaki düşünme tembelliğinden çıkıp, kendisini rahatsız etmeyi seçmesi gerekir. Zihinsel riskler almalıdır. Bu riskler, mevcut zihniyetinin değişeceği korkusu olabilir. Ama alınan riskler, yeni şeyler öğrenmek, kendisini geliştirmek ve hayattan zevk almak olarak ona geri dönecektir. “Mevcudun ilerisine geçilmeksizin mevcudun ilerisine geçilemez.”

 

Sonuç

Yüce Türk milletinin Kıyamet’e kadar baki kalması emelimizdir. Bu emelimizi engelleyecek ve çocuklarımızı heba edecek “yanlış düşünme” eğitimine mani olmada bir nebze katkıda bulunmak amacıyla milletimize borcumuzu ödemek ve vebalden kurtulmak için bilimsel ilahi gerçeklik bilgilerini ve ayetlerin konseptini içeren bu yazıyı yazdık. Çocuklarımız göz göre göre heba ediliyorlar, elimizden başka bir şey gelmiyor. Hiç kimse de bir şey yapamıyor. Ne kolektif zelil acziyet! Elimizden gelen budur ve geleni yaptık.

 

İşte Atatürk’ün ne yapmak istediğini, Kur’an ve bilimsel gerçeklerle daha iyi anlayabiliyoruz. O, bilimlerin tespit ettikleri ilahi gerçeklere uygun çağdaş din eğitimi ve uygulamasını istemiştir. Bundan sonra, başkasının geçmiş ürünü olan din ile değil, kendi özgün çağdaş zihinsel ürünlerle varlığı sürdürmek mümkündür. Asıl “beka” sorunu, bunun yokluğudur. Düşünme işlemini yapamayan toplumlar karınlarını doyurmayı dahi yapamayacaklardır. Bırakın çağdaş bilimsel icatlar yapmayı. “Herkes kendi düzeyini yansıtır.” Düşük düzeyden yüksek ürünler beklemek beyhude avanaklıktır.”

 

Atatürk’ün ideali; Türk toplumunu çağdaş düşünme düzeyine çıkarmak idi. Karşısına hep din çıkarıldı. Din, düşünmeye engel değildi ise neden çıkarıldı? Bu ihanetin faturası ödenmeye başlanmıştır, daha ağırı sıradadır. Atatürk, kendisi için değil, millet için yaptı. Yapılması gerekeni çok isabetle tespit etti, ona inandı ve kararlılıkla boğuşarak uygulama ortamını üretti. “Bundan sonra var olmak isteyen toplumlar insanlığın ulaştığı düşünme düzeyine ulaşmak ve onu uygulamak zorundadır,” dedi. Bunu yapmak iki tarafa da zor geldi, hep ideolojik davranıldı. Halkın hoşuna giden zor işten kurtulmada gerekli tavizler verilip demokrasiden yararlanarak eril-dişil, asker-sivil, laikçi-dinci, solcu-sağcı her çeşit zihniyet iktidara geldi. Peki ne değişti? Neden bir şey değişmedi? Sonuç? Sonuç ortada; “yandım anam” diye bağırıyor toplum. Daha çok bağıracak! Koca Osmanlı’yı batıran zihniyetle kurtulmayı düşünmek, “geriye giderek ileriye gitmek” ne ile izah edilebilir? Ancak çocukluk evresinde verilen yanlış düşünme eğitimi nedeniyle çarpık oluşmuş beyinle! “Düşünmeyen eski, geleneksel ve konvansiyonel kafa ile buraya kadar beyler!” Bizden söylemesi!  

 

Bu eski kafa, çağdaş versiyonu ile değiştirilmediği sürece hiçbir bozuk şey düzelmeyecek. Çağımızda en büyük güç ve tehdit, çağdaş bilimdir. O da bizde yoktur. Neden? Çünkü onu çağdaş düşünme üretiyor. O ise bizde hiç yok.

Sonuç: Batılılar, karşımıza kendi bilimsel ürünleriyle çıkarlar, biz de onların karşısına kendimizin üretmediği Allah’ın dinsel ürünleriyle çıkarız. Hala akıllanmayacak mıyız?

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.