KÜRESEL PROJE

KÜRESEL PROJE

 “Başından beri, insanlığın sahibi olmaya aday olan bir insanlık olgusu var olmuştur.”

 

İnsanlık dünyasında cereyan eden olayları, insanlığın küresel projesi ve nihai hedefi çerçevesinde anlamak mümkündür. Bu küresel projeyi bilmek gerekir. Biz, bu küresel projeyi Antropolojik, Mitolojik ve Teolojik tarih temelli teknik bilgilerle tespit etmeye çalışacağız.

 

KÜRESEL EMPERYALİZM

Emperyalizm; egemenlik demektir. Küresel emperyalizm; cihanşümul egemenlik demektir. İnsanlık, başından beri bir küresel emperyalizm düşüncesine sahiptir. Bu düşüncenin kaynağı, canlıların biyolojik yapılarındaki programlamada doğal ve verili (a priori) olarak mevcuttur. Bütün bitkiler ve canlılar, tüm dünyayı hatta evreni sadece kendi cinsiyle doldurmak ister. Onların arasında bu nedenle sürekli bir çatışma vardır.

 

Bu küresel emperyalizmi uygulamak amacıyla insanlık, günümüze kadar üç adet küresel emperyalizm uygulamıştır. 1- Coğrafi emperyalizm. 2- Ekonomik emperyalizm. 3- Siyasal emperyalizm. 4- İnsanlık (humanity) emperyalizmi.

 

ESKİ POLİTİKALAR

Coğrafi Emperyalizm

Coğrafi emperyalizm: İnsanlığın başından itibaren, yaklaşık 16. asra kadar uyguladığı bir politikadır. Bu politikatla insanlık, bütün bitkilerde ve canlılarda doğal bulunan, dünyanın bütün arazilerine kendi cinsinin egemen olması dürtüsünü uygulamıştır. Her bir insan topluluğu kendisini ayrı bir canlı cinsi olarak görmüş ve bu nedenle kendi cinsini dünyaya egemen yapmak amacıyla aralarında savaşmışlardır. Bütün savaşların temelindeki neden bu doğal dürtü olmuştur. Bu amaçla “fetih” adıyla bir sistem üretmişler ve bunu dinlerinde tanrılarılarıyla meşrulaştırdılar. Mısır, Roma, İslam ve Osmanlı gibi imparatorlukların hepsi, işte bu devrin ve bu sistemi uygulayan devletler olmuşlardır.

 

Ekonomik Emperyalizm

Ekonomik emperyalizm; 16. asırda başlayan başını İngiltere’nin çektiği İspanya, Portekiz, Hollanda ve Fransa’nın uyguladığı emperyalizmdir. Bu sistemde finansal kazanç gereği dünyayı ekonomik olarak istila etmek vardır. Bunda başkasının ülkesini fethetmek ve ganimet almak yoktur. Karşılıklı kazanca dayalı ekonomik ve ticari bağlılık vardır.

 

Siyasal Emperyalizm

Siyasal emperyalizm, 20. asırda başlayan başkasının ülkesini fethetmeden siyasal egemenlik altına alarak bütün dünyaya egemen olmak sistemidir. Başını Amerika Birleşik Devletleri’nin çektiği ve Avrupa ülkelerinin desteklediği bir sistemdir. Bu sistemde dünyanın süper gücü olmayı Kıyamete kadar elinden kaçırmamak amacıyla bütün dünya ülkelerinin egemenlik altına alınması vardır. Bu sistemde “böl, parçala, yönet” politikası vardır. Bu sistemde ekonomik kazanç amacı yoktur.

 

YENİ PROJE

İnsanlık Emperyalizmi

  1. asırda başlayan “İnsanlık emperyalizmi” ile insan topluluklarının farklı cinsler olarak görülmelerine son verilerek “insanlık (humanity)” adı altında tek cins yapılması anlayışına doğru geçilmeye başlamıştır.

 

 

İnsanlığın Anlamı

İnsanlık emperyalizmi; “insanlık” konseptinin evrene egemenliğinin çabasıdır. İnsanlığın bugünkü anlamını öğrenebilmek için, insanlığın 2500 yüz yıl önce icat ettiği ilk felsefenin, 18. asırdan sonra ve özellikle günümüzde felsefenin ürettiği insanlık tanımını öğrenmek gerekir.

 

Yeni Politika

Bu amaçla politika, ülkeleri fethetmek ve ekonomik sömürmek değil, toplumları bölmek şeklinde değişmiştir. Bu politika; “böl, parçala ama yönetme” şeklindedir. Yani siyasal amaç yoktur. Bu politika ile bütün dünya toplumları bölünecektir. Bu bölmelerle bölünen insanlar, birbirleriyle dövüşerek gerçek bölünme gerçekleşecektir.

 

Küreselleşme

Sonuçta insanlar arasında siyasal sınırlar kaldırılıp dünya, tek insanlık devleti yapılacaktır. Çünkü insanların, farklı insan cinsiyetleri yapılmalarına sebep, farklı devletlere mensup olmalarıdır. Küreselleşmeyi, bu paradigma ile okumak gerekir.

 

Şimdiki Savaşların Nedeni

Bütün Ülkeleri Bölmek

İnsanlık emperyalizmi dönemindeki savaşlar, arazi almak ve ekonomik sömürme nedenleriyle yapılmaz. Bugünkü savaşların tek temel nedeni; bütün ülkeleri ve toplumları bölmektir. Afganistan, Suriye’ye ve Irak gibi ülkelere petrol için girilmiyor, devleti ortadan kaldırmak amacıyla insanları bölmek için giriliyor. Artık hiçbir ülke, hiçbir ülkenin petrolünü bedava alamaz, çünkü fetih ve ganimet yasaktır. Bu bölme yapılırken milletlerinin dinlerine bakılmıyor. Sadece Müslümanlar bölünmüyor. Rusya ve Yugoslavya gibi Hristiyan ülkeler de bölündü. En sonunda Çin bölünecek ve en yüz parçaya bölünecektir.

 

Filozofların Fonksiyonu

Fetih ve ganimeti yasak yaptıranlar, insanlığın çağımızın akıl çapını ve ona dayalı olarak insanlık kavramını oluşturan filozoflardır. Devlet yöneticileri, başka ülkeleri fethetmek ve mallarını ganimet olarak almak isteyebilirler ama uluslararası hukuka bunu yasak olarak koyan filozofları aşamamaktadırlar. Fetih ve ganimet artık suçtur. Filozoflar olmasaydı ve eski coğrafi emperyalizm sistemi devam etseydi, bugünkü süpergücün bütün dünyayı fethetmesine engel olabilecek hiçbir güç yoktur.

 

KÜRESEL PROJE ve POLİTİKALARIN NEDENİ

Ölümsüzlüğü Bulmak

İnsanlığın uyguladığı proje ve politikalarının nedeni şudur:

İnsanlığın başından beri hedefi; ölümsüzlüğü bulmaktır. İnsanlık, insanı ölümsüz yapmak istemektedir. Onu, ürettiği beşeri yani lojik fikirsel ve bilimsel bilgilerle başarmaya çalışmaktadır. Nitekim insanlık adını verdiği fikir ve bilgileri sürekli kaydederek, yaşatmakta, gelen nesillere aktarmakta, geliştirmektedir.

 

Ölümsüzlüğü bulmak amacıyla, doğallığı yok etmek gerektiğine inanmıştır. Çünkü doğallıkta ölüm vardır. Doğallığı yok etmek amacıyla ilkel insan dahi, doğala alternatif olarak beşeri icatlar yapmıştır. Doğal ürünleri, oldukları gibi kullanmamış, onları bir şekilde kendisine göre dönüştürerek kullanmıştır. Yaptığı ilk ağaç ve taş aletlerde görüldüğü gibi, topraktan çıkardığı demir gibi madenleri şleyerek dönüştürmesinde de görülür. En sonunda çağımızda “motor” denen aygıtı icat etmekle, doğal hareket ettirici olan “kalp” aracına alternatif beşeri hareket ettiriciyi icat etmiş ve buna “Endüstri Devrimi” adını bunun için vermiştir.

 

İnsanlığın Asıl Hedefi

Ölümsüzlüğü bulmak istemesindeki insanlığın asıl hedefini, ancak Antropolojiyi felsefi okumayla tespit etmek mümkündür. Bizim okumamızın sonucunda ulaştığımız çıkarsama şöyledir: Fakat evrenin ve dünyanın yok olması durumunda bu insanlık da yok olacaktır. Bu nedenle ölümsüz dünya ve evren yaratmalıdır. Bunu ancak kendi ürünü olan lojik malzeme ve sistemle yapabilir. Ölümsüz olmak amacıyla doğallıktan kurtulmak için “Kendi insanını, dünyasını ve evrenini yaratmak”tır. Neticede insan, beşeri tanrı olmak istemektedir. O nedenle tanrı-insan anlamında homo-deus kavramını kullanır.

 

“Hangi ülke süper güç olursa olsun, bu hedef için çalışacaktır ve aynı sistemi uygulayacaktır.”

 

Adrojen İnsan

İnsanın ölümsüzlüğüne ulaşana kadar önce biyolojik insan bedeninin ömrünü uzatmak ve yapabilirse ölümsüzleştirmektir. Ardından kendi lojik ve teknolojik insanını üretmek istemektedir. Teknolojinin asıl hedefi, bu insanı üretmektir. Bilgisayar, robot, yapay zeka gibi teknolojik icatları bu amaçla yapıyor. İnsanın hayatını kolaylaştırmak için değildir.

 

İnsanın Birleştirilmesi

İnsanın ölümsüzlüğü hedefi, Mezopotamya mitoslarında mevcuttur. Bu hedef, Tevrat’ın Genesis, Yaratılış kitabına konmuştur. Buradaki insanın yaratılışını, felsefi perspektifle okuduğumuzda insanın ölümlü olmasının nedeni olarak, kadın ve erkek cinsiyetinin doğmasının gösterildiği görülür. Bu konsept, mefhumu muhalifi ile okunduğunda; insanın ölümsüz olabilmesi için, “adam”dan alınan kaburga kemiğinin tekrar geri getirilmesi yani orijine, kökene dönüş gerekmektedir. Günümüzde erkek ve kadın şeklindeki cinsiyetin ortadan kaldırılıp tek cins olan “androjen” insan üretilmesi projesini görmekteyiz. Uzaylı insanların fotoğraflarında cinsiyet yoktur. Bu fotoğraflar, doğrudur veya yanlıştır ama insanlığın hedefini göstermesi bakımından önemlidir.

 

CERN ARAŞTIRMASI

CERN’deki araştırma ise, insanın kendi dünyasını ve evrenini üretmek amacıyladır. Evrenin ilk oluşumunu bulduğunda aynısını uygulayıp kendi dünyasını üretecektir.

 

Big-Bang

Evrenin Ayrışması

Mitolojiden alınıp Semitik Kutsal Kitaplara konan “big-bang” adı verilen teoriye göre evren, başlangıçta tek bir kütle idi, daha sonra Tanrı’nın yumruk vurarak patlatmasıyla parçalar dağıldı ve evren oluştu. Evrenin ilk oluşumu “big-bang” adı verilen bir teoridir. CERN çalışması bu teoriyi tespit etmek içindir.

 

Evrenin Birleştirilmesi

Kıyamet

Kutsal Kitaplarda bulunan Kıyamet teorisiyle insanlığın, bu ayrışmanın sona ererek evrendeki bütün malzemenin birleşmesi idealini içerir. Böylece kozmik asla ve kökene dönüş yaşanacaktır.

 

“Biz Müslümanlar Kıyamet’i yok olmak, insanlık ise var olmak için okur.”

 

Teknoloji

İşte insanlık, binlerce yıl önce yazıya döktüğü bu mitolojik hedefini gerçekleştirmek amacıyla felsefe ve bilim yaparak teknolojiyi icat etmekte ve sürekli geliştirmektedir. İnsanlık, teknolojiyi insanlara konforlu hayat yaşatmak amacıyla değil, hedefine ulaşmak amacıyla geliştirmektedir. İşte insanlar, bu hedefinin yolunda insanlığın bulup buluşturduğu teknolojik ürünlerden yararlanmaktadırlar.

 

İnsan ve İnsanlık

İnsan (human)ı, insanlık (humanity)tan ayırmak gerekir, ikisi farklı şeylerdir. İnsanlığı insanlar üretmektedir ama düşünür olanları tarafından üretiliyor. Düşünür insan, insan olmanın ötesine ve dışına çıkarak insanlık olmaktadır. İnsanlık nazarında, düşünme işlemi yapmayıp insanlaşmamış insanın hiçbir değeri yoktur. Ayrıca insanlığa beşeri düşünme ile katkıda bulunmayan insanları, savaşlarda kullanmakla insanlığın gelişmesine katkıda bulundurulmaktadır. Bu nedenle insanlık için, insanların öldürülmelerinin bundan başka hiçbir önemi yoktur.

 

“İnsanın bedeni Tanrı’nın, ama insanlık, insan düşünürlerin ürünüdür.”

 

Küresel Mesele

Bir konu şayet küresel mesele yapılmışsa, mutlaka çağımızın insan emperyalizmi ile ilgili bir meseledir. O nedenle küresel meseleleri bu açıdan okumak gerekir. Gerek bireysel Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayı, gerekse ülkesel Irak ve Suriye olayları şayet küresel mesele ise, onları insan emperyalizmi açısından okumak gerekir. Kaşıkçı’nın öldürülmesinin küresel proje ile ilintisi, bölünme sırasının Suudi Arabistan’da olması olabilir.

 

Küresel meselede “o olur bu olur, öyle olur böyle olur,” ama mutlaka küresel proje için olur ve bu proje her hal ve şartta yürür ve her olan olay ona hizmet eder.

 

Uluslararası Toplum (International Community)

Küresel projenin sahipleri olan “Uluslararası Toplum” arasına zihinsel bağlamda giremediğimiz sürece, Kaşıkçı Türkiye’de öldürülür. Suriye’yi, Irak’ı bombalarız ama hiçbir şey değişmez, sadece küresel projenin yürümesine katkıda bulunuruz. Uluslararası Toplum’un arasına girmenin tek yolu, çağdaş düşünüş biçimi olan “Akılcı ve Bilimsel Düşünme” işlemini öğrenmek, onunla oluşmak ve onunla ürünler vererek “insanlık” denen varlığa katkıda bulunmaktır. Bunun dışındaki her laf, lafı güzaftır.

 

“Bunu başarmanın yolu, “Felsefe Üniversitesi” kurmaktır.”

 

Yetkili olup da felsefe üniversitesini kuranlar, Türk toplumuna en büyük iyiliği yapacaklardır.

 

İnsanlığın Yahudilerle Özdeşleştirilmesi

Sonunda insanlık çizgisinin çağımız kesitini Yahudiler üretmektedirler. İnsanlığı, kendileriyle özdeşleştirmişlerdir. Onlar, daha üç bin yıl önce kutsal kitapları Tevrat’a koyarak, tanrısı Yahova ile sözleşme (ahit) yapıp insanlığa sahip çıkmak ve göz kulak olmak görevini üstlenmişlerdir.

 

“İnsanlık çizgisinin günümüzdeki kesiti, Yahudiler tarafından üretilmektedir. Filozof ve bilim insanlarının çoğunluğunun Yahudilerden çıkması ve teknolojik icatların kahir ekseriyetinin onlar tarafından yapılması tesadüf değildir.”

 

ABD ve Siyonistler

Günümüz süpergücü ABD’nin hedefi, dünyanın sonuna kadar süpergüç olmayı sürdürmek yani siyasal emperyalizmdir. Onun, “insanlık emperyalizmi” diye bir hedefi yoktur. Siyonistler ise, kendileriyle özdeşleştirdikleri “insanlık” adı verilen varlığın emperyalizmi hedefine sahiptirler. Bu hedefe ulaşmak amacıyla sürekli felsefe, bilim ve teknolojik icatlar yapmaktadırlar. Çağımızda süpergüç olmak ancak felsefe ve bilim gücü ile mümkündür.

 

Siyasal emperyalizm hedefine sahip ABD ile insanlık emperyalizmi hedefine sahip Siyonistler, politikaları farklı olsa da, hedeflerini gerçekleştirmede birbirlerine ihtiyaçları vardır. ABD, kendi hedefini gerçekleştirebilmek için felsefe ve bilime yani Yahudilere ihtiyaç duyar. Siyonistler de ABD’nin süpergücüne ihtiyaç duyarlar. Farklı hedefler için de olsa bu ihtiyaçlar ve mecburiyetler bu iki gücü işbirliğine sokmaktadır.

 

Şunu bilelim ki felsefe ve bilim yapmanın aktörü değişmediği sürece, siyasal süpergüç başkası da olsa, yine bilimsel süpergüç olan Yahudilere ihtiyaç duyacak ve onlarla işbirliği yapacaktır. Çünkü çağımızda süper güç olmak, teknolojiyi icat eden felsefe ve bilime dayanır.

 Dünyanın Derin Devleti

Dünyanın da bir derin devleti vardır. Acaba kimdir bu?

Günümüz İnsanlığı ve Biz

İnsanlık hangi hedefle meşgul, biz nelerle meşgulüz. İnsanlık, kendi ürettiği beşeri kafasal icatlar ve işler yaparken biz, Allah vergisi biyolojik organlarla iş yapıyoruz. İnsanlık, kendisini tanrı (homo deus) yaparken biz, hala tanrı kavramını tartışıyoruz.

 

İnsanlık, beşeri kafasıyla doğada bulunmayan bir doğa, dünya ve insan üretirken biz, başkasının ürünü olan “ezan, sala ve Kuran okuma” adı altında doğal aygıt olan ağızla dinsel şarkı ve türküler okuyarak atmosferi çınlatıyoruz. Böylece en büyük işi yaptığımızı sanarak kendimizi ve milletimizi heba ediyoruz. “Dinin, insanın ruh ve beden sağlığını koruduğu,” iddiasında bulunuruz ama bu ikisini de bozduğu, sinir ve sözel şiddet aşısı yaptığı bilimsel bilgisini bildiğimiz halde desibel sınırlamalarına aldırmama çelişkisini bile aşamadık. Biz, insanlık hayatının,  insan vergisi beşeri kafasal icatlarla yaşandığı bir zamanda, her şeyimizi el, kol ve ağız gibi Allah vergisi doğal aygıtlarla yapıyoruz.

 

“Bizim yaptığımız işlerde el, kol ve para boyutu vardır ama kafa boyutu yoktur.”

 

İnsanlığın Bugünkü Aşamasına Bir Örnek

Bir kamera, saniyede 10 trilyon kare kaydedebiliyor.

O kadar hızlı ki, ışığın hareketini bile izleyebiliyor.

Kamera, Kanada’daki Kobe üniversitesinde üretildi.

Kamera, 25 kareyi 400 femtosaniyede yakalayabiliyor.

1 femtosaniye, 1 saniyenin katrilyonda biridir.

 

“Biz ne yapıyoruz ve ne ile övünüyoruz? Biz mi bölgesel ve küresel güç olacağız?

Peki neden gerekeni yapmıyoruz?”

 

Akademiya ve Düşünme

Bir toplum düşünün ki, onun kafa katmanını işgal eden akademiya sınıfı, beşeri sistematik soyut düşünmeyi bilmiyor ve yapamıyor. Toplum, tamamen beşeri sistematik soyut düşünme ürünü olan insanlığı ve onun hedeflerini nasıl fark edecek?

 

“Neden toplumumuza, eğitimin hiçbir kademesinde beşeri sistematik düşünme öğretilmez?”

 

Akademiyanın Görevi

Bilim adamının ve akademisyenin görevi, bir şeyi ne savunmak ne de ona saldırmaktır, objektif bir şekilde bilimsel teknik bilgiler vererek toplumuna gerçekler hakkında farkındalık kazandırmaktır. Kendi zevklerini ve nefretlerini topluma empozeetmek ve bir şeyin propagandasını yapmak değildir. Benim de, Yahudilerin veya başkalarının propagandasını yapmak diye bir derdim yoktur. Benim derdim, toplumumuzu, tespit edebildiğim kadarıyla, insanlığın gerçeklerinden haberdar etmektir. Tespitlerimizin kesin doğru olduğu iddiamız yoktur.

 

Şunu bilelim ki, hiç kimse bir başkasını kendisinden daha çok sevmez. Ben de öncelikle kendimi ve toplumumu başka herkesten daha çok severim. Gerçeklerin farkında olalım ve gerekenleri yapalım. Gerçekleri yok saydığımız ve gerekenleri yapmadığımız sürece sadece yok olup gideriz.

 

“Gerçekler geç ve güç ama güçlü ve kalıcı ortaya çıkarlar.”

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.