KURAN’IN DİN TİPOLOJİSİ

KURAN’IN DİN TİPOLOJİSİ

“Serseme çevrilmiş özneleri aydınlatmak için gerekli olan tek şey, gerçekliği anlama biçimlerinin nasıl çarpıtılmış olduğunu onlara göstermektir.” Zizek

 

Akıl çapının binlerce yıllık gelişmesinin sonucu olarak insanlık, 18. asırdan sonra her alanda tamamen yeni faza geçmiştir. Bu gerçek ve insanlığın ilerlemeci olduğu gerçeği varken eski anlayışlarla çağımızda ve bundan sonra varlığı sürdürmek imkansızdır. Bu nedenle çağımızın konseptlerini bir bütün olarak öğrenmek şarttır. Çünkü çağımızın konseptleri belli bir fikir temeli üzerinde birbirleriyle bütüncül tutarlılık arz ederler. Dolayısıyla bu bütünü anlamak gerekir. Bu değişimlerden dinler de payını almıştır. Çağımızda, diğer gelişmelerle tutarlı bir şekilde yeni din tipi üretilmiştir. Bu dinin adı kişisel dindir.

 

Bu yazımızda Kuran’ın din tipinin ne olduğunu tespit etmeye çalışacağız. Fakat bunu anlayabilmek için geleneksel ve çağdaş din tipinin ne olduğunu özetlemek gerekir.

 

GELENEKSEL DİN TİPİ

KURUMSAL DİN (INSTITUTIONAL RELIGION)

Sosyal Antropolojinin tespitine göre kurumsal din sistemi ilk olarak MÖ. üç binlerde Sümerlerle başlamıştır. Dinin kurumsallaştırılması toplumu organize ederek kullanmak ve sömürmek düşüncesi üzerine kuruludur. Nitekim Sümer din adamları dini kurumsallaştırmış ve toplu işler yaptırarak toplumu kullanmışlardır. Fakat bu kullanma sosyal, ekonomik hatta bilimsel sistemler üretilmesine yaramıştır. Organize ve kurumsal dinler geleneksel din sistemidir. Bu sistem, krallıkla birlikte var olmuştur. Bu sistem, beş bin yıl sürmüş ve çağımız insan düşünme düzeyiyle aşılmıştır.

 

“Kurumsal dinler, tanrıcık krallar üretirler.”

 

Kurumsal Dinin Unsurları

Kurumsal dinin iki unsuru vardır: Biri, dinin belli bir kurum tarafından tekdüze belirlenmesidir.  Diğeri ise, bir din organizasyonunun bulunmasıdır. Bu organizasyon; dinin ritüellerini dinadamı yönetiminde, mabette ve toplu ayinlerle uygular. Kurumsal din, bir bakıma sivil değil, resmi dindir. Resmi organize din sisteminin bulunduğu yerde özel din organizasyonlarının varlığı kaçınılmazdır.

 

ÇAĞDAŞ DİN TİPİ

Kişisel Din

Kurumsal dinin alternatifi kişisel dindir. Çağımızda din, artık kişisel olmuştur. İnsanlığın, kurumsal dini aşıp kişisel dine geçmesi, Protestanlık hareketiyle başarılmıştır.

 

Protestanlık

Protestanlık; 16. yüzyılda filozoflar Martin Luther ve Jean Calvin’in öncülüğünde başlamıştır. Sonucunu Batı’da 18. asırdan itibaren ruhban sınıfı karşıtlığı (anti-klerikalizm) hareketi ile doğurmuştur. Katolik Kilisesi kurumunu ve başdinadamı Papa’nın otoritesini yok etmek için girişilen bir harekettir. Yerleşmiş dini protesto etmişlerdir. Protestanlık, dini temelde kişisel akli yani zihinsel bir mesele olarak görür. Dini, kişisel düzeyde yaşamadır. Kişilerin, papazlara ihtiyaç duymaksızın kendi başlarına dini yaşamaları ve tanrılarıyla doğrudan bağ kurmaları hareketidir. Din adamlığını ve Tanrı aracılığını ortadan kaldırır. Protestanlık bir özcülük hareketidir. Özcü din, religiare yani Tanrı ile kişisel bağ kurmaktır.

 

KURAN’IN DİN TİPOLOJİSİ

Din Fenomenolojisi

Kuran’ın din tipinin çağımıza uyumlu olup olmadığını tespit etmeye çalışacağız. Tespitimizi din fenomenolojisi felsefesini kullanarak yapacağız. Din fenomenolojisinin amacı; dinin tabiatını anlamaktır. Bir dinin dışarı vurulan görüngülerinden ya da fenomenlerinden iç anlamına yani numenine nüfuz etmeyi ve dolayısıyla onun özünü kavramayı ifade eder.

 

Dinadamı Kurumu

Organize ve kurumsal dinin olmazsa olmaz şartı, dini ve ibadetleri tanrı aracılısı olan dinadamının yönetmesidir.  Kuran, kurumsal dini yıkmaya önce Semitik kurumsal dinlerde bulunan dinadamlığını kaldırmakla başlamıştır. Kuran’ın bunu kaldırmasının bir nedeni onun, Allah’ın sistemi olmamasıdır: “Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. İcat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere ücretlerini verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.” Hadid, 27. Bir diğer nedeni, dinadamlarının dini, kişisel çıkarlarına alet ederek halkı sömürmeleridir: “Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.” Tevbe, 34.

 

DİNADAMININ YETKİLERİ

Vaftiz ve Aforoz

Dinadamının yetkilerinden biri kişileri dine almak ve dinden çıkarmaktır. Hıristiyanlık ve Yahudilikte dine girmek kişinin iradesi ile gerçekleşmez. Bireysel iman ancak dinî otoritenin onayı ile meşruluk kazanır. Papaz vaftiz yaparak onay vermeden Hristiyanlığa girilemez. Bu dinlerde yetkili dini şahsiyetler veya meclisler, kişi istemese dahi, ona dinden atma cezası olan aforoz uygular. Yahudilikte de “herem” adı verilen sistemle kişi, cemaatten ihraç edilir.

 

Kuran, dine girmek ve dinden çıkarmak yetkisini, peygamber dahil hiç kimseye vermemiştir. İman etmek ve imandan dönmek tamamen kişinin özgür iradesine bırakılmıştır. Bu nedenle inanma ve dinden çıkma ayetleri, doğrudan kişilerin kendilerine hitap ederler.

 

Günah Çıkarmak

Hristiyanlık’ta dinadamının, günahkarların günahlarını çıkarma yetkisi vardır. Kuran Peygamber dahil hiç kimseye başkasının günahını çıkarma ve bağışlama yetkisi vermemiştir. Kişi, kendisi tövbe ederek günahlarının Allah tarafından bağışlanmasını talep eder. Tövbe etme ile ilgili ayetler, bireyin kendisine hitap ederler.

 

İbadetleri Yönetmek

Dinadamlarının icra ettikleri görevlerden bir diğeri, insanların ibadetlerini yönetmektir. Kuran bu konuda da dinadamlığı sınıfını kaldırır. Bütün ibadetlerin kişiler tarafından ifa edilmelerini ister. Mesela namaz adı verilen “salat” ibadetini, kişilere hitap ederek, “ifa edin” diyor, dinadamının önderliğinde ifa edin demiyor. Namazları Peygamberin kendisi kıldırmasına rağmen, imamın arkasında namaz kılmayı farz yapmamıştır.

 

Peygamber, kendisi kıldırmasına ve hutbeyi okumasına rağmen Cumayı dahi kendi yönetiminde ifa etmeyi farz yapmadı. Kurbanları din adamlarının nezaretinde kesin demiyor, kendiniz kesin diyor. Haccın ifasını kişilere bırakıyor, din adamı nezaretinde ifa edin demiyor.

 

Dinadamlığı sınıfını kaldırmak demek, Allah ile insan arasında aracısız bir din getirmek demektir. Kişinin tanrısıyla doğrudan bağ kurmasını istemektir. Kuran, dinin dinadamlığı ya da ruhban sınıfının egemenliğinde olmadığı, ritüellerin onların yönetiminde yapılmadığı bir din inşa etmektedir.

 

Üfürükçü, büyücü, kahin, rahip, veli ve şeyh gibi Tanrı aracısı dini otorite tipolojileri üretmek ilkel insanın bir işlevi idi. Kuran aklı, bunları irrasyonel gördüğünden peygamberini dahi dini otorite yapmak istemez. Peygamberin kendisi dahi dinadamı sıfatını almak istememiştir.

 

Mabet

Tanrı’yı Bir Mekana İndirgemek

Organize ve kurumsal dinin olmazsa olmaz şartı, ibadetlerin ifa edildiği mabetlerin varlığıdır. İbadeti mabette yapmak, evrensel olan Tanrı’yı dünyasal küçücük bir mekana indirgemektir ki bu durum, bir teolojik aporiya (çıkmaz)dır.

 

Mabet yapmak Yahudilik ve Hristiyanlığın emridir. Kuran, ibadet yapılan yer anlamına gelen “mabet” ve insanları toplayan yer anlamındaki “cami” kelimelerini kullanmaz. Sadece Allah’a secde edilen yer anlamındaki “mescit” kavramını kullanır. Fakat “mescit inşa edin” şeklinde emir içeren bir tane dahi ayet yoktur. Peygamber dahi kendi döneminde sadece bir tane mescit inşa etmiştir. Bu mescidi, ibadet yapmak yeri değil, toplumunu oluşturma, öğretme, yönetme merkezi ve kendi evi olarak inşa etmiştir.

 

“Kuran, mabetçi ve tapınak din tipine karşıdır.”

 

Bu açılardan bakınca; “İlk dinsel Protestanlık hareketi, Kuran’dır.”

 

Laik Peygamber

Sistemleri değiştirmek için, sistemi bilmek ama sistemin içinden gelmemiş ve sistemle formatlanmamış olmak gerekir. Nitekim Protestanlığı, dinadamları değil, filozoflar üretmişlerdir. Kuran’ın da bu Protestanlık hareketini doğurmasının en önemli nedeni, ayetlerin söylediğine göre; peygamberinin müesses kurumsal dinin dışından gelmesidir. Peygamber, değiştirmek istediği din tipinin bir dinadamı hatta mensubu değildi, yani laik bir kişi idi. Kuran, Hz. peygamberin bu durumunu belirtmek için şöyle der: “İşte sana da, emrimizle, bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık.” Şura, 52. “Seni dalalette bulup hidayete erdirdi.” Duha, 6. Kuran’ın din tipine bakıldığında hidayetin, kurumsal olmayan din olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

“Hz. Muhammed’in en büyük başarısı, laik bir kişi olarak, dinsel bir makam olan peygamberliği elde etmesidir.”

 

TÜRKİYE’NİN DİN TİPİ

Oksimoron, Antinomik

Türkiye, yazılı yasalarda çağdaşlık ve uygulamada geleneksel çağdışılıktan oluşan bir oksimoron ve antinomik karma din tipine sahiptir. Böylece yasalarında dini kişisel bir mesele almasına rağmen kurumsal din uygulamaktadır. Bu din tipi, Kuran’ınkine zıttır.

 

Türkiye bugün, Kuran’ın beş yüz yıl önce ve Protestanlığın çağımızda kaldırdığı Ortodoksluğun ve Katolikliğin kurumsal din anlayışındadır. Her tarafı mabetle ve bu mabetleri din adamlarıyla doldurmaktadır. İslam’ı, Yahudileştirme ve Hristiyanlaştırmaktadır.

 

Dinadamlığı üretmek demek, peygamber replikası üretmek demektir. Çünkü başkalarına ibadet önderliğini sadece peygamber yapabilir. Peygamberden başkası bu göreve hangi cesaretle ve yetkiyle soyunabilir? Dinadamlığının ürettiği peygamber replikalığı, peygamber fotokopisi olan şeyhleri üretecektir.

 

“Dinadamı üretmek, peygamber replikası üretme teşebbüsüdür.”

 

Kuran’dan mesnet bulunamadığı için mabet ve dinadamlığı konularında bir sürü hadis üretilmiştir. Hadis Usulüne göre; Kuran’da bulunmayan bir konu ile ilgili bütün hadisler uydurma olmak zorundadır. Peki insanlar neden Kuran’a değil de hadislere itibar ederler? Menfaatlerine geldiği ve dini sömürmek içindir. İnsanlar önce menfaatlerine uygun olan konuyu üretirler sonra ona dinden mesnet uydururlar. Menfaatlerine gelmeyen ne Kuran ayeti ne de Peygamber hadisini dinlerler. Kendilerini dine değil, dini kendilerine uydururlar.

 

“Kendilerini dine değil, dini kendilerine uyduranlar, dindar değil, dinsel kişilerdir.”

“Dinsel kişi, yedi kocalı Hürmüz karakterinde olur.”

Türkiye bugün, Kuran’da bulunmayan, daha sonraları gelip Müslüman olan ama Kuran’ın akıl çapına ulaşamayanların, ortaçağdaki Yahudilik ve Hristiyanlığın uygulamalarına öykünerek ürettikleri din tipini uygulamaktadır. Din görevlisi adı altında dinadamı sınıfı üretmiştir. Üstelik onu toplumdan kaportasal ayrıştırmak amacıyla ona “sünnet düğünü” kostümüne benzeyen şatafatlı üniforma uydurmuştur. Günümüz Yahudiliği ve Hristiyanlığı, bu uygulamaları teoloji çöplüğüne atmıştır. Türkiye, bu haliyle insanlığın çizgisini binlerce yıl geriden izlediğini göstermektedir.

 

“Türkiye bugün, insanlığın çağımızda teoloji çöplüğüne attığı teolojik malzeme ile dinini anlamakta ve yaşamaktadır.”

 

Türkiye’de İlahiyat

Türkiye’de ilahiyat profesörü dinadamlığı yapmaktadır. Profesörler VİP cenaze imamlığı yapıyorlar, hac ve umre turları düzenliyorlar. Tanrıyı ve dini, insanlığın çağımızın ulaştığı düşünsel düzeyde değil, avam düzeyiyle algılıyorlar. Şu anda Türkiye’nin avam düzeyini kafa düzeyine çıkarmakla sorumlu ilahiyat profesörlüğü, bu sorumluluğunu ifa edememeyi, dini, avam düzeyinde, ağızla ifa edilen “oral terennümler” yaparak örtbas ediyor. Halbuki onun görevi, “moral teoriler” üreterek avam düzeyini çağdaşlaştırmaktır.

 

“Dinsel toplumları çağdaşlaştıranlar, mevcut din anlayışını aşmış din alimleridir.”

 

İlahiyat akademiyası teolojik teorisyenlik yapması gerekirken, din pratisyenliği ve teknisyenliği yapmaktadır.  Ortaya bir tane özgün düşünsel teolojik kuram koyamıyor. Avam düzeyinin peşinden gidiyor. Ülkedeki elli yıllık ilahiyat eğitimi onu, avam din düzeyinden ileri götüremiyor. Bu konunun zerinde durulmalıdır.

 

“Bugün Türkiye’de dine, alim değil, avam egemendir.”

 

SONUÇ

Sistem

Sistemde parça-bütün ilişkisi vardır. Bütün olan üst sistemi, parçalar olan alt sistemler oluşturur. Parçaların durumu bütünü etkileyecektir. Alt sistemlerin birindeki bir parçanın değişimi, o alt sistemi bütünüyle değiştirir. Bir alt sistemin değişmesi, diğer alt sistemleri ve neticede üst sistemi değiştirir. Şimdi Türkiye, bütün alt ve üst sistemleri çağımıza göre değişmiş olmasına rağmen hala din gibi bazı alt sistemleri eski halinde sürdürmeye çalışmaktadır. Bu durum çelişki (antinomi)yi ve açmaz (aporia)ı doğurmaktadır.

 

Dinadamlığı ve Şeyhlik

İnsanlara din diye aşılanan ruhsal Tanrısallığı dinadamları karşılayamaz. Çünkü dini önderlerin majik ve dini güçlere sahip olmaları gerektiğine inanılır. Dinadamının ya da din görevlisinin böyle güçleri yoktur. Dolayısıyla geleneksel dinadamlığına alıştırılan insanlar, bu majik güçlere sahip karizmatik kişiler (homo religious) ararlar. Bu kişiler, şeyhlerden başkası olamayacaktır. Nitekim Türkiye’de dinadamlığı sistemine geçildikten sonra şeyhlik artmıştır.

 

“Dinadamı ile ibadet yaptırdığı sürece Diyanet, şeyhlere insan kaynağı yetiştirecektir.”

 

Toplumların, dinsel karizmatik kişilikler aramalarının nedeni, felsefi ve bilimsel karizmatik şahsiyetler üretememeleridir. Toplumlar, her zaman karizmatik öncülere ihtiyaç duyarlar. Şeyhliği önlemenin tek yolu, dinadamlığı sistemini kaldırmak ve kişiyi, birey olup Tanrısıyla kendi başına bağ kurabilmesini sağlayacak düşünsel düzeye ulaştırmaktır. Toplumsal akıl çapı geleneksel düşük rem ve bit ölçüsünde bırakıldığı sürece, şeyhlik önlenemeyecektir.

 

“Şeyhliği önlemenin tek yolu, toplumsal aklın çapını çağdaş güncelleştirmektir.”

 

İnsanlık tarihinde dinadamlığı ve şeyhlik, insanın, “birey” olmadığı devirlerde üretilmiştir. Çağımızda insanlık birey aşamasına geçince bunları sonlandırmıştır.

 

Dinadamlığının Demokrasiye Kötülüğü

Dinadamlığının en büyük kötülüğü, Tanrısıyla bağ kurmasında kişiye hiç öznelik bırakmayacak ölçüde kişinin öznel dünyasına tecavüz etmesidir. Dinadamının önderliğinde ibadet yapması durumda ibadet yapan kişinin ne bireyliği ne de özneliği kalır ve o, merkezsiz simgesel otomat bir varlık olur ve o gerçek değil, simgesel ibadet yapar. Fakat Tanrılar, özne olmayan insanların ibadetlerine değer vermezler. Kişisel özneliğe dayalı olan demokrasiye doğuracağı en kötü sonuç, öznelleşmeyen insanlar nedeniyle onun uygulanamamasıdır.

 

“Kuran; hukuku dayatır, ahlakı tavsiye eder, dini kişilere bırakır.”

 

Çağdaş Din ve Atatürk

Çağımız İslam dünyasında çağdaş din anlayışına geçiş teşebbüsünü yapan ilk kişi Atatürk’tür. Bu nedenle çağımızda Müslümanların, çağdaş insanlık çizgisinde var olduklarını gösterebilecekleri tek aktör Atatürk’tür. Onun, kurumsal din örgütü olarak görülen Diyanet teşkilatını kurması, kurumsal din tipine inandığından değil, bir “sosyolojik gerçeklik” olarak toplumsal yapının gerektirmesi nedeniyledir.

 

“Dinsel toplumlarda yöneticiler, dinin kurumsal olmasını severler.”

 

Kuran’ın din tipi çağımıza uyumludur. Onu çağdışı uygulanmasındaki sorun, Kuran’da değil, onu algılayanlarının akıl çapının çağımız öncesi ölçekte kalmasındadır.

 

“İnançlar, hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.” Nietzche

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.