KADIN FİLOZOFLAR

KADIN FİLOZOFLAR

“Filozoflar şimdiye kadar dünyayı sadece erkeklere göre yorumladılar. Fakat onun insanlık bakımından değiştirilebilmesi kadınca da yorumlanmasını gerektirir.”

Irmtraud MORGNER

 

Her çağda kadın filozoflar var olmuştur. Hatta Antikçağ’da kadınların, felsefe okulları açtıklarını ve zamanın ünlü filozoflarına dersler verdiklerini görüyoruz. Mesela Sokrates’in iki kadın hocasından söz edilir. Bunlardan biri Mantinealı DİOTİMA, diğeri ise Miletli (Aydın-Söke) ASPASİA (MÖ 470-400)’dır. Biz bu yazımızda ilkçağın son kadın filozofu İskenderiyeli Hypatia’yı ele alacağız.

 

İskenderiyeli HYPATİA (MS 360-415)

Antik Aydınlığın Son Işığı

 

Astronom ve matematikçi İskenderiyeli Theon (335-405)’un kızıdır. Bilimi ve zarafeti ile olduğu kadar güzelliği ile de ünlü bir kadındır. Antikçağ’ın sonlarının en etkili bilginidir. Tarihte bilinen ilk kadın filozof-matematikçidir. “Özgürlüğü savunan” ilk kadındır. Sonradan “cadı avı” olarak anılacak olan kadın düşmanlığının ilk kanlı kurbanı olmuştur. Onun ölümü, Roma imparatorluğunun Hristiyanlaşmasının kesin işareti ve ”pagan” felsefenin son bulması anlamına gelir.

 

Atina’da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’ye yerleşmiş ve orada bir okul açmıştır. Babasından aldığı sağlam fikir yapısı ile kendisini Platon’un izinde buldu ve İskenderiye’de Platon, Aristo ve Suda gibi diğer filozoflar üzerine halka açık dersler verdi. Hypatia, o dönemde öğrenim ve bilimi simgeliyordu.

 

En önemli öğrencisi Synesios’dur. Sonradan büyük filozof olan bu öğrencisi ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdirlerini bildiren pek çok mektup yazmıştır. Bu mektuplar felsefe tarihi kitaplarında bugüne kadar gelmiştir.

 

MÖ 3. Yüzyıldan başlayarak altı yüz yıllık bir süre boyunca insanların İskenderiye’de başlattığı düşünsel ortamdan sonraki baskı, öğrenmekten korku, bütün izleri yok etmiştir.

 

Hıristiyanlığın egemenliğinden sonra da filozoflar, Roma hükümdarının himayesinde olmaya devam ettiler. Hükümdar Julyana Apostata, onlara koruma verdi. Hypatia, Pitolemais şehrinin putperest valisi Orestes’in himayesine sığınır.

 

Önceleri Makedonyalılar, sonra Romalı askerler, Mısırlı rahipler, Yunan aristokratları, Fenikeli denizciler, Yahudi tacirler, Hindistan ve Güney Sahra’dan gelenler İskenderiye’nin parlak döneminde büyük bir uyum içinde yaşamışlardı.

 

Büyük İskender’in kurduğu bu şehrin muhteşem bir kütüphanesi ve buna bağlı bir müzesi vardı. Bilim ve düşünce ürünleri burada gelişmişti; pek çok bilim adamının yanında İskenderiyeli Theon ve kızı Hypatia da bu kütüphaneye devam edenler arasındaydı.

 

“İskenderiye Kütüphanesi de Hristiyan fanatikler tarafından yakılmıştır.”

 

Hypatia’nın Görüşleri

Günümüz insanlığını doğuran düşüncenin aktörlerinden olan Hypatia, Milattan sonra 4. Asır gibi bir zamanda bile şu felsefi sonuçlara ulaşmıştır: “Bütün biçimsel, dogmatik dinler safsatadır. Kendine saygısı olan herhangi bir insan tarafından asla nihai olarak kabul edilmemeleri gerekir.” “Hayat, kişinin kendi güçlerini keşfetmesidir.”

“Kapımızın önündekilerini anlamak, ötelerdekilerini anlamak için en iyi hazırlıktır.”

 

“Masallar masal olarak, mitler mit olarak ve mucizeler de şiirsel hayaller olarak öğretilmelidir. Hurafeleri hakikat olarak öğretmek en korkunç şeydir. Çocuk zihni onları kabul eder ve onlara inanır; çocuk bunlardan ancak büyük acılar ve ve belki trajedi vesilesiyle yıllar sonra kurtulabilir. Aslında insanlar hurafeler için, geçerli bir hakikat için savaştıkları kadar hızlıca savaşacaklardır, çoğu zaman da daha hızlı savaşacaklardır. Zira hurafeler öylesine soyuttur ki, onları çürütmek için bile ele alamazsınız.”

 

Babası Theon, kızı Hypatia’ya şu öğütleri verir: “Düşünme hakkını saklı tut. Hatta yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten iyidir.” “Herhangi bir katı dini sistem, hayatını ele geçirmesin, yeni bilimsel hakikatlerin keşfini engellemesine izin verme!”

 

Ölümü

Bütün filozoflar, özellikle Papalık ve fanatik-yobaz dinciler tarafından öldürülmüşlerdir. Hypatia’nın en parlak zamanı Arkadius’un hükümranlığı dönemine, 415’deki trajik ölümü, Arkadius’un halefi devrine rastlar. İskenderiye’nin Hristiyan piskoposu Aziz Cyril (Cyrillos), Hypatia’nın ölüm fermanını vermiştir. Fanatik Hristiyan bir tarikatın keşişleri tarafından feci bir şekilde öldürüldü. Hypatia, arabasının arkasına bağlanarak sürüklendi ve sonunda yakılmadan önce, hala canlı iken keskin deniz kabuklarıyla kesilmek üzere en yakındaki kiliseye götürüldü.

 

İskenderiye’ye Başpiskopos Aziz Cyril’in yandaşlarının oluşturduğu bir kitle tarafından Hypatia sokakta linç edilir. Önce elbiseleri parçalanır ve çırılçıplak bırakılır, etleri ayrılana kadar kırbaçlanır, cesedi parçalanır ve caddelerde teşhir edilir.

 

Aziz Cyril, Yahudilere karşı da çok sayıda katliamı teşvik eden biridir. Azizlik, Hristiyanların icadıdır. Aziz (saint); Hristiyanların evliyasıdır. Biz, evliyalık kavramını Hristiyanlardan aldık.

 

Fakat bugün, Aziz Cyril’i bilen yoktur ama Ay’da bir kratere Hypatia adı verilmiştir.

 

“Bugünü bize; kralların ve dinadamlarının öldürdükleri ve kitaplarını yaktıkları düşünürler ve bilimadamları sunmuştur. Manevi şahsiyetleri önünde eğiliyorum!”

 

İnsanlığın tarihine geçmek; insanlığın hayrı yolunda kafaya ve yüreğe birlikte sahip olup canı pahasına katkı yapmakla mümkündür. Eğer insanlık, asırlardır Hypati’dan söz ediyor ve onun ismini yaşatıyorsa, sebebi budur işte. İnsanlık işte böyle cesaretli kişilerin ürünüdür. Cesaretsiz kiralık-insanların işi değildir. Sizin toplumdan tarih boyunca hiç böyle cesaretli erkek ve kadın çıkmış mıdır?

 

“Cesaret korkunun yokluğu değildir. Korkuya rağmen harekete geçmektir.” A. Maslow

 

“Filozoflar yerden mantar gibi bitmezler. En ince, değerli ve görünmez öz sularını felsefi fikirlere akıtan zamanlarının ve uluslarının ürünüdürler.” K. Marx (1818-1883)

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.