HERAKLEİTOS VE DEĞİŞİM

 

HERAKLEİTOS VE DEĞİŞİM

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Herakleitos

İzmir/Efesli Herakleitos (MÖ. 500); evrenin kökeni hakkındaki tüm mistik bilgileri reddeder. O, evrenin hiç kimse tarafından yaratılmadığını, aksine her zaman var olduğunu ileri sürer. Önemli olanın; onun düzenini, yapısını incelemek ve tanımak olduğunu belirtir.

 

Bir Nehirde İki Kez Yıkanılmaz

Heraklit’e göre evrende sabit olan bir şey yoktur. Değişmez olarak gördüğümüz herşey görünüştür. Esas olan değişmedir. “Bir nehirde iki defa yıkanılmaz” sözü, her şeyin bir oluş bir değişme içinde bulunduğunu ifade etmek için söylenmiştir. Fıkıhta da, “Bir su ile iki kez abdest alınmaz,” kuralı vardır.

 

Çatışma ve Değişim

Döngüsel Değişim Doğası

Platon:”Her şey her zaman değişir.” Empedokles; “Değişim çatışma ile olur. Değişim; “sevgi” ve “çatışma” diye adlandırılan iki kuvvet arasında sürekli ikiye ayrılan bir dünyadır. Her zaman değişen şeyle karşılaşırız.” Fakat Herakleitos’a göre bu değişimin ardından daha önemli ve daha temel bir birlik vardır: “Soğuk şeyler ısınır, ısınan soğur, ıslanan kurur, kavrulan nemlenir.”

 

Herakleitos; “Aynı şey yaşam ve ölüm, uyanıklık ve uyku, genç ve yaşlı için de geçerlidir. Çünkü karşıtlar, değişim sayesinde birleniyorlar. Birbirlerine dönüşüyorlar. Şu halde evrenin temel hakikati değişimdir. En yüce, yani “Tanrısal” bakış açısı, tüm karşıtlıkları birlikte görür: Gece ve gündüz, yaz ve kış, savaş ve barış, bereket ve kıtlık, hepsi aynıdır. Tanrısal bakış açısıyla, iyilik ve kötülük de aynıdır.

 

İki bin yıl sonra Hegel (1770-1831), Herakleitos’un karşıtların birliğinin dönen girdabından, “sürekli değişim” şeklindeki tarihsel mefhumu buldu. Bu mefhum; tez, antitez ve sentez idi. Savaş; tez ve antitezin sentez üretmesiydi. Bu savaş; kimilerini tanrıya yani efendiye, kimilerini ise yalnızca insana ama köleye döndürür. İşte bu felsefe; Çinli bilge Lao Tzu Tao (MÖ. 6. Asır)’nun, ying ile yang’ın karşılıklı etkileşimlerinde tezahür eden “döngüsel doğa”sı idi.

 

Çağımız, Düşünme

Çağımızda da değişim çatışma vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Fakat bu çatışma, geçmişin savaşlardaki fiziksel çatışması yerine zihinsel çatışma ile yapılıyor. Artık insanlar birbirleriyle savaşlarda fiziksel çatışmaları yerine, düşünürlerin oturdukları yerde kafalarında fikirleri çatıştırarak değişimi ve gelişimi üretmektedirler. Artık düşünme yoksa gelişme de yoktur.

 

Gerçi savaş gibi fiziksel çatışmaların kendileri hiçbir gelişme üretmiyordu. Gelişme, bu fiziksel çatışmaları okuyan anlayan ve tanımlayan düşünürler sayesinde oluyordu.

 

Çağımız felsefesi, değişim ve gelişim üzerine kuruludur. Değişim ve gelişimi sağlamayan bilakis statikliği doğuran her şeyin yok sayılması gerektiğine inanılır. İşte günümüz felsefesini doğuran iki filozoftan alıntılar:

 

Spinoza (1632-1677): “Bilge bir insan güçlüdür. Hele de yalnızca şehvetiyle güdülen bir cahile kıyasla çok daha üstündür. Çünkü cahil insan, dışsal nedenler yüzünden pek çok açıdan tahrik edilmekte ve bir türlü ruhsal huzura erememekle kalmaz, aynı zamanda o hem kendisinin hem Tanrı’nın hem de şeylerin tümüyle cahili olarak yaşar. Tutkulara maruz kalmayı ve edilgin olmayı bırakır bırakmaz var olmayı da bırakır. Diğer taraftan bilge insan; ruhsal açıdan sarsılmaz, tam tersine kendisinin, Tanrı’nın ve şeylerin belirli bir ebedi zorunlulukla bilince sahip olduğu için var olmaya asla son vermez ve her zaman ruhsal dinginliği yaşar.”

 

Spinoza: “Kutsal diye bilinen metinler, çeşitli yazarlara ait kusurlu insan yapılarıdır, hiç de Tanrı kaynaklı değillerdir. Geleneksel dinler, batıl inanç ve aldatmacadan oluşan bir karışımdır. Sadece felsefece düşünmeyen kitleleri temel ahlaki ilkelere yönlendirdiği ölçüde yararlıdır.”

 

“Kutsal diye bilinen kitaplar, gelişmenin önündeki en büyük engel olarak kullanılırlar.”

Hume (1711-1776): “Herhangi bir teoloji kitabını veya metafizik ekolüne ait kitabı elimize aldık, sormak gerekir; bunda nicelik ve sayı hakkında herhangi bir soyut akıl yürütme var mı? Hayır. Peki, maddi gerçeğe ve varoluşa dair herhangi bir deneysel akıl yürütme içeriyor mu? Hayır. O halde atın onu ateşe gitsin; çünkü safsatadan ve yanılsamadan başka bir şey içermez.”

 

Hume: “Din ve din adamları insanlık için her zaman zararlıdır ve her zaman ya batıl inançların ya da coşkunluğun doruklarına çıkma peşinde koştukları görülür. Hristiyanlığın tüm yolları, en çok da Katoliklik, ayrıca onda yapılan yenilenme hareketi sadece çılgınların ve coşkunların eseridir.” “Tanrı’ya yakın ol, dinden uzak dur!”

 

Bir toplum için en büyük tehlike; o toplumu oluşturan halk tarlasının değişime ve gelişime karşı olan geçmişin bilgilerinin muhafazakarı olmasıdır. Çünkü yeni nesil ürünleri o tarladan üremektedir. Bu yeni nesiller de değişimi ve gelişimi sağlayamayacaklardır.

 

Mehdi

Gelişmemenin Sembolü

Son zamanlarda ülkemizde “mehdi” denen bir varlığın geleceği konuşuluyor. Şunu bilmek gerekir ki, öyle bir mehdi hiçbir zaman gelmeyecek. Fakat geçmişte mehdi olma iddiasında bulunmak kolay idi, çünkü gerçekle ilgisi olmayan spekülatif bilgiler üretebilmek mehdi olmak için yeterli idi. Fakat yazılımla hareket üreten ve “yapay zeka” yapan çağımızda mehdi olabilmek için yazılım icatçısı olmak şarttır. Yapay zeka devrinde “sivri külah” adı verilen mehdilerin yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Sadece ülkeyi sömürürler. Bir ülke için en acıklı durum, ülkenin en üst tabaka yetkililerinin, hala antikçağ “Mehdi” kafasında olmalarıdır. Mehdilik, tarih boyunca, hep çağa ayak uyduramayanların gelişmemelerinin hatta geriye gitmek istemelerinin sembolü olmuştur.

 

“Bir ülkede mehdi rağbet görüyorsa, o ülke değişime karşıdır demektir.”

 

Artık bir kişi ile kurtuluş yoktur. Artık eğer bir ülkede 80 milyon kişi varsa, 80 milyon kişinin hepsinin cevherini kullanmalarıyla kurtuluş mümkündür. Bunun dışındaki laflar, iç sömürgeci laflarıdır. Müslümanlara “mehdi” lansmanı yapanların hiçbiri hiçbir işini mehdiye bırakmıyor. Milletin olan devletin malını haksızca ele geçirerek kral hayatı yaşıyor.

 

Mehdi gelmese de gelse de, yöneticiler değil, yönetilenler fatura ödeyecektir.

 

Kanmayalım, İslam kaplamalı, mantolamalı iç sömürgecilere!

 

“Sözümona kafa katmanını işgal edenlerin, mahiyetini açıklayamadıkları, içini dolduramadıkları boş “İslam” söylemleriyle, Müslümanlar avutularak sömürülmektedirler.”

 

Bir ülkenin kafa katmanını işgal eden kişileri düşünün; toplumun avam düzeyinde iseler, ülkenin hayrına onlardan ne beklenebilir ki!

 

“Türkiye şu anda Katolik İslamı yaşamaktadır. Ne zaman İslamın Protestanlığı gelir, işte ondan sonra Türkiye kurtuluşa, felaha erebilecektir.”

 

Mehdi; Deccal Olmanın İfadesi

Fenomenoloji Felsefesi şu tespiti yapar: “Mehdi’nin gelmesini isteyen kişi, aslında kendisinin deccal olduğunu ifade etmektedir. Çünkü Mehdi, deccallara gelecektir.”

 

Kum Torbası

Boksörler, gelişmek amacıyla antrenman yapmak için “kum torbası” kullanırlar. Ne yazık ki bugün İslam dünyası, insanlığın kum torbası olarak kullanılıyorlar. Böyle kullanılmasının temel müsebbipleri, kendilerinden olan yöneticiler olmaktadırlar. Çünkü onlar, yönetebilmek ve sömürebilmek için halklarını çağın gerçeklerinden uzak tutuyorlar. Çağdaş düşünme biçimini öğrenmelerini önlüyorlar. Çağlarına uyumlu değişmemelerini, çağın gerisinde kalmalarını sağlıyorlar.

 

Çağdaş düşünme işlemini öğren ve kendini kurtarmaya bak!

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.