DOĞAL-İLAHİ SİSTEMİN FELSEFİ ANALİZİ

DOĞAL-İLAHİ SİSTEMİN FELSEFİ ANALİZİ

“İnsanı, yani kendimizi tanımalıyız.”

 

Her insan, kendisini yani insanı tanımalıdır. İnsan doğal ve yapay olmak üzere iki sistemsel yapıdan oluşur. İşte insan denilen yapı, insanın doğal bedeni değil, insanlık tarafından üretilen bu yapay yapısıdır. Yapay yapı, doğal yapının sistemleri bilinerek öğrenilir. Doğal yapının olgu, obje ve olayı gibi her alanında sistemleri vardır. Eğer doğal sistem, tanrı tarafından yaratıldığına inanılıyorsa, tanrıyı tanımak için bu doğal sistemi bilmek gerekir. Bunu bilmeksizin ne Tanrı ne de Onun sistemi ve insan bilinebilir. Tanrıyı tanımıyoruz, ama onun yarattığı olarak kabul edilen doğal eserleri tanımak mümkündür. Bu eserlerindeki sistem, tanrının mahiyetini anlatır. Çünkü herkes kendi mahiyetini eserlerinde yansıtır. Dolayısıyla doğal sistemleri ilahi olarak görmek gerekir. Hatta Tanrı’dan geldiğine inanılan ilahi kitapları anlamak da ancak bu doğal-ilahi sistemi bilmekle mümkündür. Allah’tan ki, insanlık, doğa bilimleri çalışarak hemen her alandaki doğal sistemleri ortaya çıkaran devasa bilimsel bilgi üretmiştir. Bize düşen görev, bu bilgileri önce öğrenmek sonra da onların üzerinde felsefi düşünme yaparak özlerini çıkarmaktır.

 

Eğer hem doğal sistemler hem de kutsal kitaplar aynı tanrıdan geldilerse, onların sistemleri birbirleriyle çelişemezdir. Dolayısıyla kutsal kitapların sistemlerini hakiki anlamda anlamak, doğal sistemleri bilmekle gerçekleşir. Kutsal kitapları ortak anlamak, ancak onlara Tanrının düşünme sistemini ve düşünce kodlarını uygulamakla gerçekleşebilir.

 

Akılcı ve bilimsel düşünme şudur: Üzerinde düşünme yapılacak konunun ilgili olduğu bilim dalının, o konu hakkında tespit ettiği bilimsel teknik bilgileri alıp üzerinde felsefi düşünme yapmaktır. “Artık bilimsel bilgisiz düşünme yoktur.” Biz de, her yazımızda yapmaya çalıştığımız gibi, bu yazımızda, beyin ve sindirim olmak üzere iki doğal sistemle ilgili bilimsel bilgiler üzerinde fenomenoloji felsefe disiplini açısından çıkarımlar yapmaya çalışacağız.

 

BEYNİN ÇALIŞMA SİSTEMİ

 “Beyin; veri alımı, analiz, eleştiri, sentez ve çıkarım sistemiyle çalışır.”

 

Beyin (cerebrum, enkephalos), düşünme işlemi yapar ve fikir üretir. Düşünme, bir fikirden bir başka fikir üretmektir. Beynin fikir üretme sistemi şöyledir: Veriyi almak, analiz etmek, eleştirmek, sorgulamak, sentez yapmak ve çıkarımdır.  Doğal beyin, karar vermede bu sistem hiyerarşisini uygular fakat hepsini saliseler içerisinde otomatik yapar. Ani ve anlık kararlar verir. Doğal beyinle hareket eden insan da ani ve anlık kararlar verir ama bu hiyerarşik sistemi uygulamadan karar verir. Yani doğal insan, doğal hayvandan daha tehlikelidir.

 

Veri Alımı, İlk Bağ Kurma

“Bütün varlık, bağ kurmakla gerçekleşir.”

 

Doğada bütün oluşumlar, bağ kurmakla başlarlar. Beynin ilk bağ kurması; alıcılar vasıtasıyla alınan uyarıcılarla bağ kurmasıyla olur. Uyarıcılar, vücudun içinden ve dışından olmak üzere iki yerden gelirler. İçeriden gelen uyarı, beyne kendiliğinden gelir. Dış uyaranlar ise, beş duyu organları tarafından alınırlar. Ardından beyinle bağ kurarlar. Her bir canlının, vücut içerisinden ve dışarısından gelen uyaranları alan reseptör adı verilen alıcıları vardır. Dış duyu reseptörleri, diğerleri arasında; ses, ışık, hareket, sıcaklık, koku ve basınç gibi dışarıdan gelen uyaranları alır. İç duyu reseptörleri; vücut sıcaklığı, kanın bileşimi gibi, organizmaların iç kısımlarıyla ilgili uyaranlarla ilgilidirler.

 

Emir ve İtaat

Vücutta her şey emir ve itaat sistemiyle çalışır. Mesela; bir et parçası olan hipofiz bezi, beynin hipotalamusundan doğrudan “emir” alır. Emir doğrultusunda gerekli hormonu üretir ve vücutta ihtiyaç duyulan hareketin yapılmasını sağlar. İnsani sistemde emir ve itaat değil, saygı vardır.

 

Verinin İşlenmesi

Beş duyu organıyla veriler alınır ve işlenmek üzere ilgili loblara iletilir. Loblar, verileri; biçimleri, renkleri, sesleri, tatları ve kokuları şeklinde içeriklerini parçalara ayırırlar. Hiçbir veri, işlenmeksizin, alındığı haliyle kullanılmaz.

 

Analiz

İnhibisyon (Inhibation); Sorgulama, Eleştiri

“Savunma büzüştürür, sorgulama genleştirir.”

“Doğal beyin, negatifçidir.”

Analiz işlemi; inhibe (ketleme, filitre) edici nöronlarla inhibisyon işlemiyle yapılır. İnhibisyon işlemi; eleştiri ve sorgulamadır. Beyin, dışarıdan gelen uyarıcı veriye, av ve avcı düşüncesiyle analiz yapmak amacıyla, önce, negatif açıdan bakarak otomatik tepki gösterir, itiraz eder, reddeder. Her veriyi beyne almaz. Yeni bir veri, diğer organlardan gelen verilerle ve önceden hafızada depolanmış bilinenlerle karşılaştırır. Uyarıların çoğunu önemsiz olarak ayırır. Önemli olan veriyi seçtikten sonra istenen yanıtı oluşturmak üzere beyindeki uygun motor ve entegratif alanlara gönderir. Otomatik itiraz ve reddeden kişi de doğal beyinle hareket ediyor, demektir.

 

Doğal İnsan; Animal Beyin

“Doğal insan, bilmediği şeyi hemen otomatik itirazla reddeder.”

İnhibisyon işlemi, av ve avcıya dayalı kişisel çıkar bakışıyla animal sorgulama ve eleştiridir. Varlığını sürdürmek amaçlı çalışan doğal bir reddetme, yani savunma mekanizmasıdır. Programlanmış klişelerin dışına çıkmamaktır. Doğal beyinle hareket eden insan da, yeni ve farklı veriyi hemen reddeder. Ayrıca, bilgisi olmadığı alanda, kişisel çıkarına dayalı olarak çıkarına aykırı bilgileri hemen reddeder. Bir akademisyen düşünün, kendi alanını dahi doğru dürüst bilmediği halde, kendi alanı dışındaki hemen bütün alanlarda kendisini jüri görerek çıkarına uymayan fikirleri reddediyorsa, animal beyinle hareket ediyor demektir.

 

Sinapslar (Synapses); Aktarma İstasyonları

“Sinaps”, Grekçe “syn (birlikte)” ve “haptein (kucaklaşma)” kelimelerinin bileşimidir ve “bir araya gelmek” demektir.  Sinapslar, sinir hücresi olan nöronlar arasında bulunan geçiş istasyon terminal buton boşluklarıdır. İşlevi, nöron (sinir hücresi)ları birbirine bağlamaktır. Bu işlemlerini kimyasallarla yapar. Kimyasal tepkimeyle çalışır. Asitlerden oluştuklarından görüntü, ses ve koku gibi veri malzemeleri beyindeki kimyasallarla tepkimeye girerler. Yani tepkimeye girilen veri malzemesi de asittir. Asit, asit olmayan malzeme ile tepkimeye giremez.

 

Beyindeki bu nöronal bağ kurma sürecinin adı, “sinapsis” işlemidir. Nöronlar, çalıştırılmayıp kendi başlarına kaldıklarında, “kesintili ve kopuk (discontinue)” pasif ağlar halindedirler. Sinapsis işlemi sayesinde birbirleriyle iletişime girdiklerinde, “kesintisiz (continue) ve aktif ağ haline gelirler. Sinapsis sistemi, düşünme işlemi yapmak sayesinde çalışır. Sinapsis sistemini çalıştırmayan canlının beyni, kaya parçası gibi katılaşır. Algılama ve düşünme gibi zihinsel işlevlere temel teşkil eden nöronal işlemde sinapslar önemli rol üstlenirler. Beşeri düşünme etkinliği, beyindeki bu nöronal ve sinaptik kimyasal-fiziksel tabanı kullanmakla ve aktive etmekle oluyor. Beyin düşünmeye ihtiyaç duyar.

 

Sentez Aşaması (Dönüştürme)

Özgün Kompozisyon

İnhibisyon filtreleme işlemini geçen veriler, sentezlenirler. Sentez, özgün kompozisyon yapmaktır. Sentez, analizi yapılan veriden elde edilen bulgularla yeniden özgün kompozisyon yapmaktır. Yeni kompozisyon, analizi yapılan verinin, sentezi yapanın algı kalıplarına dönüştürülmesidir. Loblardaki elektrokimyasal etkilere göre özelleşmiş çeşitli beyin hücreleri, algılanan verinin; şiddeti, tipi, biçimi ve uzunluğu gibi özelliklerine göre, belirli biyokimyasal tepkimeleri başlatırlar. Beyinde sentez, impulslarla yapılır. Beyin, hiçbir varlığı olduğu gibi almaz, kendi algı kalıplarına dönüştürerek alır.

 

İmpulslar; Algı Kalıpları

Beynin algı kalıplarına impuls adı verilir. Av ve avcı olma ekseninde uygun görülen veriler, reseptörler içerisinde bulunan elektrokimyasal kod mesajları olan ve beynin algılayacağı algı kalıpları olan “impuls”lara dönüştürülerek beynin algı bölümü (korteks)ne aktarılırlar. Yani duyu organlarında oluşan fiziksel enerji, sinirsel enerjiye çevrilir. Böylece gelen uyarılar alınmış olur. Her canlı türü, veriyi kendi av ve avcı algı kalıplarına dökerek alır. Bir reseptörün, bir sinir yolundaki impulsları tetiklemesi veya harekete geçirmesine neden olan herhangi bir etkene “dürtü” denir. Hemen bütün hayvanlarda, sinir sisteminin faaliyetlerini yöneten ve düzenleyen özelleşmiş bir sinir hücreleri grubu olan bir beyin vardır. Gelen uyarıları değerlendiren korteks, cevabını, gereği yapılmak üzere, hareket (motor) sinirleri ile ilgili organa gönderir.

 

Algı Farklılığı

Her canlı türünün avı ve avcısı farklı olduğundan her beynin impulsları olan algı kalıpları da farklıdır. O nedenle her canlı her şeyi farklı algılar. İnsanların da algı kalıpları farklıdır. O nedenle bir kişinin mesela tanrı ve din algısını herkese dayatmak boş uğraşıdır. Çünkü hiç kimse hiç kimsenin algısıyla algılayamaz. O nedenle herkes kendisi, kendi beynini çalıştırarak kendi özgün algısına ulaşmalıdır. Herkes kendi algısıyla sorumludur, başkasının algısıyla sorumlu tutulamaz. Tanrı da eğer bu beyinsel yapıyı verdiyse, O da böyle istiyordur.

 

Her beynin algı kalıpları farklı olduğundan bir kişinin, mesela tanrı ve din gibi soyut algıları, başkaları tarafından aynen algılanamazlar. O nedenle insanlara birilerinin din ve tanrı algılarını öğretmeye çalışmak boşuna uğraşıdır. Nitekim kişilere bin yıldır sürekli tanrının varlığını anlatma ihtiyacı işte beyinlerin bu gerçekliğinden kaynaklanmaktadır. Fakat kendi beynini kullanma tembelliğindeki kişiler, başkalarını algısı ile algılanmayı Tanrının isteği olarak dayatabilirler. Ama bu kişiler, hem kendilerini avuturlar ve günahkar olurlar hem de başkalarının günahkar olmalarına ve Tanrıyı algılamamalarına neden olurlar.

 

Ürün

Prodüksiyon ve Reprodüksiyon

“Sen, düşünme ivmesini bir kere beynine ver, gerisini o yapar.”

 

Düşünmek, beyne girdi vermekle yapılır. Veri çokluğu, beynin çalışmasında çeşitlilik ve çokluk yaratan bir faktördür. Düşünme, nöronları, birbirleriyle bağ kurdurarak aktif hale getirir. O nedenle beyne ne kadar çok veri verilirse, beyin o kadar çok bağ kurarak çalışır. Beynin içinde nedensellik ilişkileri vardır. Karşılaştırma ve değerlendirme, yeni bilgi inşa (construction) ettirir. Her değerlendirme durumunda bir yeniden inşa (reconstruction) söz konusudur. Böylece üretim denilen prodüksiyon yapar. Beynin “prodüksiyon” yetisi, yeni tasarımların ve fikirlerin üretimine yol açar. Yine “reprodüksiyon” yetisi sayesinde, ürettiği fikirlerle eski fikirleri tepkimeye sokarak tekrar fikir üretimi yapar. Beyin bu üretimleri kendiliğinden ve sürekli yapar. Çünkü beyin, varlığını sürdürebilmesi için, aldığı her veri ile ilgilenmek zorundadır. İşte insan, bu doğal ve somut veri ile çalışan beyin mimarisini soyut düşünme işlemi yaparak kullanır.

 

Atık

Vücudun iki türlü atıkları vardır. Birincisi veriyi ilk aldığında analiz etmek amacıyla kısa süreli bellekte bekletir. Gerekli görmediklerini beyne göndermeden hemen atar. Gerekli gördüklerini beyne gönderir. Beyin onları işler ve o anda yapılması gerekenleri yapmada kullanır ve özlerini uzun süreli belleğe gönderir. Fakat özlerin dışındaki posaları genellikle rüyalarla atar.

 

Bölünmüş Beyin (Split Brain)

Lobsal Düşünme

Bütün canlılarda beş adet duyu organı vardır. Bütün veriler, bu duyu organlarıyla alınırlar. Vücudun biyolojik varlığını sürdürmede gerekli olan av ve avcı endeksli veriler alırlar. Duyu organlarının beş tane olması, varlığı sürdürmede beş adet verinin varlığının göstergesidir. Her duyu organı, bu amaca yönelik verileri alır. Bütün canlıların doğal beyni parçasal çalışır. Parçasal düşünme, lobsal düşünmedir. Mesela görme işlemi ile ilgili veri alımı “oksipital lob” adı verilen görme ile ilgili lob ve onun korteksi tarafından parçasal yapılır. Eğer beyin, sadece loblar bağlamında kullanılırsa, beyin bölünmüş (split brain), parçasal olarak kullanılmış olur.

 

Bütün canlıların beyinleri, bütün olgu, obje ve olaylara av ve avcı düşüncesiyle bakar. Bu nedenle de beyinleri bölünmüş çalışır. Şimdi, insanlara dinsel, mezhepsel, etnik ve ideolojik gibi özelliklerle av ve avcı açısından bakan ve davranan insan kişisi de, doğal-animal bölünmüş beyinle düşünüyor demektir. Bir yöneticinin, ülkesindeki insanların tümünü kendi milleti görememesinin nedeni, beyninin bölünmüş çalışmasıdır. Böyle bir kişi, şayet yönetici ise, ülkesinin insanları arasında ayrımcılık yapmaması imkansızdır.

 

Sağcılık ve Solculuk

Mesela tek gözle görmek, tek kulakla duymak, tek elle dokunmak durumunda ilgili loblar, yarım hemisferle çalışır. Doğal beyin, tek lob halinde çalışır. Her lobun iki hemisferi (bölümü) vardır. Hatta verinin alındığı tarafa göre lobların yarım hemisferi (bölümü) görev yapar. Lobların hemisferleri, eğer koordineli çalıştırılırlarsa, “korpus kallosum (corpus collosum)” adı verilen kimyasalla birbirleriyle bağlantı kurarlar. Sağcılık ve solculuk ayırımı, işte beynin bu yarım hemisferle lobsal bölünmüş çalışma özelliğidir. Eğer kişi, insanları sağcı ve solcu şeklinde ayırıyorsa, beyninin tek lobunun sağ ya da sol hemisferi ile düşünüyor demektir. Aynı lobun iki hemisferini dahi birbirine bağlayan kimyasalları çalışmıyordur. O kişi, bırakınız beynini tam kullanmayı tek lobunu dahi bölünmüş kullanmaktadır.

 

Şizofreni

Beyin bölünmesinin psikolojik adı, şizofrenidir. İnsan için beyin bölünmesi, iradesinin bir kısmını kendisinde tutması ve bir kısmını da başkasına vermesidir. Bu durumda hangi konular insanın, hangileri başkasının iradesinin yetki alanına girdiği belirsizliği ve çatışması sorunu doğar. Bu durum, insanı irade konusunda iki arada bir derede ve karmaşada kalma (ambivalence, ambiguity) haline getirir. Bu irade şizofrenisi durumuna felsefede “bölünmüş beyin” adı verilir. Beyninin bütün loblarını eşgüdümlü çalıştıracak düşünme yapmayıp sadece, mesela görme işlemiyle meşgul olan kişi, görme lobunun bir hemisferini çalıştırarak yaşaması nedeniyle bölünmüş beyin sahibi olur.

 

Beyinsel Bütünlük

Bütüncül Beyin (Unified Brain)

Bütüncül düşünmek, insana ve onun ürettiği beşeri beyne mahsustur. Lobların hepsini birbirine bağlamak ve hepsini bütün halinde kullanmakla beynin bütüncül (unified brain) çalışması sağlanır. Beyni bütüncül kullanmak, bütün korteksleri kullanmakla olur. Korteksleri kullanmak, düşünme işlemi yapmakla gerçekleşir. Beyin, düşünme işlemi yapma sayesinde akışkan olur, çünkü düşünme, beyni bütüncül çalıştırır.

 

Korelasyon

Beynin bütüncül çalışması, korelasyonla oluyor. Beyni korelasyonla çalıştırmak, birbirinden kopuk sinapsları birbirine entegrasyonla bağlayarak kesintisiz ağ haline getiriyor. Nöronların birbirleriyle entegrasyonu, düşünme işlemi ile olmaktadır. Sinaps bağlantılarının kuvvetlenmesi veya zayıflaması, korelasyon işlemiyle ilgilidir. Düşünme dinamiği, korelasyonunu oluşturur ve artırır. Ne kadar çok düşünme o kadar çok nöronal korelasyon ve gelişme olur. Nöron topluluğu, dağılmış nöron grupları ve bağlantı (sinaps) popülasyonuyla korelasyon içinde bulunan dinamik etkinlik halindedir.

 

SİNDİRİM SİSTEMİ

Alış- Analiz (sorgulama, eleştiri), Sentez (dönüştürme), Çıkarım, Ürün-Veriş, Atık

 

Veri Alımı

Ağız, besin adındaki veriyi alır. Ağızdaki dişler, çiğneme işlemiyle ilk analizi parçalama olarak gerçekleştirirler. Dişler ve kaslar, analizatörlerdir. Dişler ve kasların yardımıyla büyük besin parçalarının küçük parçacıklara dönüştürülerek analiz edilmesine “mekanik sindirim” denir. Parçalanmamış hiçbir malzeme gırtlaktan aşağı geçemez. Mekanik; düşünmeksizin otomatik yapılan demektir. “Sonuca zorlama ile değil, zorunlu gidilmelidir.”

 

İnhibisyon (Inhibation), Sorgulama, Eleştiri

“Sorgulama ve eleştiri yoksa ilerleme de yoktur.”

Bütün doğal sistemler, en başta eleştiri ile çalışmaya başlarlar. Ağızda dişlerle parçalama yapılırken besindeki tat ve koku açığa çıkarılır. Dil ve burun, tat ve koku vasıtasıyla inhibisyon mekanizması uygular. İnhibisyon; ketleme, eleştiri, sorgulama ve filtreleme testidir. Malzemedeki, vücudun varlığını yok edecek çürüme ve zehir gibi öldürücü negatiflikleri tespit etmek amacıyla eleştiri ve sorgulama uygulamaktır.

 

Negatifçilik, Pozitifçilik

Doğal sistem, pozitiflikleri bilmez, negatiflikleri bilir. Yiyeceklerdeki zararlılığı test eder. Eğer zararlı değilse, faydalı olarak görür. O nedenle doğallık, negatiflik üzerinden pozitifliği inşa eder. Her canlı, diğerinin yemi olduğundan her an yok olmak vardır. Var olmak nadir bir şeydir. O nedenle doğal yaşamda kötülük esastır. İnsanlık, işte bu doğal sistemi tersine çevirmeye çalışır.  Doğal sistemle hareket eden insan da, hep negatifçi olur. Negatifçi olmak ve negatifleri görmek için bilgi öğrenmeye gerek yoktur, o özellik doğal bedende mevcuttur ve negatiflikler zaten insanın beş duyu organından birine dokunur. Ama pozitif olmak ve pozitiflikleri tespit edebilmek için bilgi öğrenmek gerekir.

 

Kimyasal Çürüme

Çürüyen şey, çürümemiş bedene zararlı hale gelir. Bedenlerdeki tat ve koku alıcıları, besin üretilecek olan yiyecek ve içeceklerin zararlı olan çürümüş olup olmadıklarını tespit etmek için vardır. Kimyasal çürüme, bir maddenin asıl yapısından çıkarak başka bir maddeye dönüşmesidir. Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmaktır. Organik bir maddenin bakteriler gibi çeşitli etkenler nedeniyle pis kokulu ürünlere dönüşmek üzere normal yapısını kaybetmesi, kokuşması, pütrefaksiyondur.

 

Yutma

Ağızda eleştiri ve sorgulamayı geçen malzemenin yutulması için beyin, gırtlağa komut ve izin verir. Çok küçük dahi olsa hiçbir bütün malzeme, içeriklerinin tadı ve kokusu sorgulanıp test edilmeksizin ağızdan mideye normal iç sistemle indirilemez. Ancak zorlama ile indirilir. Testi geçmiş malzeme gırtlaktan aşağı zorunlu olarak gider. Eğer zorunlu olarak gitmezse ancak dış müdahale yapılarak zorlama ile gönderilebilir. Aynı şekilde insani sistemlerde de zorunlu sonuçlar çıkmalıdır, zorlama sonuçlar geçersizdir. Bu nedenle insani ürünler de sindirilmelidir. Bütün malzemelerin parçalanıp moleküllere dönüştürülmesine “sindirim” denir.

 

Analiz; Mide

Midenin görevi, büyük oranda gıda moleküllerini parçalamaktır. Yani analizdir. Analizle içlerindeki moleküller çıkarılır. Parçalar, burundan ve ağızdan alınan havadaki oksijen yardımıyla midede asıl analize tabi tutulurlar.  Bütün halindeki moleküllerin enzimler yardımıyla küçük moleküllere dönüştürülmesine “kimyasal sindirim” denir.

 

Sentez; Bağırsaklar

Enzimler; Algı Kalıpları

“Bağırsakların da algı kalıpları vardır.”

 

Midedeki analiz sonucu çıkan ürünler, bağırsaklarda sentezlenirler. Sentez, alınan verinin, kendi vücudunun yerleşik besin algı kalıpları olan enzim malzemesine dönüştürülmesi ve yeniden özgün inşasıdır. Her vücut, kendi enzimsel algı kalıbına özgü; vitamin, protein, magnezyum, mineral şeklinde besin olarak çıkarım yapar. Her vücudun bu tür çıkarımları kendisine özgüdür. O nedenle bir vücudun vitamini başka vücuda uygun değildir.

 

Atık; Defekasyon

Ağızdan alınmış olan yiyecek ve içecek verisinin hepsini vücut kullanmaz. Hiçbir şey aynen tamamıyla kullanılmıyor. Sindirim sistemi, çok az miktardaki özleri alır, çok fazla miktarı posa yapar. İşlenen her malzemenin posa adı verilen atığı mutlaka vardır. Bu posa atığını vücuttan dışarı atmak için “defekasyon” adı verilen ayrı bir sistem yaratılmıştır.

 

SONUÇ

İnsani Sistem

“İnsanlık, her alanda doğal olanın insani alternatifini üretmek istiyor.”

 

Biyolojik vücuttaki bütün çeşitli doğal sistemler aynı çalışır. Doğal beyin de aynen çalışır. Hatta insani beyin de, fikir ve bilgi üretmede bu doğal sistemi kullanır. Doğal beyin duygu, beşeri beyin fikir üretir. İnsanlık, doğal sistemleri tanımak amacıyla doğa bilimi çalışır. Tanıdığı doğal sistemleri, insani sistemler üretmek için kullanır. Nitekim bilim ve felsefe; fikir ve bilgi üretmede, doğadaki; “Veri alışı, analiz (sorgulama, eleştiri), sentez (dönüştürme), çıkarım; ürün ve atık” sistemini uygular. Fakat Türkiye akademiyasında dahi bu sistemin sadece “veri alımı” bölümü uygulanarak, diğer aşamaları uygulanmayarak bilim ve felsefe yapılmaktadır.

 

Görüldüğü üzere, doğal-ilahi sistemde bütün işlemlerin başlangıcı, eleştiri ve sorgulamadır. Eleştiri ve sorgulama yapılmaksızın bir sonraki aşamaya adım atılmıyor. İnsanlık sistemi de aynen böyledir. Eleştiri ve sorgulama yapanlar ilerliyor, yapmayanlar geride kalıyor. Eleştiri yapmamayı dine ve Tanrıya mal etmek, onlara isnat edilen en büyük yalandır.

 

Fenomenoloji

Fenomenoloji adlı felsefe disiplini, dışavuran şey olan fenomeni doğuran nedeni olan öz (numen)ü tespit eder. Eğer doğadaki doğal sistemler Tanrının ise ve aynı Tanrı kutsal kitapları gönderdi ise, Tanrının doğadaki malzemeyi işleme sistemi kutsal kitapları için de geçerlidir. Şimdi böyle tanrısal uzun ve zor işlemleri yapmaktan kaçınmak için kolay yol olarak dine ve Tanrıya sığınmak, kendini kandırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Allah kandırılmaya çalışılabilir. Ama Allah’ı kandırmak mümkün değildir. Nitekim ayette Allah şöyle der: “Onlar, Allah’ı ve iman edenleri kandırmaya çalışırlar. Oysa onlar, sadece kendilerini kandırırlar; ama bunun bilincinde değillerdir.” (Bakara, 9)

 

Tanrının Düzeyi

İnsanlığın, değil bin beş yüz yıl önceki, ne bugünkü ne de bir milyon yıl sonraki düzeyi dahi, Tanrının son düzeyi olamaz. Bin beş yüz yıl önce indirdiği Kuranı, o zamanki muhatap kitlenin anlamasını kolaylaştırmak için onların algı kalıplarına indirgediğini Allah çok sayıda ayette söylüyor. Mesela; “Andolsun biz Kur’an’ı, öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.” (Kamer, 17) Arapça indirilmesinin nedeni de yine o günkü muhatap kitlenin anlaması içindir: “Biz, Kur’an’ı, senin dilinle kolaylaştırdık.” (Duhan, 58)

 

Hiçbir kitap, aynen olduğu gibi sürekli kullanılamıyor, geçersiz oluyor, çünkü insanlık sürekli gelişiyor. Nitekim Kuran, “Her dönemin bir kitabı vardır,” diyor. (Rad, 38) Kitaplar, özleri çıkarılıp bir sonraki aşama için basamak olarak kullanılırlar. Her yeni basamakla sürekli gelişme yaşanır. Öyle olmasaydı, doğal-ilahi sistemde sadece bir kez yemek yenilir ve su içilirdi. Fakat sürekli yemek ve içmekle sürekli gelişim yaşanmaktadır. Ayrıca evrendeki hiçbir malzemenin, ilk haliyle varlığını sürekli sürdürme özelliği yoktur.

 

Şimdi, Kuran’ın, konjonktürel zahirinin, aynen olduğu gibi, Kıyamete kadar geçerli olmasını, Allah öyle söylemediği halde, Allah’ın isteğidir, diye müdafiliğini yapan, ama Kuran’ı uygulamayan kişi, fenomenoloji felsefe disiplini açısından ele alındığında; görünürde belki doğru bir şey yapıyordur. Ama o eyleminin özü (numeni)ne bakıldığında o kişinin, Kuran’ı bilmediği, geçmişin dar akıl çapında kalmış olmasından ve kişisel çıkarcılığı nedeniyle kendi düzeyine Allah’ı indirgediği tespit edilir. Kendi yarattığı doğal malzemeyi eleştirmek için eleştiriciler yaratan Tanrı, kendi kitabının da eleştirilmesine karşı olma çelişkisine düşmez ve eleştiricilerini de mutlaka yaratmıştır zaten.

 

Tanrının Varlığı Meselesi

Gerçek ve Taşeron Tanrı

Tanrının varlığı henüz ispatlanamamış bir iddiadır. Fakat yokluğu da ispatlanamamıştır. Çünkü bilim henüz o aşamaya ulaşamamıştır. Çünkü evrenin nasıl oluştuğu konusunu henüz çözememiştir. Evrenin oluşumunun ilk saniyelerini deneyleyen CERN adı verilen araştırmanın sonucunda tanrı konusunda yeni karar vermeye gidilecektir. Bu nedenle bilim ve daha önemlisi felsefe, doğal şeyleri yaratan gerçek bir tanrının varlığını yadsımıyor ve yoktur demiyor. Halen “gerçek bir tanrı”nın var olabileceği ihtimalini sürdürüyor. Ama bu tanrıyı tanımlayamıyor. Felsefe, tanımlayamadığı bir şey için “ne var ne de yok” der. Fakat insanlığın şimdiye kadar tanımladığı tanrıyı gerçek tanrı değil, “taşeron tanrı” olarak görüyor ve onu öldürüyor.

 

Tanrının Ölümü Meselesi (Theothanatology)

Başta Alman filozof Nietzche (1844-1900) tarafından öldürülen tanrı “Gott ist tot”, gerçek tanrı değil, işte insanlığın tanımladığı taşeron tanrıdır. İnsanlık, gerçek tanrıya herhangi bir dilin kelimesiyle özel isim vermiyor. Tanrıyı “Tanrı” ve “God” şeklinde cins isim olarak kullanıyor. Cins isim evrenseldir, özel isim millidir.

 

Taklidi İman

“Beynin hiçbir işlem yapmadığı tek eylem, taklidi iman eylemidir.”

Beyin, yukarıda anlattığımız sistemle bir veriyi işlemediği takdirde, onu algılayamıyor. Veriyi kendisi işlemek ve onu kendi ürünü yapıp özümsemek zorundadır. O nedenle beyin, telkin yoluyla yapılan iman empozesini kabul etmiyor ve onu almıyor. Yani beynin işlem yapmadığı tek şey, telkinle “taklidi iman”dır. Çünkü beyne veri verilip beynin onu işlemesi sağlanmıyor. O nedenle Kelam alimleri, hem de bin yıl önce, imanı; taklidi ve tahkiki olarak ikiye ayırmışlar ve tahkiki imanın değerliliğini karara bağlamışlardır.

 

Farklılık

Her canlı, aynı asitlerden oluşur, ama hepsinin asitleri, nüans kadar da olsa farklıdır. Çünkü canlı, eril ve dişilden oluşan iki ayrı asitlerin tepkimesinin ürünüdür. O nedenle fizyonomileri, morfolojileri, fizikleri hatta yüzleri farklı olduğu gibi, algıları ve imaj üretimleri de farklıdır. Doğal-ilahi sistem nedeniyle, insan sayısı kadar farklı tanrı ve din algısı ve imajının olması hem kaçınılmazdır hem de tanrının sisteminin sonucu olması nedeniyle katında geçerli olmalıdır. Herkesin bedeninin üzerine bir kişinin kafasını koymak nasıl anormal ise, herkesin kafasının içini aynı yapmaya çalışmak da aynıdır. Normal olsaydı, onu Tanrı yapardı.

 

“Bir kişinin algısı, başka hiçbir kimseye uygun değildir.”

 

“Mevcudun ilerisine geçmeksizin, mevcudun ilerisine geçilemez.”

“Düşünme işlemi yapmaksızın mevcut durum aşılamaz.”

 

“Doğal-ilahi sistemde hiçbir malzeme olduğu gibi bütünüyle ve ikinci kez kullanılmıyor.”

“İnsan, bir kez çiğneyip ağzından çıkardığı şeyi bir daha çiğnemeye iğreniyor. Neden?”

“İnsan, atık dışkısına bakmaya bile iğreniyor. Neden?”

 

“Bir ülkede toplumsal sömürünün varlığının nedeni, kolektif cehalet ve düşünmemedir.”

“Toplumunu sömürenler, kolektif cehaletten ve düşünmemeden yararlanırlar.”

“Din, cahillik ve düşünmeme işi olduğu sürece, dinin de sömürülmesi önlenemez.”

 

 

SORULAR

Üniversitelerde bütün akademisyenlere, özellikle rektörlere şu sorular sorulmalıdır:

1- Alanınızda modern bilim nasıl yapılıyor?

2- Alanınızda yeni bilimsel bilgi nasıl icat ediliyor?

3- Alanınızda teknolojik icatlar nasıl yapılıyor?

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.