DİNİN PUTLAŞTIRILMASININ FELSEFESİ

DİNİN PUTLAŞTIRILMASININ FELSEFESİ

“Sıradan insanlar, felaketleri, düşmanlarının entrikalarına bağlamayı yeğlerler.” Bertrand Russell

 

 

Putlaştırma

Bu yazımızda, ülkemizde yaşanan “putlaştırma” konusunu teolojik-felsefi ele alacağız. Amacımız, konuları akılcı ve bilimsel düşünme biçimi çerçevesinde ele alıp toplumu bilgilendirmektir. Putlaştırma; her hangi bir şeyi tanrılaştırmak ve tanrı düzeyine çıkarmaktır. Araçların amaç yapılmasıdır. Putlaştırma salt maddi putlarla yapıldığı gibi onun muadili olan ikonlaştırma ile de yapılır.

 

İKONCULUK

Dinde İkon veya İkona

İkon; gibi olmak, benzer olmak anlamlarına gelir. Simgeciliğe dayanır ve tinsel bir din görüşünü yansıtan kutsal sanata bağlanır. İkonofili; kişiyi resimleştirmek ve heykelleştirmektir. İkonlara saygı duyan kişilere “ikonolater” denir. İkonları savunan kişilere, “ikonodül” ya da “ikonofil” denir. Dinde ikonacılık; Doğu Hıristiyan Kiliselerince kutsal sayılan kişi ve olayların; duvar, mozaik veya ahşap üzerine yapılmış temsili resimleri ile başlamıştır. Dinde ikon; Tanrı’nın dünyadaki aracılığının dünyevi somut malzeme ile temsilcisini ifade eder. Dinsel ikona; ilkel din anlayışı olan Totemizm ve Fetişizmin, Semitik dinlerdeki yansımasıdır.

 

ELLE YAPILAN PUT

Grafik İkona

Grafik ikona; şekilli görsel imajlardır. Grafikler genelde yazıdan oluşur. Çeşitleri şunlardır:

 

Hiyeroglifikon

Hiyeroglif yazısı, insanlığın antik döneminde (MÖ. 5.000’ler) ürettiği bir sembolik yazı sistemidir. Erken yazılı semboller; resim-yazıları, ideogramları, şemaları ve resimleri temel almıştır. Yani resmin görevini görürler. Nitekim bu yazılar kutsal ikon olarak kullanılırdı ve adına hiyeroglifikon denirdi. Grekçe Hiyeroglifikon kelimesi; kutsal anlamına gelen hiyeros ve yazıt anlamına gelen glifo kelimelerinden oluşmaktadır. Antik dönemde kullanılırdı ve “Kutsal yazıt” demektir. Hiyeroglifik yazılarda piktogramlar bulunur. Logogram da vardır. Sembolleri logo olarak kullanmaktır. Yahudilerin atası olan Sami kolunun Semitik ilkel alfabelerine mensup olan Arapça alfabesi, hiyeroglif yazının bir çeşididir ve hiyeroglifikon için çok müsaittir.

 

Allah ve Muhammed İsimlerinin İkon Yapılışı

Türkler, kendi yazılarını hiyeroglifikon için kullanamadıklarından, totemleştirme ihtiyacını Arapça yazı ile gidermek amacıyla Arapça “Allah” ve “Muhammed” isimlerinin hiyeroglifikon levhalarını camilerde, evlerde velhasıl her yerde asmaktadır. Heyeroglifikonu kullanmak demek, yedi bin yıl öncesindeki yazı tipini algılyor olmak demektir. Bugün de olsa, okuma yazma bilmeyen insanlar, bu ilk hiyeroglifikon yazı düzeyindedirler. Nitekim Türkiye’de din algısı, okuma-yazma bilmeyen halk katmanı esas alınarak düzenlenmektedir.

 

İdeografi

İdeografi; ifadeyi, harfleri gösterilmeden doğrudan doğruya işaretlerle tanımlamaktır. Bir sözcüğü veya bir fikri temsil eden grafik sembol olarak kullanılır. Terim, Yunanca’da fikir anlamındaki “idea” sözcüğü ile, yazmak anlamındaki “grafo” sözcüğünden türetilmiştir. Arapça “Allah” ve “Muhammed” isimleri, Müslüman Türkler tarafından totemleştirmede ideograf olarak da kullanılıyor.

 

Allah ve Muhammed İdeografisi

Allah ve Muhammed isimlerini Arapça yazarak duvarlara asmak demek, ideogramlarla resmederek bir toplum yapmak istemek demektir. Kuran’ın başka bir dile çevrilmesinin istenmemesi, “Allah’ın ontolojik hakikatine ancak Arapça yazılmış işaretlerle ulaşmanın mümkün olduğunu söylemek,” demektir. “Arapça işaretlerin yerine başkası konamaz, diller, birbirlerinin yerine kullanılamaz, dolayısıyla Allah katında diller arasında eşitlik yoktur,” demektir. Yani Arap olmayanların, Müslüman olabilmeleri için Arapça diline dahil olmaları gerekir. Bu anlayışa göre; bir yabancı kişi, Arapçayı tam kavrayamayacağına göre, Arap olmayanların, Müslüman olmaları imkansızdır. Tıpkı kişinin, Hıristiyan olabilmesinin yolunun, Latince’den geçmesi şartı gibidir.

 

Türkiye

Türkiye, kutsal hiyeroglifikonlardan etkileniyor ama zihinsel ideogramlardan etkilenmiyor. Birincileri insanın duygularına, ikincileri ise düşünlerine hitap eder. Türkiye duygulara hitap eden şeylerden etkileniyor çünkü pathosla algılayabiliyor ama düşünlere hitap eden şeylerden etkilenmiyor. Çünkü zihinsel-logos algılama yapamıyor. Duyguların etkilenmesi kısa zamanda olur ama bu etki kısa sürelidir ve sürekli şırınga edilmesi gerekir. Düşünleri etkilemek uzun zaman alır ama etkisi kalıcıdır ve düşünler bir kere oluşturulur. Allah ve Muhammed hiyeroglifikonlarının bir yere asılması, orasını, kutsal yapıldığının işaretini vermek içindir. Fakat onların asılı olduğu ve kutsal kabul edildiği yerlerde her türlü yolsuzluk yapılır ve günah işlenir. Çünkü Allah, zihinsel olarak algılanmamıştır.

 

Kaligrafi Açısından Allah Yazısı

Kaligrafi; harfleri, güzel biçimler vererek yazma sanatı, güzel yazı sanatıdır. Dekoratif amaçlı bir yazı stili olan kaligrafi ile estetik görünümler ortaya çıkarılır. Allah’ın ismini Arapça kaligrafiyle resmetmek, Allah’ı nesne veya insan gibi estetikleştirip görselleştirerek sunmaktır. Kaligrafi, Allah’ı elle biçimlendirip görsel bir nesne yapıp göze hitap etmektir. Allah’ı insani işaret ve şekillere indirgemektir. Bu, Allah’ı anlamsal tanımaya bir engeldir.

 

Tanrıyı İsmiyle Totemleştirmek

Türkiye, Allah ve Muhammed isimlerini Arapça yazılışlarıyla neseneleştirerek totemleştirir. Böylece onları nesnel somutlaştırır. Yani Allah’ı ve Peygamberi, düşünsel olarak değil, görsel olarak Arapça yazı şekilleriyle ve çizgileriyle nesnelleştirerek algılıyor. Kabe’yi de Allah’ın nesnelleşmesi olarak görüyor.

 

Tanrıyı Nesnelleştirmek, Simgeselleştirme, Somutlaştırma

Türkiye’nin algısında tanrısını, peygamberini, kutsal kitabını hatta dinsel şahsiyetlerini ikonlaştırarak totemleştirdiği böylece nesneleştirdiği görülür. İkonlaştırma simgeselleştirme ve somutlaştırmadır. Bir şey simgeselleştirildiğinde, asıl dokusundan koparılır. Ona “güç” gibi hayallerimizi yükleriz ki bu, onun asıl gerçekliğiyle alakası yoktur. İşte bu gücü ürettiğimizde onu insanları sömürmek için kullanabilir hale geliriz.

 

 “Bir şeyin simgeselleştirilmesinde şiddet yüklü bir yön vardır.” Hegel

 

Etnoğrafik Tabulaştırma

Yazının Tanrısal Kullanılışı

“Allah ve Muhammed” isimlerinin Arapça yazı ile kutsallaştırılması, özgül etnoğrafik putlaştırmadır. Putlaştırma, kavramların genel kutsallık anlamlarının kaybolmasını doğurur. Antik çağlarda yazı, tanrısallaşma ve süpernaturel dünya ile iletişim kurmak gibi tanrısal amaçlarla kullanılmıştır.

 

Semiyolojik Açıdan

Semiyoloji; göstergelerin bilimidir. Kelimelerde gizlenen anlamları ortaya çıkarır. Gösteren olan Allah ve Muhammed kelimelerinin içlerinde sakladıkları gösterilenleri ortaya çıkarır. Kelimelerin, kullanılışlarında anlam ve amaç kaymasına uğratılıp uğratılmadığını tespit eder. Semiyotik, bir cümlenin düzeyidir. Sözcüğü görür, tanır ve okur. Arapça Allah yazısının ifade ettiği Arapça semantik anlam ile Türkçe semiyotik gösterge anlamı farklıdır. Şimdi Türkler, Arapça Allah yazısından anladığı ile onun Arapça anlamı çok farklıdır.

 

Anlam Bilimi (Semantik) Açısından

Semantik; anlamları inceleyen bilimdir. Dilin anlamıdır. Dilsel göstergelerin anlamını araştırır. Dilsel göstergeler, sözlü ve yazılı biçimlerle ilgili olan bütün ifadelerdir. Semantik, aynı zamanda simgeler ile onların “atfettikleri” veya “sembolu oldukları” gerçek nesnelerin arasındaki bağlantılar ve ilişkilerdir. Bu, lingustik bilimde “anlam” olarak tanımlanır.  Semantik pragmatiklik: Gösterge bilimin alt dalı olarak simgeler ve bunları kullanan kişiler üzerindeki etkileri arasındaki ilişki ve bağlantılardır. Arapça Allah simgesinin, Türklere semantik olarak ne anlam ifade ettiği önemlidir. Bu açıdan bakıldığında Allah simgesinin, Türkler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı görülüyor. Çünkü bunlardan hiç etkilenmiyor ve bunlar dindarlığını artırmıyor.

 

İŞİTSEL/AUDİAL İKONA

Ağızla/Oral Put

İşitsel ikona; insan kulağına hitap edecek şekilde sesli ve makamlı okumalardır. Kuran’ı, ezanı ve salayı makamlı, aşırı uzatarak ve bağırarak okumak, onları audial/işitsel ikona yani oral put yapmaktır. Hz. Peygamber, Kuran’ın ve ezanın yüksek sesle ve makamlı okunmasını ve müzik malzeme yapılmasını yasaklamıştır. Onların söylev, söylem ve nutuk olarak kullanılmasını istemiştir. Sala okumak zaten Peygamber döneminde bulunmayan ve sonrada uydurulan bir şeydir. Ezan ve sala gibi işitsel ikonları, ülkenin ortak alanında, çok büyük iş yapıyormuş gibi, aşırı bağırma ile kamuoyuna sunmak, insan çizgisinin çağımız kesiti tarafından, değersiz görülür.

 

Bugün Türkiye’de Kuran, ezan ve sala okunuş biçimi İslam’a, medeniyete, insanlığa, ahlaka ve hukuka göre yanlıştır. O nedenle bugün Türkiye’de aslında Kuran, ezan ve sala okunmuyor, onların şarkıları söyleniyor. Ezanı ve salayı özene ve bezene aşırı bağırarak ve uzatarak, stereolu ve ekolu hoparlörlerle okumak, onları putlaştırmaktır. Onlardan hedeflenen amacı gerçekleştirmek değildir.

 

“Peki Cuma akşamları ve Cuma sabahları insanlara ulusal çapta işkence yapan ezan ve salanın böyle aşırı okunmasından gerçekleşmesi hedeflenen amaç nedir?”

 

Peki Allah’ın ve Peygamberin isimlerini ikonlaştırma yetkisi onlardan alınmış mıdır? Alınamaz, çünkü onlar buna izin vermiyor. Üstelik Allah ismi, formatsız nağmelerle haşa dalga geçer gibi, okunmasına hele hiç izin vermiyorlar.

 

“Türkiye, ezanın bu okunuş biçimini, kendi fantezisi mi yoksa Allah’ın arzusu gereği mi okuyor?”

 

Salanın Anlamı

Şimdi felsefi olarak bakalım: Sala, Peygambere salavat getirmek yani dua etmektir. Peygambere salavat, ona zihinsel olarak yönelerek sessizce getirilir. Topluma doğru bağırarak, peygambere salavat getirilemez. Bu durum mantıksızlık ve saçmadır.

 

Formatın İhlali

Salanın belirlenmiş formatı da uygulanmıyor. Bu formatın dışına çıkıp, insanı dinden çıkaran parçalar ekleniyor. Anlamı anlaşılmadığından ve herkes dini bilmediğinden pek kimse bunu anlayamıyor. Ama dini ve Arapça bilenler bunları fark ediyor. Mesela sadece Allah için kullanılan “Mevlana (Efendimiz)” sözünü, Peygamber için de kullanıyorlar. Ayrıca sadece peygamber için kullanılan, “halkı hayrillah (Allah’ın yaratıklarının en iyisi)” söylemi, Allah için söyleniyor.

 

Dinde Anarşizm

Dindeki bu anarşizmi gidermek şarttır. Bu anarşizm, salayı ikonlaştırıp sadece sözüm ona, onunla “din hakimiyeti propagandası” yapılıyor. Zaten Allah’a ve peygambere inanan insanlara hem de kafalarına vurur gibi aşırı bağırarak Allah ve peygamber propagandası yapmak çok saçmadır. Yani bu çağda bu durumlar insanilik açısından kabul edilebilir değildir. Bu durum bile ülkenin ne kadar çok geri olduğunun göstergesidir.

 

Allah Lafzının Okunuş Biçimi

Ezan ve salanın okunuş biçiminde “Allah” lafzı duyulmuyor. Allah lafzı iki heceye bölünerek sadece “aaaaaaaaa” diye bir ses duyuluyor. Buna salada bir de “eeeeeeeeeee” bağırması ekleniyor. Bunlar Allah’la (haşa) dalga geçmektir ve dil felsefesine göre, Allah’ı lafzan öldürmektir. Ayrıca zoolojik olarak bütün canlılar, Antropolojik olarak ilk insanlar ve biyolojik olarak bebekler “aaaa” ve “eee” sesleriyle iletişim kurarlar. Allah lafzı da, insan tarafından bu iletişim için araç olarak istismar ediliyor. Bu konuda ayet şöyledir: “Yürüyüşünde mutedil ol, sesini alçalt (bağırma), çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.” Lokman, 19.

 

“Bütün canlılar, “”aaa” ve “eee” harfleriyle bağırarak iletişim kurarlar. İlkel insan da, dili icat etmeden önce iletişimi bu harfleri uzatarak bağırmayla kurardı. Bebekler de böyle iletişim kurarlar.”

 

İlkel İletişim

Ezan, iletişim kurma aracıdır. İnsanlığın doğuşundan beş milyon yıl sonra, ilkel insanın beş milyon yıl önceki iletişim biçimiyle, Allah isminin, “aaaaa” şeklinde bağırarak animal iletişim biçimine indirgenmesi Allah’a en büyük hakaret ve bunu böyle okuyan bir millet için züldür.

 

Fıkha Göre Kuran’ı Dinlemek

Fıkha göre, Kuran okumak sünnettir ama duyulduğunda onu dinlemek farzdır. Şimdi hoca cami içinde okuduğu Kuran’ı, ikon olarak kullanmak amacıyla, kilometrelerce alanda duyulacak şekilde hoparlörle dışarı veriyor. Ama insanlar onu dinleyemiyor. Bu durumda hem okuyan hem de duyan kişiler günahkar oluyor. Şimdi kişisel libidinal arzusunu tatmin etmek pahasına çok sayıda insanı günaha sokmak hakkı nereden alınıyor? Hem insanlara günah işlemesinler diye din anlatmak hem de insanları günaha sokmak çelişkisi izah edilemez şizofrenik bir durumdur. Bu konudaki ayet şöyledir: “Kur’an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun! Umulur ki, merhamet edilirsiniz!” Araf, 204.

 

Tuvalette Kuran

Hem “dinde tuvalete Kuran kitabı ya da yazısı ile girmek haramdır,” deniliyor hem de caminin içinde okunan Kuran’ın hoparlörle dışarı verilerek sözleri sesli olarak tuvalete dahi sokuluyor. Bunlar, libidinal haz almak için işlenen büyük çelişkilerdir. İşte bu çelişkiler, yeni neslin dinden uzaklaşmasına neden oluyor.

 

“Günümüzde ikonacı olmak demek, beş bin yıl sonra, insanlığın beş bin yıl önceki düzeyine çıkmaya çalışmak demektir.”

 

Kuran’ın yazısı ve kağıdı ikon yapılmaktadır. Halbuki sözleri ve anlamı ikon ya da put yapılmalıdır. Fakat sözü ikon yapmak, zihinsel düşünme işlemi gerektirir. Düşünme işleminden kaçanlar, maddeyi ikon yapmaktadırlar.

Bu yazımızın devamı, bir sonraki yazımızda olacaktır.

 

 

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.