DİB BAŞKANI ve SAADET ZİNCİRİ

DİB BAŞKANI ve SAADET ZİNCİRİ

“Diyanet başkanı; artık devlet başkanı özel duahanı olmuştur.”

 

“Türkiye’de egemen olan tamahkarlık kolektif zihniyetini önüne gelen kullanıyor.”

“Tamahkar ile sahtekar buluşunca tokatlama doğar.”

 

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Başkanının bir sözünü analiz edeceğiz.

 

Diyanet İşleri Başkanı: “Kur’an kurslarında bir tuğlası olana cennette ev verilecek. Hz. Muhammed’in, “Bir kuş yuvası kadar mescid yapan ve bu mescidlerin yolunu açan Kur’an kurslarına, Kur’an eğitim merkezlerine katkı sağlayan insanlara karşılığı cennette verilecektir,” söylediğini söyledi. (9 Şubat 2020) Bir tuğla bir liradır. Bir liraya sonsuz dünyada köşk alabilmek, insanlara beleşçilik eğitimi vermektir. Başkan, topluma bedavacılık ve beleşçilik aşısı yapıyor. Beleşçilik; başkasının sırtından geçinmek, otlakçılık, avantacılıktır.

 

Hristiyanlık’ta endüljans; günah çıkararak ölümden sonra cennete gitmek için Papa’nın sattığı bir af belgesiydi. Diyanet Başkanları da artık papalara benzemişlerdir.

 

“Bu tür söylemler, dini; kişinin Tanrısı ile ilişkisini, ilkel Hristiyanlıktaki gibi, dünyadaki parasal bir ilişki olarak zerk etmektir topluma.”

 

“Türkiye’de din; haksız kazancı kamusal kamufle etme malzemesi olarak kullanılıyor.”

 

Saadet Zinciri

Basında haber: “2016 yılında 10 bin lira sermaye ile kurduğu Çiftlik Bank sistemiyle yaklaşık 500 milyon liralık vurgun yapan ‘Tosuncuk’ lakaplı kişi, operasyonun başladığı 16 Mart 2018’den bu yana firarda.

 

Bir başka olay; halk arasında “Saadet zinciri” denilen yöntemle dolandırıcılık yapan bir kişi, yüksek kâr payı vaadiyle Türkiye genelinde yaklaşık 30 bin vatandaştan 10 milyon liranın üzerinde parayı hesabına aktardıktan sonra yurt dışına kaçtı. Gürcistan’da yakalandı.” (13.02.2020)

 

Bir başka olay; Eskişehir’de, “dergah” adıyla kurulan çiftlik evinde, psikolojik rahatsızlığı olanları tedavi ettiğini öne sürerek dolandırdığı öne sürülen kişi ve avukat oğlu ile bir suç ortağının yargılanmasına başlandı. Yaklaşık 13 milyon liralık vurgun yaptığı iddia ediliyor. (21.02.2020)

 

Bedavacılık, Beleşçilik

Kolektif tamahkarlık ve bedavacılık nedeniyle toplumun başına gelmedik bela kalmıyor. Bu zaafını kullanarak önüne gelen onu sömürüyor. Aslında herkes birbirini ve ülkeyi sömürüyor. Tek nedeni; az bir şey vererek çok aşırı kazanç elde etmektir. Dini de aynı mentalite ile uyguluyor. Çok basit işler ve çok az yardım yapmakla sonsuz ve çok değerli bir ahıret hayatını ve köşkleri elde edecek.

 

“Türkiye, böyle homo duplex karakterlerin egemenliğinde kaldığı sürece, başı belalardan hiçbir zaman kurtulamaz.”

 

Homo duplex

“Bu ülkede egemen kolektif karakter; hem sevap hem kebap, duble menfaatçiliktir.”

 Durkheim (1858-1917)’in icat ettiği “homo duplex”; aynı bedende iki zıt karakter, çift kişiliktir. Yani çift sarılı yumurta demektir. Bu karakter ülkedeki egemen karakterdir. Unutmayalım ki, Sultan Abdülhamit’in en yakın paşaları bile dış güçlerin maşaları idiler. Bu ülkede makam ve mevki düşkünlüğü hastalığı vardır. Çünkü kendi kalitesiyle sınıf atlayamayan beceriksiz ve donanımsız kişiler, devlet sayesinde sınıf atlayabilmektedirler. Türkiye’de siyasal iktidarlar, insanların sadakatini devletten verdikleri nimetlerle sağlıyorlar. Devlet, devlet görevlilerine sınıf atlatacak şekilde uygulanıyor.

 

“Ver ona makamı, çalsın sana istediğin makamı.”

 

Bu homo duplex karakterde olmayan istisna şahsiyetler var, yok değil, ama onlar çok azınlık ve onların karakteri, ülkede egemen değildir. Onlara saygılarımı sunarım. Nitekim onlar, hiçbir dönemde terfi edemiyorlar, makamlara gelemiyorlar. Şu günlerde FETÖ’nün siyasi ayağı tartışılıyor. FETÖ’ye katılan yüz binlerce halk katmanından kişiler hangi amaçla oraya katıldıysalar, sorumlular da aynı amaçtadırlar.

 

“Onlara haksız kazanç kazandıranlar dost, zarar verenler düşman.”

 

Amaç; ülkeyi ve insanların hakkını haksızca yemektir. Düşünebiliyor musunuz; adam soru çalarak, hak edenlerin hakkı olan görevleri ve makamları çalıyor, yani kul hakkı yiyor, ama sözüm ona dindar insanlar, “bu adam dine hizmet ediyor,” diyerek ona destek veriyor, yardım ediyor. Bu halk kesimi de haksız kazanççıdır. Çünkü dini alet ediyor, o da o örgüte katılmaktan dolayı haksız kazanç elde ediyordu.

 

“Menfaati gereği, düne kadar FETÖ’yü savunup bugün yine menfaati gereği onun karşısındakini övenler güvenilmez karakter sahibidirler. Yarın aynısını  yaparlar.”

 

Ülkedeki sayısız sahtekarlıkları yapanlar, ülkeyi ve milleti soyanlar, kendilerinin mütedeyyin olduklarını iddia ederler. Onlar, zaten dini de, haksız kazanç elde etmek aracı olarak gördüklerinden mütedeyyin oluyorlar.

 

“Türkiye’de FETÖ gibi örgütlerin devlete sızması ve büyümesinin temelindeki temel neden; kolektif kul hakkı yemek ve haksız kazanççı olmak karakteridir.”

 

“Kolektif mütedeyyinlik zihniyeti sorgulanmalıdır ve mutlaka değişmelidir.”

 

“Bir Tanrı düşünün ki, yaptığı her şeyi çok karmaşık ve mükemmel yapıyor, hatta bir gram toprağı bile bir asırda üretiyor; o tanrının, bir liralık bir tuğlaya cennette köşk vermesi mantıken mümkün değildir. Böyle tanrı tasvirleri, tanrıyı kolaycıya ve beleşçiye (haşa) indirgemektir. Bu ise, tanrıya karşı işlenecek en büyük şirk günahıdır.”

 

“Allah için kıldığı namazın bile erkanından çalan kişilerden dürüstlük beklenemez.”

“Ahıret satılarak bu dünyanın alındığı bir sistem.”

 

“Halbuki insan bu dünyada almalı, karşılığını öbür dünyadaki payından ödemeli.”

 

“İnsanlara şehitlik mertebesini satanların kendileri şehit olmak istemezler hatta şehit olmaktan kaçarlar. Mesela 15 Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ darbesi gecesi; o gece boyunca sala okumayı icat eden, FETÖ’ye övgüler yazmış olan ve görevden alınan başta o zamanın Diyanet Başkanı olmak üzere 130.000 din görevlisi de halkı darbeye karşı çıkıp şehit olmaya teşvik ederken kendileri sala okuma bahanesiyle darbeye karşı sokağa çıkmaktan ve şehit olmaktan kurtulmuşlardır.”

 

Basında haber: “Dinselliğin egemen kılındığı 2009-2018 yılları arasında Cumhuriyet Başsavcılıklarınca dolandırıcılık suçlamasıyla hakkında işlem yapılan şüpheli sayısı 3 milyon 322 bin 215’e ulaştı. Bir başka ifade ile nüfusun yüzde 4’ü dolandırıcılıkla suçlandı.”

 

  “Örgütlü ve organize din, kendi mümin toplumunu dolandırarak sömürmek için vardır.”

 

İnsanlık “yapay zeka ve ardından “yapay zihin” üretme peşinde iken bizler nelerin peşindeyiz! Biz hala doğal beynimizi çağın düzeyine çıkaramadık. Şunu bilelim ki, dinsel toplumları ancak çağının düşünüş biçimini yakalamış din alimleri çağdaşlaştırabilir. 21. asırda bile, hem de profesör olan, antikçağ zihinsel düzeyde Diyanet İşleri Başkanları üreten ülkenin çağdaşlaşması mümkün değildir.

 

Mevcudu sorgulamaksızın mevcudun ilerisine geçilemez. Mevcudun ilerisine geçmek, mevcut akıl çapını genişletmekle mümkündür. Mevcut akıl çapı ile mevcudun ilerisine geçilemez. Mevcut akıl çapı, mevcudun üzerinde boğuşularak ve sistematik düşünme yapılarak genişletilir.

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.