DEMOKRASİ ve ŞEYHLİĞİN EKONOMİK NİTELİĞİ

DEMOKRASİ ve ŞEYHLİĞİN EKONOMİK NİTELİĞİ

 “Şeyhlik; hem sevap hem kebap, duble menfaatçiliktir.”

Aslında şeyhlik, sadece ekonomik bir sistemdir. Zahmet çekmeden kolay ama çok para kazanmaktır. Bu amacı içeren sadece dinsel değil, dinsizsel ekonomiyi ifade eder. Bu yazımızda demokrasi ile uyumluluğunu tespit etmek amacıyla şeyhlik zihniyetinin ekonomik niteliğinin analizini yapacağız. Bu analiz, demokratik ülkelerde vuku bulmayan resmi yolsuzluk ve hırsızlık gibi haksız kazançların ve ahlaki yanlışların neden Türkiye’nin siyasetinde, ekonomisinde ve sosyal yaşamında meydana geldiğini de ortaya koyacaktır.

Modern Avcı-Toplayıcılık

İlkel insan, doğanın ürettiği ürünleri avlayıp toplayarak geçinirdi. Bu nedenle ona avcı-toplayıcı denir. Şeyhlik zihniyeti de çağımızın avcı-toplayıcı sistemidir. Başkalarının ürünlerini alarak geçinirler. Avcı toplayıcılık doğal hayvani bir sistemdir ve insana kesinlikle zıttır. Heidegger şu tespiti yapar: “Bu durum, insanın hayvanlaşması durumudur. Nitekim hayvan, sadece besin bulduğu çevre ve avlandığı alanın bulunduğu grupla ilişki içindedir.”

Sermayesi/Başkasının Malı

Şeyhlik sisteminin sermayesi başkasının ürünleridir. Başkasının ürünleri içerisinde genellikle Allah’ı ve ürünlerini kendisinin satacağı malı görür. Nitekim sattığı fikirlerin hiçbirisi kendi ürünü değildir. Allah’ı dahi, kafir ilan edip hakir gördüğü biliminsanlarının ve filozofların bilgi ve fikir ürünleri ile satar. Konuları değil de kişileri konuşmak da şeyhlik yapısıdır. Konuların akıl yormak isteyen teknik bilgiler boyutuyla değil, kişi, efsane, masal ve hikaye boyutlarıyla ilgilenir. Sadece ağzı çalışır, ağızla iş yapar.

“Büyük akıllar fikirci, orta akıllar olaycı, küçük akıllar kişici olur.”

Başkasının malını satmak demek, çalıntı malı satmak demektir. Bir insan, hangi psikolojik durumdadır ki, kendisinin olmayan, Allah’ın da olsa başkasının malını satar? Hatta daha kötüsü, Allah’ın ve peygamberin kendisini satar? Şeyhlik ekonomik sistemi; sermayesiz ve risksiz ama garantili ve çok kazanma ticaret sistemidir. Çok tembel ama çok sahtekar ve tamahkar olma sistemidir; birbirlerini tokatlarlar. Bu durumda tokatlama kaçınılmazdır.

“Sahtekarla tamahkarın buluşması durumunda tokatlama doğar.”

Şeyhlik ekonomi sistemi, oral yolla kişi ve ürünlerini satma işportacılığıdır. Kendisinin fikir ve bilgi ürünleri yoktur. Hangi kişi olursa olsun, başkasını ve ürünlerini satan kişi, şeyhlik zihniyetine sahip kişidir. Bu nedenle Atatürk satan da Allah ve Peygamber satan da şeyhtir. Başka biliminsanlarının bilimsel bilgilerini ve filozofların fikirlerini satan akademiya da şeyh zihniyetindedir demektir. Fikir ve bilgi, zor olan kafa ile düşünerek üretilir. Akademiya, kafa ile yapması gereken bilimi, dahi el ile kes-yapıştır yaparak zanaatkarlığa indirgemiştir.

Allah ve Peygamber İşportacılığı

Ülkemizde en çok yapılan iş, Allah ve peygamber işportacılığıdır. Merdiven altı din işportacıları yanında kendi alanında hiçbir icadı olmayan fizik profesörü de, felsefe profesörü de Allah ve peygamber işportacılığı yapmaktadır. Satabileceği kendisinin hiçbir ürünleri yoktur. Allah’ın bu evren ve içindekiler hakkında yabancı biliminsanlarının tespit ettikleri teknik bilgiler, yine yabancı filozoflarının ürettikleri fikirlerle ahret, ölüm gibi eserlerini satarlar.  Bir insan, Allah’ı ve Onun malını satma yetkisini kendisinde nasıl görür?

“Şeyhlik, Allah’ı retorik ve müzik meta malzemesine indirger ve satar.”

“Allah satan kişinin dindar, demokrat ve dürüst olacağını beklemek saflıktır.”

“Allah, peygamber ve din satan kişi her şeyi satar.”

Şeyh karakteri, Allah’tan korkmayan karakterdir. Çünkü Allah’ı satar. Allah’tan korkan ya da Ona saygı duyan kişi, Onu satamaz. Şeyhliğin, din özgürlüğünden kastettiği şey; Allah’ı, peygamberi ve dini satma özgürlüğünü elde etmektir.

“Şeyhlik; dini yaşamayı değil, dini satmayı önlediği için laikliğe ve Atatürk’e düşmandır.”

 

Dahili Sömürgecilik/Ekonomik Ensest İlişki

Şeyhlik sistemi; insanlarla ilişkisi, kendi insanını sömürmek olan dahili yani iç sömürgecilik üzerine kuruludur. Bu ilişkide bir algılama değil, sadece dürtüsel bir davranış vardır. Çünkü şeyh, kendi insanları olan müritlerini, tıpkı bir esnafın ve işportacının insanları sadece müşteri olarak algılaması gibi, sömürülecek bir varlık olarak algılar ve onları sömürür. Kendi insanını sömürmek olan “ekonomik ensest” ilişki denir.

Aslında Allah’a ve peygambere zaten inanmış kendi mensubu inananları dahi kafir pozisyonuna koyarak onlara sürekli Allah ve peygambere iman satarak sömürür. Mümine saygısı yoktur. Kendi çıkarına saygısı vardır. Müslümana satabileceği bir ürünü yoktur.  Yani bu ne saçma iştir! Bu ne cesarettir! Bir mümin kişi bunu yapamaz.

“Şeyhlik, dahili sömürgeciliğin adıdır.”

Otofaji

Otofaji; biyolojik hücrelerin dışarıdan yem gelmeyince kendi kendilerini yemeleridir. Biyoloji bilimine göre otofajiden sonra obezite, ardından da ölüm geliyor. Üretmediğinden ve hazırı tükettiğinden şeyhliğin ekonomik sistemi, otofaji sistemidir. Ülkesini sömürmek, neticede kendi vücudunun etini yemek olduğundan, felsefeye göre, şeyhlik ekonomi sistemi, kişinin kendi kendisini istismar olan “self-insest” ilişkisidir. Şeyhlik zihniyeti, ülke vücuduna dışarıdan bir kuruş kazandırmaz, var olanı tüketerek ülkeyi bitirir. Ayrıca bu sistemde herkes birbirinin hem müşterisi hem de işportacısıdır. Birbirlerini yerler. Hiç kimse o sisteme din nedeniyle girmez, dünyevi kazanç nedeniyle girer.

“Bir ülke, otofajik şeyh zihniyetine bırakılmamalıdır.”

Gizlemek

Şeyhlik zihniyetinin bir diğer özelliği, yaptıklarının bilinmesini istememesidir. Kapalı kapıla arkasında çağımızın insanlık kriterlerine ve dine göre yanlış ve suç olan şeyleri yaptıklarını bilir. Bu nedenle yaptıklarının açığa çıkmasını, din, bilim ve felsefe ile analiz edilmesini istemez. Bu, felsefeye göre; aynada kendini maymun görmeyi sevmeyen maymun gibidir.

“Maymun, kendisini aynada maymun olarak görmek istemezmiş.”

Yanlışları gizlemede en çok kullanılan dinsel simge ezandır. Ezanı aşırı uzatarak ve bağırarak okutmak, sözlü şiddet uygulayarak yanlışları din ile örtmek fonksiyonu görür. Dinde asıl farz olanın namaz olmasına rağmen namazı zorunlu kıldırmayıp, namazın farzlarından olmayan ezanı devlet eliyle zorunlu olarak aşırı uzatma ve bağırma ile okutan ülkelerin, kamusal yanlışları örtmek amacında oldukları görülür. Ezanın böyle okutulduğu ülkelerde yanlışların kolektif olması tesadüf değildir. Soyut verip, somut almak. Ödemeyi ve kamuflajı Allah’a yaptırır, kazancı ise yanlışı yapan şeyh alır. Namaz Tanrı’ya, ezan topluma yöneliktir.

“Ver ezanı, al kazanı.”

Şeyh zihniyetli siyaset için; Tanrı değil, toplum önemlidir.

“Tanrı’dan değil ekrandan ve toplumdan korkar.”

Metafizik Materyalistlik

Metafizik materyalizm; ahıretçi görünüp budünyacı olmaktır. Maneviyatçı geçinip maddiyatçı olmaktır. Şeyhlik de aynen böyledir. Metafiziği, materyalistliğine kamuflaj olarak kullanır.

“Metafizik materyalist kişi, metafizik kaplamalı materyalisttir.”

Ruhsuz Materyalistlik

Şeyhlik, aynı zamanda ruhsuz materyalistliktir. Ruh, düşünme işlemiyle üretilen fikirlerle anlamlandırmadan oluşur. Düşünme işlemi yapmayan kişide ruh olmaz. Ruh olmayınca insan ilişkilerini madde yönetir. Şeyhlikte insan ilişkilerini, maddi kar-zarar hesabı yönlendirir, ruhsallığı mistiklik olarak algılar. İnsanı, hayvandan ayıran en önemli özellik, hayvanın ruhsuz olmasıdır. Çünkü, düşünme yaparak anlamlandırma yapamaz. Düşünme yapamayan insan, maddeye dayalı olarak “systema natura (otomatik sistem)” ve “automata mechanica (kendisinden hareketli makine)” ile çalışır. O, felsefeye göre, insanbiçimli (antropomorf) hayvandır. Şeyhlik zihniyeti, insanı bu duruma düşürür, fiziksel olarak insanbiçimli hayvan olmaktan ileriye gitmesini önler. İnsanı, hayvani olandan, rasyonel olana yükseltemez. Bu nedenle şeyhliğin ekonomik sistemi hem ruhsuz, maneviyatsız hem de felsefesizdir. Bu nedenle insanlarla ilişkilerinde dostluk, vefa gibi manevi değerler yoktur.

“Şeyh zihniyetinde din, iman ve manevi değerler yoktur, sadece kişisel çıkar vardır.”

Meta fetişizmi

Meta fetişizmi; Tanrı’ya, dine ve manevi değerlere değil, maddiyatçılığa inanmak ve ona bağlı olmaktır. Mesela namaz için abdest aldığı suyun faturasını kendisinin ödeyip ödemediğini düşünmez. Caminin suyu ile abdest alan kişi, bu suyun faturasını ben ödeyeyim, demeyen kişi meta fetişistidir. Çünkü o, abdest için harcadığı suyun faturasını başkalarının vergileriyle ödetiyordur. Yani cennete başkasına ödettiği haksız parayla girmek istiyordur. Bu hakka dikkat etmeyen kişinin dindarlığından söz edilemez.

“Allah, peygamber ve dinin metafetişistleri tarafından meta yapılması ve satılması mutlaka önlenmelidir.”

Demokrasi ve Mamakrasi

Mamakrasi; mamanın yönetimidir. İnsanın bütün ilişkilerinin maddiyata dayanmasıdır. Mamakrat kişilerin ilişkilerinde manevi değerler yoktur. Çünkü mamakrat; morfolojik (biçimsel) olarak insan görünümlü (antropomorfik) ama henüz beşeri değerlerle oluşmamış “homo ferus: vahşi insan” yani Farabi’nin tavsifiyle, “hayvana yakın hayvanımsı” insandır. Pathosla algıladıklarından bütün vahşi canlıların doğal yapıları mamacıdır. Bütün canlıların, doğal yapıları gereği demokrat değil, mamakrattırlar. Mamacıları, yemle elde etmek mümkündür. Hayvanı yemle ve çocuğu şekerle kandırmak mamacı olmalarındandır. Yemi kim verirse ondan olurlar. Onlar için ilke, çizgi, ideoloji, din, iman değil, sadece mama önemlidir. Mamakrasi yapısına sahip insanlarla oluşan toplumda demokrasi uygulandığında, ülke avcıların avı olur. Mamakrat olan kişi devletle evli olduğu halde devlet düşmanı onlarca organizasyonlarla da aynı anda evli olur.

“Mamacı insanlarla demokrasi değil, mamakrasi uygulanabilir.”

İdeoloji ve Mideoloji

Şeyhlik, ideoloji değil, mideoloji sistemidir. Mideoloji, insanı yönlendirenin libidinal hazzın olmasıdır. Libidinal haz, insanın doğal id ve ego kişiliklerinin animal, hayvansal arzusudur. İnsanlık kişiliği olan süper-ego kişiliğini edinmemektir. Şimdi Türkiye’de şeyhlik zihniyeti her kesimde egemen olduğundan her kesimde ideoloji değil, mideoloji vardır. Mideoloji, kişilerin birbirleriyle ilişkisinin mideden bağlı olmasıdır. İdeolojiklik ise bir ilkeye, değere ve ideye bağlı olmak demektir. Türkiye’de ideoloji değil, mideoloji vardır artık.

İdeoloji nedeniyle iktidara gelmek isteyen kesim kalmamış gibi. Mideoloji nedeniyle iktidara gelmek isteniyor. İdeolojiklikte “vermek”, mideolojiklikte “almak” vardır. Mideologların içi gidiyor; devletin bir para musluğunu ele geçirsek de ülkeyi sömürsek, deveyi hamuduyla götürsek diye. Vatana millete hizmet etmek amaçları değil. Çünkü devlet eliyle elde edilen kolay ve çok haksız kazançlarla yaşayabilecekleri kral hayatını iş yaparak kazanacakları paralarla yaşayamazlar. Çünkü iş yaparak para kazanmak bu çağda çok zordur. İş yaparak zengin olanlar dahi devleti çalarak para kazanıyorlar. Aslında mideolojik zihniyeti kolektif zihniyet olmuş gibidir. Yıllarca bin bir zahmet ve zorluk çekerek hayvancılık yapan kişiler zengin olamazken, bir gemi mal ithalatıyla bir gecede milyoner olmak mümkün oluyor.

Kuran şöyle der: “De ki: Herkes, kendi omurgasına göre iş yapar.” (İsra, 84)

Kafir olmadan Dinsiz Olmak/Oksimoron Kişilik

Metafizik materyalizm; Allah’ın ödemesine dayalı olarak eskatalojik (öbürdünyaya aait) soyut ve sanal ücretler sunup dünyevi maddi ve reel karşılıklar almak sistemidir. Genellikle ahretçi görünüp budünyacı olanlar bu sistemi kullanırlar. Bu durum oksimoronluktur. Oksimoronluk; zıtları kendisinde bulundurmaktır; “soğuk ateş, kuru yağmur” gibi. Metafizikçiliği ve materyalistliği bir arada kendisinde bulundurmak, “imansız müminlik” gibi, oksimoron kişiliktir. Kafir olmaktan çok korkar ama dinsizlik yapmaktan hiç korkmaz. Bu, dinsel görünümlü dinsizliktir.

“Metafizikçi materyalistçilik; kafir olmadan dinsiz olmaktır.”

Bahisçi, Piyangocu İnanışı

Metafizik materyalizm; inancın maddileştirilmesidir. Bu durum, kişinin aslında inanmadığının göstergesidir. Bahisçi, piyangocu, lotocu inanmadır; belki vardır diye inanır. Kesin inancı yoktur. Kazanç ihtimalinden dolayı inanır. İnandığı şeylerin gerçek olmamaları durumunda kaybedeceği hiçbir şey yoktur ama gerçek olmaları durumunda çok şey kazanacaktır diye inanır. İnandığı şeyler, ona kazanç sağlamasa onlara inanmaz. İnandığı şeyin var olduğunu zihnen kabullenmiş değildir. Çünkü akıl yürütebilen insan olan “homo rasyonal (akıllı insan)” olamamıştır. Mesela insanlara Allah’a kavuşmayı satar ama kendisi hasta olunca, hastaneye giderken, Allah’a kavuşmaya inanmadığından, müritlerinin kendisinin iyileşmesi için dua etmelerini ve böylece ölmekten kurtulup dünyaya geri dönmeyi ister.

Dolandırıcılığı Din ile Meşrulaştırmak

Şeyhlik aslında dolandırıcılığı, din ile meşrulaştırmaktır. Başkasına ait malı satmak dolandırıcılık suçudur. Din, Allah ve peygamber satmak aslında başkasına ait malı, bu malı kendisine aitmiş gibi satmak ve satın almaktır. Bu satış dolandırıcılıktır. Bu malı satan alan kişi, satın aldığında malın aslında satan kişiye ait olmadığını biliyor. Peki o neden satın alıyor? “Hem sevap hem kebap, duble menfaat” deyimiyle ifade edilen budünya ve ahret kazancı beklentisinden dolayı satın alıyor. Bir taşla iki kuş vurmak tamahkarlığındandır.

Allah’ın, böyle bir ticareti tasvip etmesi hiç düşünülemez. Çünkü Kuran şöyle der: “Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden korkun.” (Bakara, 41.) Ayete göre; inançlı olduğunu iddia eden herkesin, dinin istismar edilmesine karşı çıkması şarttır, karşı çıkmayan kişi de imanlı değil, din istismarcısıdır ve Allah’tan korkmuyordur demektir.

İnsanlar, neden dindar olduklarını iddia ederler ama Kuran’ın bazı emirlerini çok rahatlıkla ihlal ederler? Çünkü onların derdi, gerçek din değil, sadece çıkarlarıdır. Onlar, menfaate endeksli, “ekosantrik (ekonomi merkezli)” kişilerdir. Bu nedenle kendilerini dine değil, dini kendilerine uydururlar. Hatta içinde bulundukları dinsiz durumu din ile meşrulaştırmak derdindedirler. Bu kişiler, tıpkı yağı alınmış imansız peynirler gibi, imanı alınmış dinsellerdir.

Bu kişiler, Allah’ın, kendilerinden ne istediğini umursamazlar, kendilerine Allah’ın ne vereceğine bakarlar. Allah’a karşı yaptıkları basit hareketlerden oluşan ibadetlerle orantısız istekleri Allah’tan isterler. Hatta, kendileri için yapmaktan kaçındıkları “adam öldürmek” gibi suçları işlemesi için, tetikçi olarak kullanmak amacıyla “beddua” yaparak Allah’ı bu suçu işlemeye azmettirmeye çalışırlar.

“Bu kişiler, Allah’a hizmet edenler değil, Allah’ı kendilerine hizmet ettirenlerdir.”

Kleptomani/Çalma Hastalığı

Şeyhlik zihniyeti maddi açıdan doyumsuzdur. Bu durum psikolojik kleptomani hastalığıdır. Kişinin gereksinim duymadığı halde, parasal değeri ile ilişkisiz olarak nesneleri çalma dürtüsünü engelleyememe, dürtülerine karşı koyamama halidir. Paraya ihtiyacı olmasa da kazanç elde etme hastalığıdır. Midesi doysa da gözü doymayan animallıktır. Doğa ve orman hayatından çalma yoktur. Çünkü orada mülkiyet sistemi yoktur. Bir araba sürücüsü neden sinyal vermez ama korna çalar? Çünkü orman döneminde kalmıştır. Mülkiyet sisteminin bulunduğu sistemde en sanal meşru çalma, din adı altında çalmadır.

“Şeyhlik zihniyetinin egemen olduğu yerde ekonomik gelişme ve demokrasi olmaz.”

“Şeyhlik, tüketir, üretemez.”

ABD Başkanlığı

Türkiye’de insanlar, iktidar partisinin il ve ilçe yönetim kurulu üyesi olmayı, ABD’de başkan olmaya tercih ederler. Çünkü ABD Başkanının dahi, maaşının dışında bir kuruş haksız kazanç edinmesi imkansızdır. Ama Türkiye’de maaş hiçbir şeydir. Maaş önemli görülmez. Bu görevler sayesinde ihaleler, ruhsatlar, imar rantları vasıtasıyla maaşının binlerce misli liralık haksız kazançlarla bir gecede zengin olmak mümkündür. ABD de demokratik ülke, biz de demokratik ülkeyiz, öylemi? Peki neden bu farklılık? Farklılığın tek nedeni, ABD’de şeyh zihniyeti kolektif değildir. Bu özelliği nedeniyle orada halk en etkin denetçidir.

Kul Hakkı Kavramı Yoktur

İlkel insanın yaşadığı orman döneminde olduğu gibi, “kul hakkı” ve başkasının mülkiyeti kavramı henüz gelişmemiştir. Sadece kendi mülkü anlayışı vardır. Kişi olarak da bebek ve çocukta bu kavramlar henüz yoktur. Doğada her canlı, bulduğu ve alabildiği her şeyi kendi mülkü görür. Şeyh zihniyeti de böyledir.

Antinomi

Şeyhlik ekonomi zihniyeti antinomilerle doludur. Antinomi; çelişki, paradoks ve tenakuz demektir; kendi kendini çürütmektir. Mesela faiz karşıtlığını savunur ama şiddetli haram olan kul hakkı yemeyi hiç ihmal etmez. Halbuki Kuran’a göre faiz, kul hakkı yeme yollarından sadece bir tanesidir ve bu nedenle haramdır. Bu çelişkinin kaynağı, animal-libidinal egoist ekosantrik kişiliktir. Din endeksli değil, din kaplamalı ve kamuflajlı çıkar endekslidir. Hem faiz alır ve verir ama görünürde aşırı faiz karşıtlığı yapar. Bu, öncelikle, kul hakkı yediğini kamuoyunda kamufle etmek içindir. Diğeri ontolojik nedendir; çağımızda çağdaş fikirsel ve sistemsel ürünleriyle dünya entelektüel piyasasına çıkamadığı için, çağın ekonomik sisteminin sadece isimsel benzerliği bulunan ama içeriği tamamen farklı olan faize, faiz karşıtlığını kendi fikirsel icadı olarak görüp var olduğunu göstermek içindir. Halbuki faiz ve faiz karşıtlığı, İslam’ın bir icadı değildir. İslam’dan binlerce yıl önce insanlık tarafından icat edilmiş, Tevrat vasıtasıyla İbraniler tarafından kutsal kitaba aktarılmıştır. Kuran da Tevrat’tan almıştır.

“Şeyhliğin bütün felsefesi, kişisel çıkarı üzerine kurulu olduğundan, çelişkilerle doludur.”

Vatan Hainliği

Bu zihniyetli kişi, kullanımı yetkisi dahilinde bulunan ve başkasının olan devletin ve milletin malını çok rahatlıkla kendi çıkarı için kullanabilir. Toplu ulaşım biletçisi bile, kendi malı imiş gibi, istediği kişiyi ücretsiz olarak araçlara bindirir. Kendisine sorumluluğu verilen milletin parasını kendi çıkarı için, kendi parasıymış gibi harcar. Devlet ihalesi alan müteahhit, çok rahatlıkla malzemeden çalar. Yetkili makamda bulunan kişi, personeline yaranmak ya da kötü olmamak için, başkasının malı olan devletin sisteminden ve mevzuatından çok rahatlıkla taviz verir. Böylece bir devlet kurumunun tefessüh (çürümesi) etmesine yol açar. O yeter ki, makamında kalmayı başarsın. O makamın haklı ve haksız nimetlerinden yararlansın. Milletin sırtından hak etmediği kral hayatını yaşasın.

“Asıl vatan hainliği; devletin ve milletin parasını çalmak, ülkeyi yemektir.”

Maaş aldığı asıl görevinin mesaisinden çalar ama televizyon kanallarında, konferanslarda insanlara Allah, din ve dürüstlük satar. Sadaka, zekat, bağış, kurban gibi dinsel kurumlarla insanların mallarını karşılığını Allah’a ödetmek amacıyla “Allah razı olsun,” diyerek çok rahatlıkla alır ve kendisi için kullanır. Hiç kimseye hesap vermek zorunda değildir.

 “Bir ülkede devleti, devlet sömürüyorsa, orada antik şeyhlik zihniyeti var demektir.”

“Şeyhlik, genellikle yolsuzlukların çok olduğu ülkelerde görülür. Bu tesadüf değildir.”

Mülkiyet ve Demokrasi

İnsanlık, çağımızda ulaştığı erginlik döneminde, geçmişin bu köle-efendi aşamasından çıkmıştır. Böylece hiç kimsenin, hiç kimsenin malı ve mülkü olmadığı demokrasi sistemini üretmiştir. Artık hiç kimse hiç kimsenin ekonomik aracı olan uşağı ve hizmetçisi değildir. Başkasının mülkiyeti kavramını kavrayamamış insanlar, insanlığın orman döneminde kalmışlar demektir. Böyle bir zihniyetin yönettiği bir ülkede devleti, devlet sömürür. Bu çağda hala şeyhliği kullanmak, efendi-köle sisteminin bulunduğu çağımız öncesinde kalmış olmak demektir. Bu açıdan da şeyhlik zihniyetiyle demokrasi bir arada gitmez.

“Demokrasi, şeyhçi siyasal sistemin, kendi halkını sömürmesini önlemek için üretildi.”

Şeyhlik Ekonomisinin Bitişi

Kapitalizm çağında din adı altında eskinin metotlarıyla iş yapmak geçersizdir. Bu nedenle din kullanılarak şeyhlik sistemiyle zengin olmak ekonomisi çağdışıdır. Zizek’in şu tespiti önemlidir: “Protestanlık, feodalizmi yok ederek kapitalizmi doğurmuştur. Böylece Protestanlık, iş dünyasını, dinin alanına taşımış ve dini evrenselleştirmiştir. Fakat kapitalizmin gelişimi, özelde Protestanlığı ve genelde de dini eskitmiştir.” Günümüzdeki insanlığın sorunu, din değildir. Onun sorunu, bundan sonra nasıl var olacağıdır. Artık geçmişin dinselliği ile var olmak mümkün değildir. Artık günümüzün beşeriliği ile var olmak mümkündür. “Homo ferus” dönemi bitmiş, “homo logis”, “animal rationale” yani “humanitas” dönemi vardır.

“Çağdışı antik zihniyetlerle, çağımızda ne dindarlık ne de demokrasi gerçekleşir.”

 

 

 

 

 

 

Yorumlar kapalı.