TÜRKİYE’nin SAHİBİ MESELESİ

“İnsanlık; beşeri düşünme akışının ürettiği varlıktır.”

 

“Katır” adlı hayvan, sırtında bir süre hatta çok uzun süre binicisini taşır. Ama onu sadece binicisi olarak taşır. Çünkü binicisini, kendi bakıcısı olarak görür. Kendisine kimsenin sahip olmasını kabul etmez. Binicisi, kendisini katırın sahibi olduğu sinyallerini verdiği an, katır onu sırtından atar. Türkiye, bu karakterle katıra benzer; kendisine sahip tanımaz. Tarih boyunca da öyle olmuştur. Kendisini ülkenin bakıcısı görenleri sırtından atmamıştır. Ama kendilerini ülkenin sahibi gören nice padişahları hep sırtından atmıştır.

 

Kendilerini ülkenin sahibi görenlerin hepsi bir şekilde aynı akıbete uğramışlardır. İşte FETÖ de bunun örneğidir. Ne zaman ki “ülkenin sahibi oldum,” dedi, işte o zaman ülke onu sırtından atmış, yere sermiştir. O nedenle devlet görevinde olanlar, sakın ha kendinizi ülkenin sahibi olarak görmeyiniz! Kendinizi ülkeye sahip çıkan olarak görünüz! Özellikle silahı var diye, kendisini devlet ve devletin sahibi gören güvenlik güçleri, ya da kendisini derin devlet olarak görenler bu yanılgıya çok sık düşüyorlar. Bu tespitlerimiz, bilimsel gerçeklerdir.

 

“Gerçekler geç ve güç ama güçlü ve kalıcı olarak ortaya çıkarlar.”

“Hiçbir devlet görevlisi, “Ben devletim,” vehmine kapılmamalıdır.”

 

 “Ülkenin sahibi oldum vehmine kapıldığın an, başına gelecek belayı bekle!”

 

Hele de devlet gücüne güvenerek sakın ha ülkeyi soyma; haksızlık ve hırsızlık yapma! Çünkü sahip olduğun devlet gücü, senin özgücün değildir ve bu güç sana haksızlık ve hırsızlığı önlemek için halk tarafından verilmiştir. Sana verilen güç, sende kalıcı değildir.

 

Bütün devlet görevleri, ülkeye sahip çıkılması için ihdas edilmişlerdir. Özellikle güvenlik görevleri bu amaçladır. Dolayısıyla ülkeye sahip çıkmak amacından sapıp ülkeye sahip olmak amacına geçen yetkilileri ve güvenlik görevlilerini bu ülke katırı, mutlaka sırtından atacaktır. Son zamanlarda gördüğümüz gibi de atmıştır zaten.

 

Demokrasilerde ülkelerin sahibi, yönetici tek kişi ya da birçok kişi değildir. Ülkenin sahibi, kaç milyon insan varsa onların oluşturduğu halktır. O nedenle ülkeye halkın sahip çıkması gerekir. Halk sahip çıkmazsa ne halkın ne de ülkenin sahibi olur. Ellerine imkan geçirenler, ülkeyi ve halkı yerler.

 

“Ülkeyi yönetenler; ülkenin sahibi olmak değil ülkeye sahip çıkma amacında olmalıdırlar.”

Askeri Darbeler

Fenomenoloji felsefesine göre; sonuçlar (fenomen)dan giderek içerideki neden (numen)leri bulmak mümkündür. Türkiye’de askeri darbelerin, doğurdukları sonuçlara bakılarak, ülkeye sahip çıkmak değil, sahip olmak amacında yapıldıkları görülür. Ülkenin tehditleri olan irtica ve bölücülüğün zirve yapması, laikliğin yerlerde sürümesi onların darbeleri ülkeye sahip çıkmak değil, sahip olmak amacıyla yaptıklarının gösterenidir. Ama darbeleri, ülkenin bu tehditlerine karşı yaptıklarını söylüyorlardı. İşte ülke, bu darbecileri en sonunda sırtından attı, yere serdi. Darbeleri ülkeye sahip çıkmak amacıyla yapsalardı, ülke onları sırtında taşıyacaktı.

 

“Türkiye, bilimsel bir kanun olarak, ülkeye sahip olmak amacında olanları eninde sonunda bir gün mutlaka sırtından atacak ve yere serecektir.”

Dış Güç

Maalesef bu ülkenin yönetici katmanında, son dönem padişahlar, özellikle Abdülhamid döneminde başlayan şöyle bir hastalık vardır; ülkeye sahip olmak ve ülkeyi haksız şekilde yemek için dış güçlerin maşası olmak. Düşünebiliyor musunuz! Abdulhamid’in en yakınındaki ve ülkenin en üst yöneticisi durumundaki beş paşanın hepsi dış güçlerin maşası! Bu hastalık, halen sürmektedir. Maalesef bu ülkenin yönetici sınıfının hastalığı bu. Neden Türkiye kamuoyu, başbakan yapacağı kişinin arkasında dış güç desteği arıyor? Neden arkasında dış güç desteği olmayana oy vermiyor?

 

“Bu ülkede, haram bir liralık kazanç, helal milyon lira kazançtan daha değerli görülüyor.”

 

Dış güç aramanın nedeni şudur: İç güç (internal power) ve öz güç (self power) gerektiren işlere onlara sahip olmadan gelmek istemek ve öz güce sahip olmayanlarda öz güven (self esteem)nin olmamasıdır. İşte gerekli olan bu iç dinamiklere sahip olmayanlar, oraya kendilerinin olmayan dış güçle gelebilirler. Bu durumda dış güçlerin maşası olmak kaçınılmazdır. Dış güçlerin maşalarından, ülkeye ve millete değil, dış güçlere hizmet beklenir.

 

Sahabe Sistemi

Hz. Peygamber, ekibine “sahabe” adını vermiştir. Sahabe; arkadaş demektir. Fakat arkadaş anlamında en az on tane Arapça kelime varken sahabe kelimesi seçilmiştir. Bu seçim tesadüfi değil, içerdiği anlam nedeniyledir. Önce eşit arkadaşlık demektir. Hz. Peygamber, hiçbir zaman kendisini sahabeden üstün görmemiştir. Sahabe kelimesinde aynı zamanda “sahiplik” anlamı vardır. Fakat bu sahiplik, sahip olmak değil, sahip çıkmak anlamındadır. Hz. Peygamber ve ekibi, birbirlerine ve hedefe ulaştıklarında elde edecekleri şeylere sahip olmak değil, sahip çıkmak amacıyla bir araya gelmişlerdi.

 

“O nedenle Müslüman olduğunu iddia eden kişi, davasına ve ülkesine sahip olmak değil, sahip çıkmak idealinde olmak zorundadır.”

 

İnsanlık, dünyaya ve insanlara sahip olmak için savaşan kralları ve komutanları unutturur. Fakat insanlığa ve dünyaya sahip çıkmak için çalışan filozof ve biliminsanlarını hiç unutturmuyor.

 

İbraniler

Ahdi atik, eski sözleşme ya old testament diye adlandırılan bir şey var. Bu, İbranilerin dört bin yıl önce Tanrı ile yaptıkları sözleşmedir. Bu sözleşme ile evrene sahip çıkmak üzere Tanrı’ya söz vermişler. Tanrı da bu söze karşılık, onları kendisinin “seçilmiş kavmi” yapmış. Yani İbraniler’de dünyaya sahip olmak amacı yoktur, en azından görünürde. O nedenle hiçbir zaman dünyayı fethetme yoluna gitmemişlerdir. Onların hedefi evren sahipliğidir. Tabi ki evrene sahip çıkmak, sonunda sahip olmayı getirecektir. İşte bu hedefe ulaşmak amacıyla dört bin yıldır felsefe ve bilim yapmaktadırlar.

 

Türkiye’den Güncel Bir Örnek

Demokrasi ve eşitliğin henüz uygulanmadığı Hz. Peygamber döneminden bin beş yüz yıl sonra, demokrasi ve eşitliğin egemen kılındığı bir dönemde, Türkiye’den güncel bir örnek vereceğiz. Ülkeyi yönetenlerin, ülkeye ve insanlara sahip olmak mı sahip çıkmak için mi var olduklarına karar veriniz:

“Mersin’in Yenişehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, okullara gönderdiği yazıda, Milli Eğitim Bakanının eşinin katılacağı konserde, hanımefendiye eşlik edecek ikişer öğretmen görevlendirilmesini istedi. Ayrıca hanımefendinin ziyaret edeceği okullardan velilere gönderilen mesajda ise “Hasta olan çocukları göndermeyin, saçlarına ve giysilerine özen gösterin,” denildi. 08 Ocak 2020

 

“Bu ülkede herkes şu bilinçte olmalıdır: Benim olduğum yerde herkes eşittir. Ama eğer biri büyüklük taslarsa, orada en büyük benim.”

 

Düşünürlerin, binlerce yıl usanmadan, insan zihnini lime lime işleyerek ve örerek akıl çapını genişletmeleri sayesinde, insanlar, kendi elleriyle düştükleri karanlık durumdan kurtulmuşlardır. Filozoflar fiziksel, ekonomik, dinsel, askeri ve kanuni gibi hiçbir güç kullanmadılar. O nedenle en güçlü güç, zihin gücüdür.

 

 

 

 

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.