ZENGİNLİK ve KAPİTALİZM

ZENGİNLİK ve KAPİTALİZM

“Kapitalizm kişisel zengin olma değil, kurumsal büyüme sistemidir.”

 

“Zenginlik sisteminde para için iş yapılır; kapitalizmde iş için para yapılır.”

Zenginlik ve kapitalizm farklı sistemlerdir. Kapitalizmden önce zenginlik sistemi vardı.

 

ZENGİNLİK, BURJUVAZİ

Zenginlik; yaşamın temel ihtiyaçlarından biraz daha fazlasını karşılayacak para sahibi olmaktır. Kişisel iş yapma sistemidir. Kapitalizm öncesi zenginlik sistemine “burjuvazi” adı verilir. Burjuva kelimesinin kökeni, Latince “burgus (kale burcu)” sözcüğüne dayanır. Orta Çağ Avrupa’sında kentler surlarla çevrilirdi. Burjuvalar surların içindeki kentte yaşarlardı. Diğer insanlar, köylüler çoğunlukla surların dışındaki çiftliklerde yaşarlardı.

 

Eski Fransızca  “şehirde yaşayan” anlamına gelen “burgeois” sözcüğü, Fransızcada 1560’larda orta sınıf anlamında kullanılmaya başlanmıştır. “Burjuva”; sosyal statüsünü işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişidir. Neticede “burjuva”, zengin kişi demektir. Bu zengin kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa “burjuvazi” denir. Burjuvazi; kişisel iş yapma ve zengin olma sistemidir. Bu sistemle zengin olmak, genellikle ticaret yaparak olmuştur. Bu sistem, 14-17 asırlar arasında yaşanmıştır. Fakat 14. asırdan önceki devirlerde de iş yapma sistemi, adı burjuva olmasa da, kişisel zengin olmak için iş yapma sistemi idi.

 

Kapitalizmin Doğuşu

Medici Ailesi

Kapitalizmi, burjuvalar üretmiştir. 14-17. asırlar arasında ticaret yaparak zengin olan kişiler, kapital birikimini sağlamış, bankacılığı kurmuş ve kapitalizmi üretmiştir. Mesela bu yüzyıllar arasında Floransa’da (İtalya) yaşamış Medici ailesi, ticaretle zengin olmuş burjuvazinin en bariz örneğidir ve kurduğu Medici Bankası, Avrupa’nın en başarılı bankalarından biri olmuştur. Fakat bütün burjuvaların yaptıkları gibi bu aile de; sanata, bilime, felsefeye destek vererek İtalyan Rönesansı’nın doğmasını sağlamışlardır. Türkiye’de ne geçmişte ne de şimdi böyle entelektüel fonksiyonlar gören zenginler vardır.

 

KAPİTALİZM

Burjuvaziden sonra doğan Kapitalizm; 16. yüzyılda çıkmıştır. Sermayecilik demektir. Kapitalist zengin demek değil, sermaye veya kapital sahibi işletmeci demektir. Sermaye yatırımda, zenginlik ise kişide olur. Kapitalizmin merkezinde özellikle sermaye birikimi vardır. Kapitalizm, insanlık aklının çağımızda ulaştığı rasyonel değerler üzerine kurulu bir toplumsal, sistemli ve kurumsal ekonomidir. Kapitalizmde kurumsal büyüme vardır, kişisel zengin olma yoktur. Kişisel iş yapma sistemi Kapitalizm sisteminden önce vardı.

 

“Çağımıza kadarki devirlerde ekonomik işletmeler kişisel idi, kurumsal değildi.”

Kapitalizmin Ahlakı

Kapitalizmin ahlakı vardır ve Protestan ahlakı üzerine kuruludur. Bu ahlakı Calvin (1509-1564) formüle etmiştir. Calvin’in Kapitalizm ahlakı şöyledir:

a- Çok çalışmak,

b- Üretmek ve biriktirmek,

b- Üretileni yeniden yatırıma dönüştürmek,

f- Harcamada müsrif olmamak.

Kapitalizm, çağımız öncesi geleneksel zengin olmak amacıyla iş yapma sisteminin zıddı bir sistem olduğundan M.Weber (1864-1920)’e göre; Kapitalist ruhun en büyük düşmanlarından biri, geleneksellikle ilintili her türlü tutum ve davranıştır. Zengin olmak isteği, bu geleneksel davranışlardan biridir. Martin Luther de, İncil’i genellikle geleneksel bir yorum olarak görür. Zenginlik, harcamada müsriflik olduğundan, kapitalizmin ruhuna aykırıdır.

 

 “Kapitalizmde, müşteri çekmek amacıyla dükkanın önünde çığırtkanlık yapılmaz.”

 

Kapitalizm kurumsal olmanın yanında aynı zamanda ulusal ekonomidir. Bu nedenle devletlerin, toplumun ihtiyaçlarını karşılaması için kapitalist işletmeler vergi verirler. Kapitalizmle birlikte toplumun ihtiyaçlarını karşılamada yardımlar, organizesiz kişisel yerine, organizeli devletsel-kurumsal yapılır olmuştur.

 

TÜRKİYE ve KAPİTALİZM

 “Türkiye, kapitalizm kamuflajlı burzuvazi ekonomik sistemi uyguluyor.”

 

Türkiye, her alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da çağımızın gerisindedir. Bu nedenle henüz kapitalist olamamıştır. Halen Kapitalizm adı altında ve çağında ortaçağdaki burjuva dönemini yaşıyor. Burjuva sisteminde işletmelerin kişisel sahipleri vardır ve sahiplerinin adları bilinir. Kapitalizmde ise işletmeler kurumsal olduklarından kişi sahibi yoktur ve sahiplerinin adları bilinmez. Dünyadaki küresel şirketlerin sahiplerinin isimleri bilinmezken Türkiye’deki bütün işletmelerin sahiplerinin adları bilinir. Türkiye, Kapitalizm görünümlü burjuvazi sistemini uyguluyor. O nedenle kurumsal büyüme değil, kişisel zengin olma zihniyetiyle iş yapıyor. Bunun sonucu olarak küresel çapta işletmeler üretemiyor.

 

“Türkiye, mevcut egemen iş yapma anlayışı ile kapitalistleşemez.”

“Çağımızda burjuvaziye yer yoktur.”

Devletin Kapital Kaynağı Oluşu

Ekonomik Ensest İlişki

Türkiye’de kapitalin kaynağı devlettir. O nedenle bütün iş dünyası, dini cemaat ve tarikatlar, siyasal partiler ve diğer organizasyonların hepsi devletin kapital kaynağını sömürebilme fırsatını yakalamak peşindedirler. O nedenle siyasal iktidara muhalif olanların amacı, devletin bu nimet kaynağına ulaşmaktır. Nitekim en azılı muhalif olanlar, iktidar tarafından nimet verildiğinde hemen iktidarın azılı savunucuları olmaktadırlar. Türkiye’de devlet halktan topladığı vergileri ve ülkenin arazilerini ranta çevirerek nimet dağıtmaktadır. Bu nimetler, kendi vücudunun etini yemek demektir. İşte Devletin bu gibi yollarıyla kendi vücudunu yemek sayesinde, ülkeye dışarıdan bir kuruş getiri sağlamaksızın, zengin olmak ve kral hayatı yaşamak mümkün oluyor. Buna, ekonomi felsefesinde “ekonomik ensest ilişki” deniyor.

 

“Türkiye, kapitalistleşmek istiyorsa, öncelikle, çağdaş kapitalist ülkelerin yaptığı gibi, devleti nimet kaynağı olmaktan çıkarması şarttır.”

Küresel İşletme ve Türkiye

Kapitalizm, küresel çapta işletmeye sahip olmayı gerektirir. Bu nedenle kazanılan para sürekli sermayeye dönüştürülmelidir. Küresel işletme olamayınca varlığı sürdürmek imkansız oluyor. Çünkü küresellik çağında artık varlığı sürdürebilmek için işletmeler, küresel rakiplerle baş edebilmeleri için küresel çapta hizmet verebiliyor olmak zorundadırlar.

 

Türkiye, küresel işletme üretemiyor. Küresel işletme üretememenin en önemli nedeni, ülkede siyaset anlayışının da demokrasi gibi kurumsal değil, demokratik görünümlü krallık ve padişahlık gibi kişisel yapılmasıdır. Çağımızda siyasette de kişiselliğe yer yoktur, kurumsallığa yer vardır. İktidara gelen siyasal partiler, mevcut işletmeleri çökertip, kendilerinin olan yeni işletmeler kurmaya çalışıyorlar. Bir başka iktidar gelince aynısını yapıyor. Bu durumda hibrid büyümeler oluyor ve flaş ışık gibi hemen sönüyor. Hiçbir işletme sürekli ve istikrarlı sağlıklı büyüyemiyor, küresel işdünyasında kök salamıyor. Halbuki küresel işletme olabilmek için en az birkaç asır sürekli ve istikrarlı büyüyüp küresel iş dünyasında kök salmak gerekiyor.

 

Sahtekarlık ve Dindarlık

Türkiye küresel işletme üretip ülke dışından para kazanamıyor. Bu nedenle kendi toplumunu sömürerek para kazanmak istiyor. Çünkü kapitalizm değil, zenginlik zihniyetiyle iş yapıyor. Ekonomik ensest ilişki kuruyor. Bunun sonucu olarak, resmi ve sivil hemen her alanda ve malda kendi Müslüman kardeşinden haksız kazanç elde etmek için hile ve sahtekarlık yapıldığı haberleri her gün medyada çıkmaktadır. İşte 14.10.2019 tarihinde durumumuzu şu haber bildiriyor: “Margarin, sıvı yağ, bal, et ve süt ürünlerinin üretimine karıştırılan hile korkunç boyutlara ulaştı.” 130.000 caminin olduğu, en az beş milyon hoparlörden ezanın okunduğu bu ülkede oluyor bu sahtekarlıklar. Eminim ki bu sahtekarlığı yapanların çoğu, her gün beş kez ezanı ve ölüm selalarını duyuyor, her hafta Cuma namazı kılıyor, vaaz ve hutbede hile yapmanın günah olduğunu öğreniyor. Ama o kişilere Tanrı bile etkili olamıyor. Neden? Etkisiz ezanları okumanın, hutbe ve vaazları yapmanın ne anlamı var?

 

“Türkiye’de Tanrının Müslümanlar üzerinde etkisizliğinin nedeni felsefi ve bilimsel irdelenmelidir.”

TÜRKİYE’DE FİYATLARIN ARTIŞ NEDENİ

Sisteme Müdahale

Türkiye’de her alanda olduğu gibi, gerek finansal gerekse kişilerin işe alımı olarak ekonomi alanında da sisteme sürekli dış müdahale ediliyor. Türkiye’de fiyat artışlarının nedeni, Kapitalist ekonomi sisteminin uygulanmayışı ve ona sürekli dış müdahale yapılmasıdır. Bu durum, sistemi oluşturan bütünün, kendi içerisinde ahenkli ve tutarlı olmasını önlüyor. Sistem yoksa düzen ve intizam olmayacaktır. Kapitalizm, ekonomide sistemlilik demektir ve sisteme müdahaleye izin vermez. Aksi takdirde çok karmaşık olan ekonomik sistemde uyum olmaz.

 

“Bir ülkede torpille haksız kazanç elde etme ihtimalinin ve imkanının bulunması, insan kalitesinin en büyük düşmanıdır.”

 

Enflasyon, şişmek demektir. Türkiye’de aslında parçasal fiyat artışı vardır. Yani bütün malların değil, bazı malların fiyatları şişmektedir. Türkiye’de bazı malların fiyatlarının artışının temel iki nedeni; yolsuzluklarla ve ithalatla zenginleşmedir. Bunlar, ülkedeki paranın bazı kişiler tarafından emilip piyasada dolaşmasını önleyerek parayı değerli yapıyor ve bazı mallara yatırılarak fiyatları şişiriyor. Türkiye kapitalizm değil, zenginlik sistemi uygulanmaktadır.

 

“Türkiye’de fiyatların artışının asıl nedeni, iş yapmak için para yapmak değil, zengin olmak amacıyla para yapmak için iş yapmaktır.”

 

Yolsuzluk

Para Ödemleri

Ekonomi bir vücuda benzer. Vücutta beş litre kan gereklidir. Bu kan, damarlarda sürekli dolaşmalıdır. Şayet bir kısım kan, damarların dışında toplanırsa, belli yerlerde ödem oluşur ve damarlarda dolaşması gereken miktar kan dolaşamaz olur. Devlet sömürülerek yapılan yolsuzluklar nedeniyle elde edilen para, ekonomide dolaşması gerekirken dolaşamaz oluyor. Çünkü yolsuzcular, işadamı değillerdir ve yatırım yapmıyorlar. Bu paraları, özellikle gayrimenkul gibi bazı mal alımlarında harcıyorlar ve bu durum, bu malların fiyatlarının şişmesine neden oluyor. Türkiye’de bütün malların değil, bazı malların fiyatlarının artmasının nedeni budur.

 

Yolsuzluklar nedeniyle ekonomide dolaşması gereken paranın ödemleşmesi ekonomik kalp yetmezliği doğuruyor. Kalp yetmezliği; kalp kası yeterince güçlü kasılmaması durumunda oluşur, kan vücutta dolaşması için atar damarlara pompalanamaz ve önce ayak bileği etrafında ve bacaklarda; daha sonra kalçalar üzerinde, karın içinde ve daha ileride akciğerde sıvı birikmesine yani ödeme yol açar. Kalp akut olarak yetersizliğe girerse akciğer ödemi denilen durum gelişir ki tedavi edilmezse ölümcül bir durumdur. Kapitalizmde para sürekli dolaşımda olmalıdır. O nedenle Kapitalizmde zenginliğe yer yoktur. Kapitalizmde zenginlik, para ödemi demektir. Kapitalizm çağında zenginin, parasını harcayacağı alanlar yoktur. Ancak işletmeci ise yatırıma dönüştürerek harcayabilir.

 

Talep Enflasyonu

Talep enflasyonu; para bolluğundan dolayı daha fazla mal ve hizmet talep edilmesine ve fiyatların şişmesine yol açan olaydır. Yolsuzluklar sayesinde büyük zengin olanlar, özellikle konut alanında talep enflasyonuna ve fiyatların şişmesine neden oluyorlar.

 

İthalat

Türkiye’de bazı malların fiyatlarının şişmesinin ikinci nedeni, bazı malların ithalatıdır. Özellikle yetkili kişiler haksız, kolay ve çok para kazanmak isteği nedeniyle, iç üretimi öldürmekte ve ithalatı teşvik etmektedir. Böylece mesela bir tek kalem malın ithalatı sayesinde fiyatları artırarak bir gecede yüzlerce milyon dolar kazanmak mümkün olmaktadır. Özellikle tarım bakanlarının sürekli ithalat yapmak istemelerinin nedeni işte bu haksız kolay ve çok para kazanma isteğidir. Üretimle meşgul olması gerekirken ithalatla ilgilenmektedirler. İthalatla elde edilen paralar, vücuttaki kanın çekilmesi gibi, ekonomiden çekiliyor ve ekonomide dolaşması engelleniyor. Çünkü ithalatçılar, kapitalist işletmeci değillerdir. Kazandıkları parayı, zenginlik anlayışıyla bloke ederek para ödemi doğuruyorlar.

 

KAPİTALİZMDE İŞ BULMA GÖREVİ

Kapitalist sistemde işgücüne istihdam üretmek, işletmelerin görevidir. Ekonomik sistem komünizm veya sosyalizm olmadığından dolayı iş yapmadığından devletin istihdam sağlamak görevi yoktur. Devlet, sadece iş dünyasının gerekli gördüğü tedbirleri almakla görevlidir. Türkiye bağlamında işletmelerin, yeni gelen işgücüne istihdam sağlayabilmeleri için her yıl % 4 büyümek zorundadırlar. Devlet, bu işletmeleri izlemeli, büyüyemeyenlerin nedenlerini araştırmalı ve sorunlarını gidermelidir. İşletmeler Kapitalizm değil, zenginlik sistemiyle iş yaptığı için büyüyemiyor ve ülkenin iş gücüne istihdam yaratamıyor.

 

Anosognoise Hastalığı

İnsanlık 1800’lü yıllarda, mesela sadece insan beyni ile ilgili bir sürü bilim icat ederken biz ortalıkta yokuz. Kendi iç boğuşmalarımızla meşgulüz. Mesela 1862’de nöropsikoloji bilimi icat ediliyor. Bu alanda Broca adlı bilimadamı, beynin çalışması ile ilgili çok önemli bulgular buluyor. Daha ileri tarihe gidelim. Birinci Dünya Savaşı yaşanırken yine bilimadamları, savaşlara aldırmadan ve siyasetle meşgul olmadan bilimsel buluşlar yapıyorlar. Mesela 1914 yılında Babinski adında bir bilimadamı, “anosognoise” adı verilen algı bozukluğunu ilk olarak tespit ediyor. Bunlar gibi binlercesini her alanda sayabiliriz. Bugün bile, dünyada çok büyük siyasal olaylar vuku bulmakta ama biliminsanları bunlarla zaman kaybetmiyor ve yeni bilimsel gelişmeler yapıyorlar. Bizim biliminsanı katmanını işgal edenler, böyle bilimsel çalışmalarla değil, sürekli siyasetle meşguldürler. Asırlardır böyle yapıyorlar.

 

Dış Düşman, Dış Güç

Agnosie bozukluğu; hastanın, herhangi bir bozukluğunun varlığını yadsımasıdır. Bozukluğun kendisinde değil, dış faktörlerde olduğunu sanmaktır. Bu hastalığın sonucu, sorunlarına “dış düşman” ve “dış güç” aramaktır. Türkiye’de de aynen anosognoise hastası gibi, başta ekonomide olduğu gibi, hemen her konuda hastalığını bilmeme ve dış düşmanda bulma algı bozukluğu egemendir. Bozuklukların kendisinde olduğunu yadsıyor. Suçlu ve sorumlu olarak, bin yıldır ve bugün, hep “dış düşman” ve “dış güç” arıyor. Kendisinde suç bulmuyor. İşte bu hastalık olduğu sürece, bozuklukları devam ediyor. Bugünü ve geleceği algılayamıyor. Bugünü ve geleceği geçmiş olarak algılıyor. Türkiye’nin bu durumundan geçinenler, hastalığı söyleyen sosyal doktorlara, “kafir” ve “suçlu” gibi arkaik ve paleontolojik söylemlerle saldırıyorlar. Ülkeye ve topluma yazık ediliyor.

 

“En zor iş, çağdışı insan malzemesiyle, çağdaş işler yapmaktır.

 

Zengin Olma ve Büyüme

Kapitalizmde kişisel zengin olma değil, işletmesel büyüme vardır. Bir üretim sistemidir. Kurumsal ve nasyonal ekonomidir. Kapitalizm, beşeri-ussal olmayan animal içgüdünün dizginlenmesi, ussal bir biçimde dengelenmesi ile özdeşleştirilebilir. Eskiden az para ile zengin olunabiliyordu ve paranın harcanacağı yerler belli idi. Ayrıca zenginlik, eskiden sosyal statü sağlayabiliyordu. Şimdi sağlamıyor. Bugün çok büyük paralarla zengin olunabilir ama onu harcayarak alanlar yoktur. Dolayısıyla harcanamayan para, ekonomide dolaşmıyor demektir. Zengin kişi, ev ve araba gibi asıl ihtiyaçların dışında, günde en çok bin lira harcayabilir. Harcayamadığı diğer parayı ne yapacaktır? Bankada tutacaktır. Bu durumda yine para kazanacaktır. Bu parayı yine harcayamayacaktır. Peki onu ne yapacaktır? Hiçbir şey. O nedenle işletme sahibi değilse kişi, fazla para kazanmamalıdır.

 

“Kişisel zengin olma zihniyetiyle, kapitalizm uygulanamaz.”

 

 

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.