TEKNOLOJİK İNSAN

 

“İnsan; artık teknolojik-insan olabildiği oranda var olabilecektir.”

 

Teknoloji; alet bilimi demektir. Fakat doğada bulunan değil, insanın ürettiği aletin bilimidir. Bundan sonra, insan, teknolojik insan olması gerekiyor. Bu ne demektir? Bu; kullandığı teknolojik ürünleri sadece kullanabilmek değil, onları icat etmek, tanımak, onlarla oluşmak ve gerektiğinde tamir etmektir. Yani kullandığı teknolojik aletlerle, sadece kullanım boyutuyla değil, kafa boyutuyla da oluşması demektir. İnsan, nasıl ki daha önce; tarlasını sürdüğü hayvanını, ulaşım aracı atı ve eşeği, ürettiği sebze ve bitkileri gibi doğal araçları ile oluşuyor idiyse, şimdi de kullandığı teknolojik aletleri tanıması ve onlarla oluşması gerekiyor. Fakat şimdi biyolojik yapısıyla teknolojikleşmesi gerekiyor. İşte bunu yapabilen insana, “teknolojik insan” adı veriliyor. Şimdiye kadar, doğal insan olmakla var olunabiliniyordu, ama artık var olabilmek için teknolojik olmak zorunludur.

 

“Teknolojik insan; insanın, kullandığı teknoloji ile oluşmasıdır.”

 

İşte virüs nedeniyle sokağa çıkma yasağı bize şunu gösterdi; hayat, bu teknolojik ürünlerle devam edebildi. Ama şunu da gösterdi; mesela bozulan bilgisayarı ve telefonu, başkasından yardım almaksızın kişinin kendisinin tamir edip çalıştırabilmesi gerekmiştir. Kendisi çalıştıramazsa, başkalarına haber verecek telefonu bile olmayacaktır. Haber verebilse bile, virüs nedeniyle evine teknisyen gelemeyecektir. Hatta teknisyenlik aracıları ortadan kalkacaktır. Hasta bile olsa, ambulans çağıramayacaktır. Çağırabilse bile belki virüs nedeniyle gelemeyecektir. Böylece hayatı duracaktır.

“Artık herkes, yaptığı işi ve kullandığı teknolojik aleti tanımak ve bilmek zorundadır.”

Teknolojik Hayat

“Bütün varlık; enerjili malzeme ve bağ kurma ile gerçekleşir.”

 

“Teknolojik hayatın yaşanabilmesi için; elektrik, telefon ve internet hiç kesilmemelidir.”

 

Teknoloji, insanların, ilk olarak; doğal malzemelerin, genellikle geçim için doğal varlıkları avlama, toplama amacıyla basit bir araç olarak kullanmasıyla başlamıştı. Sanayi Devrimi’ne kadar ki evrelerde insan; teknolojiyi, doğal malzemeyi kullanmada uygulamıştır. Fakat ondan sonra, doğal malzemeyi dönüştürüp kendi malzemesi yaparak alet üretimine geçmiştir. Ulaşımı, kendi icat ettiği motorla, iletişimi yine kendi icadı telefonla, şimdi de bilgisayarla yapar hale gelmiştir. İnsan hayatı, kendisinin icadı teknolojikleşiyor.

 

Şüphesiz mevcut insanlar ve özellikle teknolojiyi kullanamayanlar, teknolojik hayata uyum sağlayamazlar. Uyumsuzluğun negatif sonuçlarını yaşamaya razı olacaklardır. Gerçi küresel olarak tam teknolojik hayata geçilene kadar, bu geçiş insanlarına kolaylık sağlanacaktır. Ama bu hayata tam geçilince, onlara yaşam kalmayacaktır. O nedenle, yeni gelen nesilleri mutlaka teknolojik insan yapma şeklinde eğitmek gerekir.

 

Şehir Ev Hayatı

Koronavirüs nedeniyle soka çıkma yasağında insanların, evde yaşayamayıp kendilerini dışarı atmaları, teknolojik hayata uyum sağlayamamış olmalarının göstergesidir. Kırsal kesimden gelen insanlar, şehirlileşememiş, şehrin ancak sokak hayatına alışmışlardı. Şehir ev hayatına alışamadan teknolojik hayatla karşılaştılar. Şehir ev hayatının bir kültürü vardır. Bu kültürü edinemedi ve üretemedi. Zaten her konuda görüntüsel olunduğu gibi, şehirli olmak demek ayakkabıları kapı dışına çıkarmamak olarak öğretildi. Halbuki şehir ev hayatı, dışarı ile değil evin içiyle ilgiliydi. Evde bağırarak konuşmak, ayakları vurarak yürümek şehirli olmaya engel görülmedi. Halbuki ayakkabıları dışarıda çıkarmak, o kişi ile ilgili bir durumdu. Ama evde bağırarak konuşmak ve ayakları vurarak yürümek komşuları rahatsız etmekle ilgilidir. Şehirli olmakla hiç uyumlu değildir.

 

“Şimdi insanlar, bir şekilde parayı bulup zengin oluyor ve pahalı evler satın alıyor. Fakat evde sadece pahalı karı-koca kavgaları yapıyor.”

 

Teorisyen ve Pratisyen

“Pratisyenlere her gün ihtiyaç azalacak, ama teorisyenlere her zaman ihtiyaç artacaktır.”

 

Kişi; yaptığı işin teorik mi pratik mi, böylece kendisinin teorisyen mi pratisyen mi olduğunu tespit etmelidir. Bu tespiti, işini, vücudunun hangi organıyla yaptığına bakarak yapabilir. Zihin dışındaki organlarla yapılan bütün işler pratisyenlik işleridir. Sadece beşeri zihin (intellect) ile yapılan işler teorisyenliktir. İnsanlık, kendi ürünü insan olan teknoloji sayesinde giderek biyolojik-insan pratisyenlerini devre dışı bırakıyor. Artık pratisyenliği, biyolojik-insan robotları değil, teknolojik robotlar yapacaklardır. Bu nedenle teorisyen olmayanlara bundan sonra hayat şansı kalmayacaktır.

 

“Yapılmış icatları uygulamak robotluktur. Biyolojik-insan robotlara gerek yoktur artık.”

“İnsanlığı üretenler; ölüm için yaşayanlar değil, yaşam için ölenlerdir.”

 

Yazılım İcatcılığı

İnsanlık şimdi; yazılımla çalışan yapay zeka ve daha sonra da yapay zihin ile çalışan dijital-teknolojik aletlerle yaşanan hayata geçecektir. Bu durumda yazılım icat etmeyen toplumlar, hayattan kopacaklardır. Yazılım icat edebilen zihinlere sahip olmayan toplumlar, başkaları tarafından icat edilmiş yazılımları uygulamakla geçinmeye çalışacaklardır. Fakat icat edilmiş yazılımları, onları icat edenler uygulamaya koyacaklarından başkalarına gerek kalmayacaktır. Bir de artık yazılım uygulamalarını yapmak için biyolojik-insan robotlara gerek yoktur, çünkü teknolojik robotlar bunu yapacaklardır.

 

İcat edilmiş yazılımı uygulamak, ancak kendi milletini sömürmek amacıyla yapılabilir. Bu uygulama ile ülke dışından para kazanmak olanaksızdır. Gerçi kendi milleti bile, ülkesinin yazılım ürünlerini değil, onları icat edenlerin ürünlerini tercih edecektir.

“Asırlarca felsefe yapmayı ihmal etmenin faturası işte şimdi bizzat ödenecektir hem de toplumsal yok olma tehlikesiyle. Çünkü bugünkü teknolojik hayatı, asırlardır yapılan felsefe üretmiştir.”

 

Teknolojinin Gelişimi

İnsanlık, bugünkü teknolojik aşamaya nasıl geldi? Her şeyden önce; teknoloji, düşünme işlemi ürünü olduğundan, şüphesiz düşünme evrelerinden geçerek geldiğini bilmek gerekir. Ne idi o düşünme evreleri? Beşeri düşünme; soyut düşünmedir. İnsanlık; beşeri düşünmeye milyonlarca yıl önce animizmle sihirsel düşünme yaparak başlamıştı. Daha sonra sırasıyla; mitolojik, Tanrısal, felsefi, dinsel, akılcı, bilimsel, akılcı ve bilimsel, lojik ve nihayetinde günümüzde dijital düşünme evresine geçmiştir.

“Artık bütün işler, biyolojik insanla değil, teknolojik aletlerle yapılacaktır. Mesela meyve devşirmek de, çay biçmek de.”

 

Biyolojik ve Teknolojik Bağ Kurmak

Varlık ve hayat, bağ kurmakla gerçekleşir. Motorun icadına kadarki devirlerde insan, her şeyle biyolojik bağ kurarak yaşıyordu. Mesela ulaşımı, ayaklarla ya da canlı hayvan vasıtasıyla yolla bağ kurarak yapıyordu. Motorun icadından sonra bu bağ kurmak teknolojik oldu. Telefon gibi aletlerle insanlar birbirleriyle teknolojik bağ kuruyorlardı. Ama artık şimdi her türlü bağ kurmak dijital-teknolojik olacaktır. Hatta yemeklerle bile, teknolojik ürün hap yapılarak yemek bağı kurulacaktır. Ülkemizde Tanrı ile zaten hoparlörle teknolojik bağ kuruluyordu. Bu bağ kurma devam edecektir. Aslında hoparlör tanrı ile değil, insanlarla bağ kurmak için kullanılıyor. Ülkemizde Tanrı ile yine zihinsel bağ kurmaya geçilemeyecektir, çünkü ülkede zihinsel düşünme hala yapılmıyor.

 

Beşeri Düşünme Evreleri

İnsanlık, bugünkü aşamaya bir gecede gelmemiştir. Binlerce yıl yaptığı sistematik düşünme ile gelmiştir. İnsanlık bugünkü düşünme evresine şu bir kaç çeşit düşünme yaparak gelmiştir. Birincisi; hikaye, masal, efsane gibi mitolojik edebiyat düşünmesidir. İkincisi, bu edebiyatın ürettiği bir sonraki aşama olan sanatsal düşünmedir. Üçüncüsü; sanatsal düşünmenin doğurduğu felsefi düşünmedir. Dördüncü olarak; felsefi düşünme doğa bilimini üretmiştir. Doğa bilimi, lojik bilimi üretmiştir. Lojik bilim de, günümüzün dijital bilimini üretmiştir.

Düşünme evreleri konusunda detaylı bilgi edinmek isteyenlere, Prof. Dr. Niyazi Kahveci’nin, “Sistematik Düşünme” adlı eserini öneririz.

 

Şimdi bugün, dijital düşünmeden önceki düşünmeleri yapmanın bir gereği yoktur. Mesela edebiyat ve sanat yapmanın gereği yoktur. Çünkü onlar, günümüzün düzeyini üreten aşama görevlerini görmüşlerdir. Edebiyat ve sanat, ortaya çıktıklarında bir sonraki aşamaya geçmek için yapılmaları gerekirdi, onları yapanlar zaten fonksiyonlarını gördüler ve insanlığa katkılarını yaptılar. O nedenle o dönemlerde yapılan resim ve heykel gibi sanat eserleri çok değerlidir. Bugün bunları yapmanın hiçbir anlamı yoktur zaten yapılmıyor da. Ayrıca, insanın sosyal tarih çalışmalarını yapmanın da gereği yoktur.

 

Atatürk’ün Uyarısı

Atatürk, 20 Ekim 1927 günü Türk gençliğine yaptığı hitapta özetle şöyle uyarır:

“Birinci vazifen; Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

“Bugün Türk istiklali, sadece bağımsız teknoloji icadı ile muhafaza edilebilir.”

“Kiralık kapitalle kapitalizm, kiralık felsefe ile bağımsızlık olmaz.”

 

Kitap

Alman filozof Arthur Schopenhauer (1788-1860)

Kitabı: “Aşka ve Kadınlara Dair”

Schopenhauer; insan hayatından, Tanrı ile bağ kurmaya kadar her konuda geçerli olacak şu tespiti yapar:

“Bir şey ne kadar soylu ve mükemmelse, onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaş olur. Bu olgunluğu oluşturmayanlar, bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar. Çünkü içinde bulundukları ana, her zaman sıkı sıkıya bağlı kalarak sadece kendilerine en yakın olanı görürler. Gerçek yerine, bir şeyin görünüşüne teslim olurlar. Ve en önemli işlere karşı, önemsiz şeyleri tercih ederler.”

 

Bir sonraki, “Medenilik” başlıklı yazımız bu yazımızla ilintili okunmalıdır.

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.