ÖRTÜNMENİN ANALİZİ

ÖRTÜNMENİN ANALİZİ

“Kendi savaşınızı açmalısınız, kendi düşüncelerinizin uğruna. Düşünceleriniz yenilse bile, dürüstlüğünüz zafer çığlıkları atmalıdır bunun için.” F. Nietzche (1844-1900)

 

Analiz; “nedir” sorusu sorularak olgu, obje ve olayın mahiyetini objektif olarak tespit etmektir. Sübjektif davranarak ne savunma ne de çürütmedir.

 

Ülkemizde en büyük sorun, hiçbir konunun bilimsel teknik bilgisi bilinmiyor. Öğretilmiyor da. İnsanlar, en çok önemsediklerini iddia ettikleri dini dahi hiç öğrenmiyorlar. Hatta ülke gündemini en çok işgal eden örtünme konusunun dinsel mahiyeti hiç bilinmiyor. Bu en büyük çelişki ve samimiyetsizliktir. Bu durumda din kullanılarak dahili sömürgeci olan başkalarının dinsel klonları ve kuklaları oluyorlar.

 

Bu yazımızda kadının örtünmesi konusu ile ilgili bilimsel ve teolojik bilimsel teknik bilgileri ortaya koyarak örtünme olgusunun ne olduğunu analiz edip adını koyacağız.

 

Filozof J. P. Sartre şöyle der: “Sen, sadece adını koy. Etki edip etmemesini düşünme.”

 

Başörtüsünün Antropolojisi

Antropolojik olarak örtünme, ilk insanların, kadın ve erkek kendilerini doğa olayları gibi dış etkenlerin tahribinden koruması için ürettikleri bir araçtır. Fakat başın, saçın ve yüzün örtülmesi, anlamsal nedenlerle olmuştur. Kadının başını, saçını ve yüzünü örtme geleneğinin, Mezopotamya toplumlarında MÖ. 4000’lere kadar gittiği kaydedilir. Sümer’deki tanrı “İnanna” mabetlerinde rahibelerin başlarını örtmeleri zorunluydu. Bu tapınaklarda rahibeler, kutsal fahişelik görevi yaparlar ve bundan dolayı diğer kadınlardan ayrıştırılmak için başlarını örterlerdi. M.Ö. 1500 yıllarında Asurlularda evli ve dul kadınlar ve tapınak fahişelerinin başlarını örtmeleri emredilmiş; bekâr kızların, cariyelerin ve sıradan fahişelerin başlarını örtmeleri ise yasaklanmıştır. Bu uygulama Perslerde devam etmiş, oradan Araplara geçmiştir. Anadolu’da yaşayan Hititler, Frigyalılar ve İyonyalılar’da kadınlar saçlarını örterlerdi. Eski Yunan toplumlarında kadınlar, M.Ö 6. yüzyıldan itibaren başlarını değişik örtülerle kapatmışlardır. Roma devletinde dindarlık ve haya kavramları, genellikle başı örtülü kadın veya tanrıça biçiminde sembolize edilmiştir.

 

YAHUDİLİK

Yahudilikte, örtünmenin bir sembolü olarak erkekler başlarını kipa veya şapka ile, kadınlar başörtüsü ile örterler. Kadının başörtüsü kimilerine göre; ilk çıplaklık günahını telafi etmek için iffetli oluşunun sembolüdür. Bazılarına göre kadının evli ve kocasına ait olduğunun göstergesidir. Kimine göre ise başörtüsü Yahudi kadınların saygınlık, soyluluk sembolüdür. Neticede erkek ve kadının örtünmesinin temeli Tevrat’taki örtünme felsefesine dayanır. Bu felsefede örtünme, gökyüzünü yeryüzü ile birleştirmek ve Aden cennetinden kovulmaya neden olan ilk günahı telafi etmek gibi teolojiktir. Bugünkü Yahudilikteki örtünme bu felsefenin sürdürülmesidir. Çünkü Tevrat’taki örtünme felsefesi, Yahudiliğin ürettiği bir felsefedir.

 

TEVRAT

Tevrat’ta çıplaklığın bir felsefesi vardır. Bu felsefesi aşağıdaki ayetlerde görülür.

 

Ağaçtan Yemek ve Bilmek Özgürlüğü

İyi ve kötüyü bilmek Tanrı gibi olmaktır: “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” Yar., 3/5.

 

İyi ve kötüyü bilmek ölmek demektir: “RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu. Ve ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” Yar., 2/15-7. Bu ağacın, Tevrat müfessirleri tarafından “cinsel ilişki” olduğu tespiti yapılmıştır. Tevrat’a göre insanlığın ilk kadın-erkek ilişkisi cinsel ilişkidir ve bu ilişki yasak ve kaçamak olmuştur. İlk insan kadın ve erkek olarak, bilme özgürlüğünü, Tanrının emrine karşı gelerek cinsel ilişki yapıp çıplaklaşarak elde etmiştir.

 

İlk Bilge Kişi Kadındır

İnsanlıkta ilk bilge olan kişi kadındır: “Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.” Yar., 3/6. Bugün bu felsefe, kadının açılmasını, erkek karşısında orijinal özgür haline getirerek kadının bilmesini sağlamak için istemektedir.

 

Ağaçtan Yemek ve Çıplaklık

Tevrat’a göre Aden cennetindeki ağaçtan yiyince Adem ve karısı çıplak oldular: “Adem de, karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.” Yar., 2/25. Demek ki cennetteki ağaçtan yemeden önce örtülü idiler.

 

“Çağımız insanlık çizgisi için çıplaklık; orijinal halin iadesi, kökene dönüş demektir.”

 

Tanrı’ya İsyan, Çıplaklık ve Bilmek

Tevrat’ın felsefesine göre; Tanrı’ya isyan eros, çıplaklık ve bilmek birliktedir. Bilgi ve günah erosun üzerine dayanır. Bilmek, erostan kaynaklanan çıplaklıkla olmuştur. Çıplaklık, Tanrı gibi insan olmaktır. Çıplak olunca insan oldular ve cennetten kovuldular. Cennette insana yer yoktur.

 “Tevrat’a göre çıplaklık, bilme özgürlüğüdür.”

 

Örtünme

Adem ve Havva örtünmek istedi: “İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine örtü yaptılar.” Yar., 3/7. Tanrı da onları giydirdi: “RAB Tanrı, Adem’le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.” Yar., 3/21. Örtünme ile insan, bilgi elde edemez oldu.

 

“Tevrat’a göre örtünme, bilme özgürsüzlüğüdür.”

 

Örtünme ve Bilme Özgürsüzlüğü

Tevrat’ta örtünme, bilme özgürlüksüzlüğü olarak görülür. İnsan, ilk çıplaklıkla elde ettiği bilme özgürlüğünü, daha sonra, insanlaşma yolunda örtüme nedeniyle yitirmiştir. Çağımızda çıplaklıktaki felsefe, insanlığın ilk çıplaklıkla sahip olduğu ama doğuşundan sonra örtünme ile edindiği “bilme özgürlüğü üzerindeki engeli” kaldırma çabasıdır.

 

HIRİSTİYANLIK

Dört İncil’de örtünme konusunda bir ifade yoktur. Bu konuda Pavlus’un Mektuplarındaki sözler esas alınmıştır. Pavlus, Yahudilerdeki kadınların örtünmesi adetinin sürdürülmesini putperest kültüre muhalefet etmek için istemiştir. Şöyle der: “Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının, saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. Erkek başını örtmemeli; çünkü o, Tanrı’nın benzeri olup Tanrı’nın yüceliğini yansıtır. Kadın ise erkeğin yüceliğini yansıtır. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. Bu nedenle ve melekler uğruna kadın buyruk altında olduğunu göstermek için saçını örtmelidir. (I. Korintliler, 11:6-10) Asırlarca bütün kadınlara uygulanan bu beden ve saç örtünme, zamanla sadece rahibelere hasredilmiştir. Rahibeler İsa ile evliliğin sembolü olarak saçlarını örterler.

 

“Saçı örtmek, Yahudilik ve Hıristiyanlık kimliğine hizmet eder.”

 

İSLAM

“Ne bedeni ne de başı örtme, İslam’ın beş esasından ve imanın altı şartından biri yapılmıştır.”

 

İslam’a göre kadının örtünmesi konusunu tespit edebilmek amacıyla bu konuyu İslam’ın Kuran, Fıkıh ve Fıkıh Usulü disiplinleri kaynaklarından ele alacağız.

 

KURAN

Kuran’ın önemli bir karakteri; zamanında Yahudilik ve Hristiyanlık düşüncesi üzerine kurulu olan mevcut ve müesses organize ve kurumsal din anlayışını sonlandırmaktır. Dolayısıyla bütün konseptlerini bu açıdan okumak gerekir.

 

Kuran’ın örtünme konusu, Tevrat’ın aksine, bir felsefe üzerine kurulu değildir. Kuran, Tevrat’taki örtünme konusunu, tamamen kişiler arası ilişki sistemine aktarır. Olaylar oldukça onlar hakkında düzenlemeler getiriyor. Konjonktürel olayların peşinden gidiyor. Kur’an, Arabistan’da mevcut olan sosyolojik örtünme geleneğini sürdürüyor, fakat giyim kuşam konusunda bütüncül bir paradigma ortaya koymuyor. Nitekim konunun önem derecesinden dolayı örtünme konusuna birkaç ayette değinmiş, tekrara gitmemiştir.

 

Genel Örtünme

Kuran, ahlaken erkek ve kadının çıplaklığını istemez, örtülü olmalarını ister. Genel örtünme ile ilgili sadece iki tane ayet vardır. “Ey Âdem oğulları! Size ayıp yerlerinizi (“sev’ât” cinsel organları) örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.” Araf, 26. “Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı (Adem ve Havva), ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.” Araf, 27. Genel örtünmeyi dini değil, toplumsal bir mesele olarak görür. Bu ayetlerde erkek ve kadının genel örtünmesinin nedeninin Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğu gibi salt teolojik değil, avret yerlerini göstermemek olan değersel, ahlaki aksiyolojik ve sosyolojiktir.

 

“Takva elbisesi”nin daha önemli görülmesi, örtünmenin elbise gibi kaportasal değil, zihinsel yani motorsal bir mesele olduğunu söylemektir.”

 

Kadının Örtünmesi

Birinci Ayet

“Ey nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle de cilbabları (dış örtüleri)nı üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcı-merhamet edicidir.” Ahzab, 59.     

 

Ayetinin İniş Sebebi

Medine’nin evleri dardı, tuvaletleri yoktu. Erkekler ve kadınlar, tuvaletlerini dışarıda açık yerlerde yaparlardı. Bir takım çapkınlar, geceleyin tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için dışarı çıkan cariye kadınları takip eder onları tavlamak için laf atarlarmış. O devirde hür kadınlar örtülü olur, köle kadınlar ise örtünemezlerdi.

 

Yukarıdaki ayet, örtülü olarak dışarı çıkması gereken hür kadınların cariyeler gibi ön ve arkadan derin dekolteli örtüsüz olarak dışarı çıkmış olmaları durumunda, aşağıdaki ayet gelmiştir. Bu kadınlardan biri Peygamberin hanımı Sevde idi, Rivayete göre Hz. Peygamber’in hanımlarından Sevde binti Zem’a hazretleri, tuvaletini yapmak için başörtüsüz ve dış elbisesiz bir şekilde geceleyin dışarı çıktı. O, cüsseli bir kadındı. Herkesin gözüne çarpardı. Hz. Ömer, bir gece dışarıda onu gördü, tanıdı ve “Ey Sevde! Vallahi sen, biz erkeklere gizli kalmazsın, dikkatli ol! Böyle nasıl çıkıyorsun!” dedi. Sevde, “Ömer’in sözünü duyunca başımı eğip geri döndüm. Eve geldiğimde Peygamber, evimde akşam yemeği yiyordu. Elinde hurma yaprağından örülmüş bir sepet vardı. İçeri girdim, ‘Ey Allah’ın Resulü! Bazı hacetimi gidermek için dışarı çıkmıştım. Ömer, bana şöyle şöyle dedi,’ dedim. Allah’ın Resulüne hemen yukarıdaki ayetin vahyi geldi,” dedi. Sevde olayı nedeniyle ayet, “Nebinin hanımlarını” da içeriyor.

 

“Kuran’da kadının örtünmesi, cinsel ilişki teklif edilerek rahatsız edilmesini önlemek içindir.”

 

Ayet, kadının bedenini ya da başını örtmesinden söz etmiyor. Dış örtüyü üzerlerine almasını söylüyor. Bu örtünme, cariyelerden ve paralı ya da parasız cinsel ilişkiye uygun olan kadınlardan ayırt edilip hür ve iffetli kadınların tanınarak cinsel ilişki teklif edilmeyip rahatsız edilmemelerini sağlamak için gelmiştir. Bu ayette kadının örtünmesi, tamamen kendisine cinsel ilişki teklifiyle ilgilidir. Fakat bu cinsellik, iniş sebebinde görüldüğü üzere, erkeğin kadına cinsel musallat olması esasına dayalıdır.

 

İkinci Ayet

“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ferçlerini (cinsel organlarını) korusunlar. Görünen kısımları müstesna, süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine atsınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınlarına, ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden kadına ihtiyacı kalmamış (cinsellikten düşmüş) hizmetçiler yahut henüz kadınların cinselliklerinin (‘avrât) farkında olmayan çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler. Gizledikleri süsleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birlikte Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” Nur, 31.

 

Ayetteki süslerden kastın ne olduğu net belli değildir. Fiziksel mi yoksa zinet eşyası takılar mıdır? Fiziksel süsleri de olsa, takıların takıldığı yerler de kast edilse, ikisi de kadının süsleridir. Süsler, evlenilebilecek ve cinsel ilişki söz konusu olduğu erkeklere gösterilmiyor ama evlenilemeyebilecek ve cinsel ilişki söz konusu olmadığı erkeklere gösterilebiliyor.

Başörtüsüne Biçim Vermek

Kuran, Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğunun aksine kadının başörtüsü için özel bir çabası yoktur. Ondan sadece bir yerde Nur, 31. ayetin içerisinde “Başörtülerini, yakalarının üzerine atsınlar,” şeklinde söz eder. Ayetten anlaşıldığı üzere, toplumda zaten var olan başörtüsüne, yakaların üzerine atmak şeklinde biçim vermektedir. Ayrıca başörtüsünün bu şekli, o günkü toplumda istenen sonucu doğuruyordu. Çünkü başörtüsünün yakaların üzerine atılması, toplumda bu fonksiyonuyla biliniyordu.

 

Kuran’ın başörtüsünü bir araç olarak kullanması, başörtüsünün o devirde böyle bir fonksiyona sahip olmasındandır. Ayetten anlaşıldığına göre eğer böyle bir fonksiyona sahip olmasaydı, başörtüsünden hiç söz etmeyecekti.

 

FIKIH USULÜ

Fıkıh Usulü kısaca; İslam’ın kaynaklarından hüküm çıkarma sistemini içeren disiplindir. Biz de Kuran’daki örtünme ayetlerini bu disiplinle analiz edeceğiz.

 

Kuran’daki Emirler Açısından

Fıkıh Usulü disiplinine göre, Kuran’daki emirlerin hepsi farz, vacip ve haramlık ifade etmezler. Bazıları nedb (teşvik), ibaha, irşat (yol gösterme), nasihat, tavsiye, öğüt içindirler. Nitekim bu emirleri içeren ayetlerin sonunda, o fiilleri yerine getirmeyenler suçlanmaz, kötülenmez ve onlara cezadan söz edilmez.

 

Farz ve Haram

Bir emrin farz olabilmesi için onun; inanç, ibadet gibi Allah için olması ve cezalar gibi kamusal niteliği olan Allah’ın hadleri sayılan bir fiili içermesi gerekir.

 

Nedb, İbaha, Nasihat, İrşatın Hükmü

Allah’ın, mükelleften yapılmasını bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiiller; nedb (teşvik), ibaha, irşat (yol gösterme), nasihat, tavsiye, öğüt içindirler. Örtünme ile ilgili ayetlerdeki emirlerin farz, vacip ve haramlık ifade etmedikleri; nedb (teşvik), ibaha, irşat (yol gösterme), nasihat, tavsiye, öğüt ifade ettikleri görülecektir.

 

Ahzab, 59. ayetindeki “Ey nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle de cilbabları (dış elbiseleri)nı üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır,” cümlesinde, kadınların dışarı çıktıklarında dış elbiseyi üzerlerine almalarının kendileri için iyi bir önlem olduğunu öğütlüyor. Ayetin ifade üslubu dahi, farz içermeyen bir yumuşaklıktadır. Örtünmenin Allah için değil, kişilerin çıkarı için olduğu söyleniyor. Ayette ceza ve kötüleme olmadığından başörtüsüzlük suç görülmüyor.

 

Ayetin sonundaki, “Bununla beraber Allah çok bağışlayıcı-merhamet edicidir,” cümlesi, ayetteki öneriye rağmen yine de örtüsüz dışarı çıkanları Allah’ın, dolayısıyla Peygamberin de affedeceğini ve ceza vermeyeceğini söylemektedir.

 

Örtünme ile ilgili ayetlerdeki emrin durumu, “Alışveriş yaptığınızda şahit bulundurun,” (Bakara, 282) ayetindeki emrin nedb ve irşad/yol gösterme için olması gibidir.

 

Eziyetle Tahsis

Ahzab 59. ayette kadının örtüyü üzerine alması, “Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır,” “eziyet edilme” illeti ile tahsis (snırlandırılmış) edilmiştir. Yani örtünme, bütün durumları kapsamayıp, sadece eziyet edilme durumu ile sınırlandırılmıştır. Örtünmenin kapsamı, bir durumla daraltılmıştır. Tahsis edilme nedeniyle ayetteki emir; mutlak yani sınırsız değil, mukayyet yani “eziyet edilme” gibi bir durumla sınırlıdır. Bu durum, bu ayetteki örtünme emrinin farz değil, nedb ve irşat ifade ettiğini gösterir. Bu ayette örtünmenin, zinaya götürmeyeceğinden dolayı istendiği değil, kadının erkekler tarafından cinsel ilişki istemek amacıyla “rahatsız edilmelerinin” önlenmek istendiği söyleniyor. Bu ayetten, aynı zamanda kadının eziyet görmeyeceği yerlerde örtüsüz olmasına da izin verildiği hükmü çıkarsaması yapılabiliyor.

 

 Mutlak ve Mukayyetlik Açısından

Zinetleri Göstermenin Bazı Erkeklerle ve Cinsel İlişkiyle Tahsisi

Nur, 31. ayetindeki “kadının süslerini göstermemesi” emrini, bir başka fıkıh usulü kurumu olan “mutlaklık (sınırsızlık) ve mukayyetlik (sınırlılık)” açısından ele alalım. Ayetteki emir herkesi ve her nedeni içermediğinden, mutlak değil, mukayyettir. Mukayyet emirler farzlık ve haramlık ifade etmezler.

 

Ayette “süsleri gösterme ve göstermeme” emri, bazı erkeklerle tahsis edilerek sınırlandırılmıştır. Gösterme ve göstermeme nedeni açıkça belirtilmemesine rağmen nedenin, “cinsel ilişki” olduğu ve erkeği “tahrik etmek” olmadığı görülmektedir. Çünkü bu sınırlamalar,  evlenebileceği erkekler için geçerlidir. Evlenemeyeceği erkekler, kadının süslerini görmeleri durumunda tahrik olabilirler. Ama onlarla evlenme söz konusu olmadığından cinsel ilişki gerçekleşmez olarak görülüyor. Demek açık olmak, süslerin gösterilebildiği kişilere cinsel ilişki daveti bulunmuyor. Bu ayet, süslerini akrabalarına göstermesine izin vermesiyle kadının, her yerde ve her zaman örtülü olması gerekmediği çıkarsamasını da içeriyor. Dolayısıyla kadının örtünmesi, bedeni ile ilgili bir durum değildir.

 

Bu durumlar, ayetteki emrin, farz değil, istenmeyen sonucun doğmasını önlemek amacıyla irşat/yol gösterme ve nasihat/öğüt ifade ettiğini gösterir. Farz emirler mutlaktır.

 

Müeyyide Açısından

Fıkıh Usulüne göre Kuran’daki bütün yasaklama emirleri, “haramlık” ifade etmezler. Haramlık ifade eden emirlerin cezaları, kötüleme, tehdit gibi müeyyideleri vardır. “Kadının zinetlerini başka erkeklere göstermesini” istemeyen Nur, 31. ayette her hangi bir kötülemeden, tehditten ve cezadan söz edilmediğinden ondaki emir haramlık ifade etmez. Zinetleri göstermek, Allah’la ilgili değil, kadının kendisini ilgilendiren bir konudur.

 

Haramlık

Fakat mesela, “Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin.” (Maide, 38) ayetindeki el kesme cezasındaki ölçüde görüldüğü üzere Kuran’a göre en ağır haram suç hırsızlıktır. Çünkü en ağır ceza ona veriliyor. İkinci haramlık suç zinadır. Çünkü cezası, “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun.” (Nur, 2) Bu yüzden, “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o çok çirkin ve kötü bir yoldur,” (İsra, 32) ayetinde kötülemeden söz edildiğinden yasaklama emri, haramlık ifade eder. “Birbirinizin kusurunu araştırmayın, Allah’tan korkun” (Hucurat, 12) ayetindeki yasaklama da haramlık ifade eder. Çünkü ayette tehdit olan “Allah’tan korkmak”tan söz edilmektedir.

 

AMAÇ

Mekasıd-ı Şeria ve Mesalih-i Mürsele

Kuran’ın bütün emirlerinin bir “mekasıd- şeria (şeriatın amacı)”sı vardır. Bu amaç, kişisel veya toplumsal faydanın sağlanması, zararın savulması olan “mesalih-i mürsele”dir. Bu yararlar şu beş tanedir; can, mal, akıl, din ve neslin korunmasıdır. Bunlara aykırı her fiil haramdır. Bunların dışındaki fiiller haramlık derecesinde değillerdir.

 

“İslam için araçlar değil, amaçlar önemlidir.”

 

ARAÇ

Seddi Zerai

Seddi zerai; sakıncalı ya da yasak sonuçlara götürmesi kesin ya da kuvvetle muhtemel olduğundan aslında mubah olan araç eylemlerin yasaklanmasıdır. Fakat araç fiilleri işlemenin cezası yoktur. Ayetlerdeki cilbab ve süsleri göstermemek, “seddi zerai” kapsamına girebilir.

 

Cilbab Aracı

Ayette dışarı çıktığında “cilbabını üzerine alması”, cinsel ilişki daveti yapılarak kadının rahatsız edilmesini önleyen bir araç olarak kullanılmaktadır. Zinaya götüren bir araç olarak görülmemektedir. Çünkü açık kadınlarla cinsel ilişki ogünkü toplumsal yapıda zina değildi ve cezası yoktu.

 

Kuran geldiği dönemde kadının bedeninin ve başının örtülmesi hür kadını, köle kadın olan cariyeden ve fahişelerden ayırma göstergesi idi. Hür kadın bedenini ve başını örterdi. Böylece ayrışırdı. Köle kadınlar isteseler de başlarını ve bedenlerinin çoğunu örtemezlerdi. Cariyelerle nikahsız cinsel ilişkiye girmek zina sayılmazdı. Kuran, geldiği dönemdeki ve bölgedeki geleneksel anlayış olan kadının açık olmasının, sosyal statü göstergesi olmasını sürdürmüş ve onu esas alarak hukuki ve ahlaki düzenlemeler yapmıştır. Kadının örtünmesini gerektiren bu sebep ancak çağımızda değişmiştir.

 

Cinsel organları Korumak ve Süsleri Göstermemek Aracı

Nur 31. ayette kadının “cinsel organlarını koruması” ve “süslerini göstermemesi” Fıkıh usulünün “seddi zerai” alanına giriyor. Bunlar, asıl amaç olan zinasızlığı sağlayan araçlardır. Ayetten anlaşıldığı kadarıyla, Kuran’ın geldiği dönemde “cinsel organları korumamak” ve “süsleri göstermek”, o toplumda zina yapmaya gitmek anlamını taşıyordu. Zinaya ceza verirken, araç olan cinsel organları korumamaya ve süsleri göstermeye bir ceza vermiyor. Çünkü kadının bunları ihlal etmesi bizatihi bir kötü fiil üretmiyor.

 

 “Araç olduklarından dolayı Kuran’da salt örtünmenin bir ödülü ve salt açılmanın bir cezası yoktur.”

 

FIKIH

Fıkıh, İslam Hukukunun adıdır. Fıkhın önemi, konu ile ilgili ayet ve hadislerin hepsini incelemesi ve işlemesi sonucunda hükme varması ve uygulanabilecek hale getirmek için formüle etmesidir. Fıkıh kadının örtünmesini nasıl ele aldığına bakalım.

 

Saç ve Baş Ayırımı

Fıkıhta baş örtme vardır, saç örtme yoktur. Bu nedenle başın alanını belirler. Başın alanı; kulak memelerine kadar sağ ve sol iki yanı, tepesi ve arkasıdır. Kulak memelerinden aşağı sarkan saç ne kadar uzun olursa olsun, örtülmesi gerekmez. Bu nedenle bu saç örtülmediği halde kılınan namaz geçerlidir. Çünkü kulak memelerinden aşağıda kalan kısım başın sınırları dışındadır. Saç, bedenin bir parçası sayılmıyor. Bu nedenle cünüp olan kadın, gusül abdesti aldığında saçını yıkamak zorunda değildir, başını yıkaması yeterlidir.

 

“Fıkha göre kadının, başını örtmesi vardır ama saçını örtmesi yoktur.”

 

Avret

“Kadın avrettir,” hadisini alarak Fıkıh, kadının bütün vücudunu avret olarak görür. Avret nedir? Avret, cinsel organlar (pudendum)dır. Böylece kadının bütün bedenini cinsel organ olarak görür. Fakat kadına “zorluk çıkarması (ibtilâ’)” ve “ihtiyaç” gerekçeleri göz önüne alınarak bazı istisnalar getirilmiştir. Nitekim yüz, eller ve ayaklar avret olmalarına rağmen; yürümede ayaklarını, işlerini görmede yüzünü ve ellerini açmaya muhtaç olduğundan ve örtülü olmaları zorluk çıkardığından dolayı onları açabiliyor. Bu kolaylık hükmü, zorlukla ve ihtiyaçla karşılaşıldığında başın açılmasını içerir.

 

Kuran’da Avret

Nur, 31. ayetinde; evlenmesi haram olan erkek akrabalara ve kadın cinselliklerinden (‘avrât) anlamayan yabancı erkek çocuklara zinetlerini gösterilebiliyor olması, onlarla cinsel ilişki söz konusu olmadığından dolayı, “avretliği”, Yahudilik ve Hristiyanlığın aksine, kadının bedeni ile değil, cinsel ilişki ile ilgili bir mesele olduğunu gösteriyor. Yani Kuran, kadının bedenini bizzat “avret” olarak görmüyor. Avret olarak görseydi, kadının kocasından başka herkese bedenini göstermesini yasaklardı.

 

Avret Yerini Açma Ölçüsü

Fıkha göre kadının, avret sayılan bedeninin parçalarını bir ölçüye göre yarısını, diğer ölçüye göre dörtte biri kısmını açması, örtülülüğünü gidermez, kadın bu miktar açık haliyle örtülü sayılır.

 

Şehvetle Bakmak

Fıkıhta kadının bedeninin açıklığının önemli olması kadının bedeninden dolayı değil, ona şehvetle bakmaktan dolayıdır. Kadının açık olması değil, erkeğin veya kadının açık kadına şehvetle bakması haramdır. Cariye, dinen bedenini açar ama ona şehvetle bakmak haramdır. Hür kadının yüzünün, ellerinin ve ayaklarının açık olması dinen serbest olmasına rağmen onlara şehvetle bakılması haramdır. Kadının açık saçına da şehvetle bakmak haramdır. Bu şehvetle bakmak, kadının saçının avret olmasından değil, saçına şehvetle bakmanın “fitne” doğuracağı düşüncesindendir. Hadisi şerifte, “yabancı kadının yüzüne şehvetle bakan erkeğin gözlerine kıyamet günü kurşun dökülür,” demektedir. Demek ki fitne doğurmayacak şehvetli veya şehvetsiz bakış haram değildir.

 

Kadına şehvetle bakmak, zinayı doğurmasa da haram olmasının nedeni, şehvetle bakabilmek bakışları doğrultmayı gerektirdiğinden dolayı kadına yapılan gözle tacizdir ve taciz de eziyettir. Fıkhın bu bakmanın haramlığı hükmü, Ahzab, 59. ayetindeki “Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır,” gerekçesinden kaynaklanır.

 

HUKUK ve AHLAK

Örtünmenin İslam’da hukuki mi ahlaki bir mesele mi olduğunu tespit için hukuk ile ahlak ayırımını kısaca yapmak gerekir. Hukuki konular resmi, kamusal, zorunludur ve cezaları vardır. Ahlaki davranışlar gayri resmi, kişiseldir ve kişinin isteğine bırakılmıştır. Cezai müeyyidesi, yaptırımı yoktur. Hukukun amacı adaleti gerçekleştirmektir. Buna karşın ahlakın amacı “iyi”yi gerçekleştirmek, ya da iyiye ve doğruya ulaşmaktır ve kötüyü def etmektir.

 

Kuran’da yaptırım belirtilmeyen kurallar ancak ahlaki olabilir. Örtünme ve iffeti korumak bunlardan biri olabilir. Çünkü açıklığa ve iffeti korumamaya bir yaptırım getirmemiştir. Ayrıca kadının açık olmasında başkalarına zarar vermek de yoktur, kadının kendisine başkaları tarafından tacizle zarar verilmesi vardır ve örtünmenin istenmesi bu zararı önlemek içindir. İffeti korumanın istenmesi, zina fiilini işlememek içindir. İffeti korumamak, zina fiili ile sonuçlanırsa hukuk alanına girer ve cezalandırmaya muhatap olur.

 

Husun ve Kubuh Açısından

Fıkıh Usulüne göre husun; iyi, kubuh ise; kötü demektir. Husun, fayda ve yarar sağlayan, kubuh ise zarar üreten söz ve eylemlerdir. Bunlar, dinin hukuk değil, ahlak alanıdır. Örtünme ise kendi başına başkasına bir iyilik sağlayan fiili değildir ve iyilik üretmez, açık olmak da  kendi başına başkasına zarar veren bir kötülük fiili değildir ve kötülük üretmez. Dolayısıyla bunlar, husun ve kubuha da girmez.

 

“Kadının örtünmesi veya açılması Kuran’ın hukuki konusu değildir.”

 

FIKIH USULÜNDE HÜKMÜN DEĞİŞMESİ

Fıkıh Usulü, Kuran hükümlerinin değişmesini kabul etmektedir. Hükümlerin değişmesi genellikle üç nedene dayanır. Bunlar; sebebin ve örfün değişmesi ve aracın etkisizleşmesidir.

 

Sebebin Değişmesi

Fıkıh Usulü kaidesine göre sebep değişince hüküm de değişir. Bu kaideye göre, kadınların açık olmalarından dolayı eziyet edilmemeleri durumu doğarsa örtünme hükmü de değişir. Çünkü Ahzab, 59. ayette cilbabla örtünmek, eziyet edilme sebebine bağlanmıştır.

 

“Ey nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle de cilbabları (dış elbiseleri)nı üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır.” Ahzab, 59.

 

Mecelle madde 2: “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.”

 

Ayette kadının örtünmesi, açık olması durumunda erkeğin taciz etmesi nedeniyledir. Erkeklerin tacizci olmak özelliğinden çıkmaları ve açık olmanın eziyet sebebi olma durumundan çıkması halinde kadının örtünmesi gerekmediği ortaya çıkıyor.

 

Örf ve Adetin Değişmesi

Kuran geldiği dönemde dışarıda cinsel ilişki için kadın tavlayan erkekler, örtülü kadınları terk ederlerdi. Örtüsüz açık bir kadın gördüklerinde, ona yaklaşırlar ve cinsel ilişki isterlerdi. Kuran, geldiği dönemde ve bölgedeki geleneksel örfte kadının bedeninin ve başının açık olmasının “cinsel ilişki” kurmak işareti olmasını esas alarak kadının cinsel ilişki teklifine uğramasını önlemede örtünmesini önerir. Örtünme ayetleri, Kuran’ın geldiği dönemdeki örf esas alırlar. Ahzab, 59. ayetindeki örtünme bu örf ve adete dayalı gelmiştir.

 

Fıkıh Usulüne göre; nedenin değişmesi yanında, hükmün üzerine bina edildiği örf de değişince hüküm de değişir. Hanefi fakihlerinden Ebu Yusuf (731-798) şöyle der: “Eğer dinde bir uygulama örfe dayalı konulmuşsa, sonraki dönemlerde o örf değişmişse ve bu değişim Kuran’la çelişiyorsa, yeni örf geçerli kabul edilir. Çünkü örf ve adete bağlı olan ayetin hükmü, örf ve adetin değişmesiyle değişir.” Yeni örf, nas gibi olur: “Örf ile tayin, nas ile tayin gibidir.” Mecelle madde 45. “Ezmânın tağayyürü ile ahkâmın tağayyürü inkâr olunamaz (zamanın değişmesiyle birlikte ahkam da değişir).” Mecelle madde 39.

 

Kuran geldiği dönemde kadının bedeninin ve başının açık oluşu, cinsel ilişkiye uygunluk ve davetiye anlamı taşıyordu. Bu örf, çağımızda değişmiştir. Kadının açık olması, cinsel ilişki ifade etmeyen bir anlama evrilmiştir. Anlam kaymasına uğramıştır.

 

Aracın Etkisizleşmesi

Açık kadının cinsel ilişki teklifi nedeniyle rahatsız edilmesine Kuran’ın önerdiği çözümün günümüzde etkisiz bırakılması, yerine başta hukuki olan çözümler getirilmesi nedeniyle Kuran’daki kadının örtünmesinin hükmü değişmiştir.

 

“İslam’da amaçlar değil ama araçlar değişebilir.”

 

SONUÇ

Kadın Kendisinden Dolayı Örtünmüyor

İslam’da kadının bedenini örtmesi, Yahudilik ve Hristiyanlıktaki cinsiyetçiliğin aksine, bedeninin dişiliği ve cinsiyeti ile ilgili bir konu değildir. Erkekle ilgilidir. Erkeklerin, kadına cinsel ilişki nedeniyle musallat olup onu rahatsız etmeleri durumu olmasa kadının da örtünmesi istenmeyecekti. Böylece kadın, kendi kadınlığından dolayı değil, başkası yani ikinci şahıs nedeniyle örtünmekte ve giyim özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Kadının bedenini ve başını açmasının, budünyada ve ahrette cezası hatta günah olduğu zikredilmemiştir. Ama kadının açık yerlerine şehvetle bakan erkeğe ahrette “gözlerine kurşun dökülecek” şeklinde ceza tehdidi vardır.

 

“Kadın, kendi bedeni nedeniyle değil, tacizci erkek nedeniyle örtünür.”

 

“Çağdaşlık ve dindarlık kaportada değil, motordadır.”

 

 

 

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.