İNSANLIK

İNSANLIK

“İnsanlığın hedefi, ölümsüzlüğü bulmaktır. Gidiş üzerine kurulu geliş doğal sistemini sonlandırmaktır.”

 

“İnsanlık, anlamsızlığı kaybetmiştir.”

“İnsanlık; aklı kesmeyen çocukluktan çıkmış, her şeye aklı kesen yetişkinlik çağına ulaşmıştır. Daha önce akletmediği ölümün anlamını şimdi anlıyor, anlamsız buluyor.”

 

“Değerini algılayamadığın şeyden yararlanamazsın.”

 

“İnsan kendisiyle ve insanlarla boğuşur; insanlık ise dünyayla ve evrenle boğuşur.”

 

İnsan ve İnsanlık

İnsan ve insanlık farklı şeylerdir. İnsan, Tanrı ürünü ölümcül; insanlık ise, insanlık ürünü ölümsüzdür. Tanrısal şeyler ölümcüldür. İnsana ölümsüz olma özelliği verilmemiştir. İnsan; kendisiyle ve insanla, insanlık ise; dünyayla ve evrenle boğuşur. Sen hangisisin?

 

“Artık, ölmek için ömrünü tamamlamak amacıyla yaşayacak insanlara hayat hakkı yoktur.”

 

Yazılarımızı; saldırarak ya da savunarak, kişilerin pozitif ya da negatif doğal duygularını tatmin etmek amacıyla yazmıyoruz. Yazmamızdaki amacımız; eksikliğini tespit ettiğimiz; öncelikle düşünme işlemini, sonra da akılcı ve bilimsel düşünme biçimini uygulamalı yapmayı öğrenmektir.

 

“Artık, yeniçağa göre yapabilecek işi olmadığından, ömrü lüzumsuz vakit olacağından lüzumsuz kalan insanın lüzumsuz vakitlerini geçireceği doğal işlere yer yoktur. Artık luzumsuz vakti yaşaması, kişilerin inisiyatifine bırakılmayacaktır. Lüzumsuz olan kişi, zorunlu olarak ya yeniçağın işlerine uyumlu olacak ya da yaşayamayacaktır.”

 

 

TEK DÜNYA (One World)

 “İnsanlık, birleşmiş tek topluluktur.”

 

“Artık insanlık, tek vücut haline gelmiştir.”

Artık insan yok, insanlık vardır.”

 

 “Artık meseleler; devlet ve millet değil, bütün insanlık bazında ele alınacaktır.”

 

“Küresel işbirliği değil, merkezi küresel yönetim gerekir. İşbirliği ülkelerin canının isteğine, merkezi yönetim ise zorunluluğa dayalıdır.”

 

 “Artık ağızla iş yapmanın sonu gelmiştir. Artık kafa ile iş yapmaya geçilmiştir.”

 

 

EVRENSELLEŞME

“Artık işleri formalite icabı yaparak kolay yolla hayatı yaşamak sona ermiştir.”

 

Koronavirüs, küreselleşme nedeniyle, dünyanın zaten tek dünya (one world) olduğunu açığa çıkarmıştır. Şimdi ise insanlık, uzaya taşınmaya ve orayı kullanımına almaya başlıyor. Böylece evrenselleşme olacak, evren tek bir dünya yapılacaktır. O nedenle tüm insanlığın olacak şekilde, bütün evreni planlayan ve yöneten “evren devleti” kurulmalıdır.

 

İnsanlık Medeniyeti

Kültür Ulusaldır, Medeniyet Uluslarüstüdür

 

“Küreselleşmenin sonu” geldi deyip, “ulus devlete dönüş” imkansızdır.

 

Artık ulus kaldı mı? Uluslar birbirlerinden ne kadar ve hangi konularda farklıdırlar? Her şey, temel madde olan asitin farklı versiyonları değil midir? Oksijen, hidrojen, protein vs. farklı yapılardır ama aynı asit malzemesidirler. İnsanlık da, aynı temel malzemenin farklı insanları tarafından oluşturularak tek olmuştur.

 

İnsanlık medeniyeti de artık teke inmiştir. Daha önceleri de medeniyet tek idi ama milletler tarafından pratik yorumları biraz farklı idi. Mesela medeniyet kavramı olan “Tanrı”, milletler tarafından farklı tanımlanabiliyordu ama yine esası belirleyen Tanrı idi. Mesela mabet; bütün milletler farklı formda da olsa, yine mabedi uyguluyordu.

 

Şimdi ise her millet, medeniyeti tek formda uyguluyor. Bu medeniyetin adı “insanlık medeniyeti”dir. Ulaşım medeniyetini, motorlu araçlar belirliyor. Ekonomiyi kapitalizm belirliyor. İş medeniyetini teknolojik cihazlar belirliyor. Her alanda da böyle oluyor. Önceleri kültürü belirleyen unsur doğa idi. Her millet, yaşadığı coğrafyada bulunan yiyecek türünün yönlendirmesiyle yemek kültürü üretiyordu. İklime göre giyim kültürü. Şimdi her millet, mesela konfeksiyon sayesinde aşağı yukarı aynı giysileri giyiyor, gurme sayesinde de aynı yemekleri yiyor.

 

Maddi alanlarda durum böyle de, manevi alanlarda farklı mı? Değildir. Çağdaş insani değerler, insan hakları, hukuk, her milletin manevi medeniyeti olmuştur. İnsan tanımı dahi tek olmuştur. Tanrı tanımı da teke iniyor. Belki de böylece tevhide ulaşılacaktır. Artık ulusal kültürler, lokal kalmak ve giderek erozyona uğrayıp yok olmak durumundadır. Mesela lokalitenin dışına çıkıldığında, küresel kamusal ortak alanda küresel dil konuşmak zorunluluğu vardır, kendi dilini kullanamıyorsun. Çünkü küreselleşmiş insanlık vardır ve küresel dil gereklidir. Küresellikte, lokalitelere yer yoktur. Ülkenizin sınırları dışına çıktığınızda diliniz sona eriyor.

 

Kültür Şoku

İnsanlar kendi kültürlerinden farklı bir kültürle karşılaştıklarında kültür şoku yaşarlar. Kültür şoku; kendi kültür ortamından başka bir kültür ortamına katılan bireylerin yaşadıkları bunalım ve uyumsuzluk durumudur. Fakat artık kültür şoku yaşamıyor kimse. Çünkü küreselleşme nedeniyle kültür de ortak hale gelerek teke inmektedir. İnsanlar kültürel asimilasyona uğruyorlar ama bu kültür, bir tek milletin değil, insanlığın ortak kültürüdür. Artık ulusal kültürler kalmıyor, küresel medeniyet var oluyor. Bunun adı “insanlık medeniyeti”dir. Medeniyet, insanlığın ortak ürünüdür. Şimdi bu ürünler insanlığın kafa katmanı tarafından üretiliyor. Şimdi kültür değil, doğrudan medeniyet üretiliyor. Bu kafa katmanı insanlığın ortak kafa katmanıdır. O nedenle onların, aksiyolojik ve teknolojik ürünleri bütün insanlar tarafından kullanılabilmektedir.

 

“Artık ulusal kültür yok, insanlık medeniyeti var.”

 

İnsan Yok, İnsanlık Var

“Artık öyle eskisi gibi, bedensel işlerle kolay ve çok para kazanılamayacaktır.”

Artık insan yok, insanlık vardır. İkisi farklı şeylerdir. İnsanlığı, insanlar meydana getirirler ama insanlar demek değildir. İnsanlık; insan zihninin ürettiği varlıktır. Bundan sonra; insan için çalışmak değersiz, insanlık için çalışmak değerli olacaktır. O nedenle; insanların ihtiyaçlarını karşılayan işler ve eşyalar çok ucuz olacaktır. Bu nedenle; insanların avam tabakasının doğal duygularını tatmin için; el, ayak ve ağız gibi biyolojik organlarla yapılan pratisyenlik işler değersizleşecektir. İnsanlık için; kazanımlı insan vergisi kazanımlı beşeri zihinle yapılan zihinsel teorik işler ve ürünler değerli olacaktır. Bundan sonra artık; şarkıcılık, türkücülük, sunuculuk, vaaz, dinadamlığı, öğreticilik gibi fiziksel ağızla; spor gibi tanrı vergisi ayak ve elle yapılan bütün işler sona erecektir. Tanrı vergisi bedenle kolay yapılan işlerle öyle eskisi gibi çok, hatta hiç para kazanmak olamayacaktır.

 

“Artık her alanda ihtiyaç, pratisyenliğe azalacak, teorisyenliğe artacaktır.”

“Önce insanca düşün sonra insanca taşın, zorunlu olarak gerçekleşecektir.”

 

“Bundan sonra; yapılan işlerin, insanların duygularını tatmin eden tüketici mi, yoksa insanlığın gelişmesine katkıda bulunan üretici işler mi olduklarına bakılacaktır.”

 

İnsanlık, 18 asırdan itibaren insanın ve ekonun doğasını, egemenliği altına almaya başlamıştı. Aksiyolojisini de bu doğrultuda oluşturmuştu. O zamandan beri insanlık, doğaya egemenlik rotasında teknolojik gelişmeleri sürekli sürdürdü. Fakat insanlar, kendilerini kontrol ederek ve yöneterek ne kendilerinin ne de ekonun doğasına egemenliği uyguladılar. Şimdi artık teknolojik hayatın egemenliği nedeniyle, doğaya zorunlu egemenlik uygulanacaktır. Artık insanlar öyle içgüdülerin ve dürtülen tetiklemesiyle içlerinden geldiği gibi doğal doğaçlama hareket edemeyeceklerdir. Artık her davranışını kendisi kontrol ederek ve yöneterek yapmak zorunda kalacaktır. Yapmaması durumunda faturayı hayatıyla ödeme durumuyla karşılaşacaktır. Zaten teknolojik aletleri kullanmada, önce düşün sonra taşın usulü vardı. Düşünmeksizin yanlış bir tuşa dokunmakla, çok büyük zararların doğması da, hayati tehlike de vardı. Fakat şimdi, insanlarla ilişkilerde de doğaçlama davranış sona erecektir. Çünkü faturası, ölüm tehlikesidir.

 

“Şu anki nesil, çocuk sevebilecek belki en son nesil olacaktır.”

“Belki de bundan sonra hiçbir zaman insan yüzü göremeyeceğiz.”

 

“Şimdiye kadar sahte maske ile dolaşan insan, bundan sonra gerçeği ile zorunlu dolaşacak, ama kıymeti olmayacaktır.”

 

“Teknolojik dünyada; yanlış tuşa basınca; tevbe-istiğfar, özür işe yarıyor mu?”

 

“Fiziksel kafa, metafizik konuları algılayamaz.”

“Fiziksel kafadan zihinsel işler beklenemez.”

 

Artık şu sorular sorulacaktır:

İnsan dünyaya niçin gelecektir? Nasıl geçinecektir. Birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayan işler yaparak geçinecekse, o zaman birbirleri için dünyaya gelecek demektir. Bunun için dünyaya gelmesine neden gerek olsun ki? Sadece dünyanın kaynaklarını tüketir. Bu dünya kaç milyar insan bakabilir ki? Dünyanın kaynakları bitince milyarlarca insan ne yapacaktır? Hiç kimse kendi isteğiyle dünyaya gelmiyor. Ana-baba denilen iki kişinin isteğiyle geliyor. Peki bu ana-baba niçin dünyaya birini getirecektir?

 

Eğer insan, insanlığın belirlediği hedefleri gerçekleştirmek için dünyaya gelecekse, buna gerek vardır. Dolayısıyla insanlığa katkısı olmayan insana bu dünyada gerek yoktur.

 

Artık yaşam, paraya dayalı hale gelmiştir. Harcanan her saniye ve atılan her adım parayla oluyor. Bu parayı, birisinin vermesi gerekiyor. Para, tarlaya ekip biçilemiyor. Birisi neden ve nasıl verecek bu parayı?

 

Yani dünyada artık insana ne gerek vardır? Bugüne kadar, doğallığın egemenliği nedeniyle, diğer bütün canlılar gibi, insan da, türünü sürdürmek için ürüyordu. Ama şimdi insan doğaya egemen oldu ve kendi teknolojik insanını yarattı, türünü sürdürmesine gerek kalmadı. Hatta türünü sürdürmesi, dünyanın yok olmasına neden oluyor.

 

O nedenle bundan sonra milyarlarca insana ihtiyaç kalmayacaktır. Sadece insanlığın varlığını sürdürecek birkaç bin insan yeterli olacaktır. Bu insanlar da, artık beşeri kafa işi yapan filozof ve biliminsanlarıdır. Zaten insan tarihi boyunca dünyaya yüz milyar insan gelip geçmiş, sadece böyle olan birkaç bin tanesinin ismi biliniyor, onlar da işte; insanlığı ve bugünü doğuranlardır. Onların içinde bizden kim var? Biz hangisindeniz?

 

İşte bu birkaç bin tane insan cevher, onu üreten milyarlarca insan onun curufu olarak görülüyor. Cevher yaşatılır, curuf toprağa gübre olarak geri gönderilir. Artık bundan sonra insan curufuna ihtiyaç duyulmuyor.

 

Kitap

Alfred Adler (1870-1937)

Avusturyalı filozof psikiyatristtir. Bireysel psikolojinin kurucusudur.

 

Adler, şu öneriyi yapar:

“Çocuğun, ileriki yıllarında kişilik sorunu yaşamasına neden olacak anne baba davranışı şudur; çocuklarına özen göstermek ve aşırı koruma sağlamak, sonuç olarak çocukta şımarma tehlikesi yaratmaktır. Böyle bir anne baba tutumu, yanlıştır. Bunun yerine, çocuklar hata yapsalar dahi kendi sorunlarını çözmelerine ve bazı kararları kendilerinin almalarına izin vermek uzun vadede onların iyiliğine olacaktır.”

Kitapları:

– İnsan Doğasını Anlamak

– Yaşama Sanatı

– Yaşamın Anlam ve Amacı

 

Okuma ve Düşünme Tekniği

Her şey, bağ kurmakla yapılabilir

Okunan şeylerin öğrenilmesi için, üzerlerinde düşünme yapmak gerekir. Sadece okuma yapılırsa, hafıza ile öğrenilir. Düşünme ile öğrenilirse, zihinle öğrenilmiş olur. Hafıza ile değil de zihinle öğrenme yapmak gerekir. Çünkü zihinle öğrenme durumunda öğrenilen şeyle oluşulur. Beyin aynı anda iki bağ kuramadığından okurken düşünmemek, düşünürken de okumamak gerekir. Okumayı bitirip, hatta okuma yapılan mekandan uzaklaşıp, belki de dolanırken düşünme yapmak gerekir. Bu durumda, okuma ile olan bağ koparılıp sadece düşünme ile bağ kurulur. Hani “Türk’ün aklı kaçarken gelir,” diye bir gerçekçi söz vardır ve bu durumu ifade eder. Aslında bu söz, bütün beyinler için geçerlidir.

 

Hafıza ve Zihin

Beyni akışkan ve seyyal yapan tek şey düşünme işlemidir. Düşünmeyen kafa, kaya parçası ile aynıdır. Kaya, asitin donuklaşmış ve katılaşmış tortusudur. Neticede kaya parçasının temel malzemesi, beyin gibi, asittir. Beyin de düşünme işlemi yapmazsa, donuklaşır ve katılaşır. Ezberle yükleme yapmak, hafızayı puntolayarak donuklaştırır. Ezberlenen bilgi, kaydedilen moleküllerde kalır, dolayısıyla hatırlanması zor olur. Fakat düşünülerek alınan girdi, çok sayıda başka moleküllerle bağ kurarak alındığından bir tanesinin tetiklenmesi ile birlikte, diğerleri çorap söküğü gibi geleceğinden hatırlamak kolay olur.

 

O nedenle olabildiğince az ezber yapmak gerekir. Ezber yapıldığı oranda beyin hafıza olarak kullanılır. Hafıza depodur, zihin imalathanedir. Beyni depo değil, imalathane olarak kullanmak gerekir. Beynin imalathanesi, düşünme işlemini yapan zihindir. Fikir ve bilgiyi hafıza değil, zihin üretir. O nedenle; yapay zeka değil, yapay zihin önemli olacaktır.

 

Müzik

İnsani Duygu Aşısı

 TSM

“Sönmez Artık Yüreğimde Yanan Bu Sonsuz Ateş”

Seçil Heper’den

 

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.