BAYRAM NAMAZI MESELESİ

BAYRAM NAMAZI MESELESİ

 

“Şu kesindir ki; İslam’da cemaatle ve mabette icrası farz olan hiçbir ibadet yoktur.”

“Kolay yapılan basit işlere, Allah’ın vermediği değeri vermek boşunadır.”

 

Konuları felsefi ele alırız. Konu ile ilgili, ilgili bilim dalının teknik bilgilerini veririz. Onların üzerinde düşünme yaparız. O nedenle sorgulayıcı bakarız. Ne savunur ne de saldırırız. Ne onaylar ne de çürütürüz. Felsefi bakınca, ne tür bir sonuç ortaya çıkacağına bakarız. Sonuçları reddetmekle, mevcut sonuç değişmez. Felsefi bakış; konu ile ilgili teknik bilgiler üzerinde akıl yürütmektir. Yani akılcı ve bilimsel düşünmeyi uygulamaktır.

 

“Topluma İslam hakkında teknik bilgi verilmiyor, kasten cahil bırakılıyor. Toplumu sömürebilmek amacıyla geçersiz önem pompalanıyor. Sen teknik bilgiyi ver, gerisini topluma bırak.”

 

“Filozof ve biliminsanlarının, sadece felsefe ve bilim yapma görevleri yoktur. Ülkelerinin ve dünyanın yanlışlarına da müdahale etmek sorumlulukları vardır. Tarih boyunca böyle olmuştur.” Teorik Fizikçi, filozof A. Einstein (1879-1955)

 

Bayram namazlarını, İslam’ın dinsel organize edilişiyle birlikte ele almak gerekir.

 

Kısa teknik bilgi verelim: Bayram namazı; Ramazan ve Kurban olmak üzere yılda iki defa kılınan, iki rek’atlık namazdır. Fıkh’a göre; hiçbir mezhepte farz değildir. Nitekim bayram, Kuran’da yoktur. Zaten Kuran’da olmadığından farz yapılamamıştır. Fıkıh Usulüne göre; bir eylemin farz olabilmesi için, delalet cihetleri sağlam olmalıdır. Delalet cihetlerinden biri yok ya da zayıf olursa, farz yapılamaz. Bayram namazı, Kurani delalet ciheti zayıf olduğundan farz yapılamamıştır. Yani Kuran’da açık ve net delili bulunamamıştır.

 

Fakat daha sonraları Müslümanlar, iktidarların isteğiyle, dini örgütleme yolunda, “bayramsız din olmaz” gerekçesini kullanarak, müesses Yahudilik ve Hristiyanlığı taklit ederek ve onlara benzeterek bayram üretmişlerdir. Ama onlardaki on civarındaki bayram yerine, en az miktar olarak, “yemeği” esas alıp; oruç ve kurban üzerine, camilerde kutlanan yılda iki tane politik ve sosyolojik amaçlı bayram ihdas etmişlerdir.

 

“Kolaycı tamahkar kişi, kolay ve eğlenceli işin, çok kazanç için, farz olmasını ister.”

 

“Ucuz etin yahnisi acı olur.” Türk Atasözü

“Ne kadar ekmek o kadar köfte.” Türk Deyimi

 

Füru Fıkhına göre; bayram namazları; cemaatle kılınması şart olmayıp, bireysel de kılınabilir. Ezan ve kamet okumak gerekmiyor. Hutbe de farz değildir. O zaman ne kalıyor?

 

“Dini unsurlara, dinin verdiği kadar değer vermek, daha fazlasını vermemek gerekir. İşte bir problem doğduğunda insanları bu unsurlardan uzak tutmak sorun oluyor.”

 

İktidar mezhebi olduğundan iktidarların isteği nedeniyle, sadece Hanefi Mezhebi, onu ancak vacip yapabilmiştir. Hanefi Mezhebi, Özellikle 8. asırda Halife Harun Reşid’den itibaren Abbasiler, Selçuklu ve Osmanlılar dahil olmak üzere İslam dünyasının ana akım iktidar mezhebi yapılmıştı. Bu sayede de mezhebin yaşaması ve yayılması sağlanmış oldu.

 

“Dünyevi çıkarları dini unsurlara bağlı olanlar, onlara aşırı değer yüklerler.”

 

“Bir şeyi dayatan kişinin, ondan ne kazandığına, onun için ne harcadığına bakılmalıdır.”

 

Bayram namazlarının İslam’da farz olmaması, Kuran’ın, Yahudilik ve Hristiyanlığın örgütlü dininin farz bayram konseptine muhalefetine dayanır. Bu dinlerde bayramlar genellikle mabetlerde cemaatle ve yüksek sesli makamlı cemaatle okumalar olan “ayinlerle” kutlanır. Özellikle bayramı günü kilise ve sinagoglar çok kalabalık olur.

 

“İslam, semitik dinden doğar ama onu sonlandırmak ister.”

 

“İslam, iktidarlar ve din işportacıları tarafından, eski Yahudilik ve Hristiyanlığa dönüştürülmüştür.”

“İslam; oral ekonomik sektör, dini unsurlar da satılan emtiası yapılmıştır.”

 

“Din satanlara bakınız; hep kürsüden döverler, hiç ringe çıkıp dövüşemezler.”

 

Yahudilikte Bayramlar

Yahudi bayramlarından amaç; İbranilerin, tarihte yaşamış oldukları önemli olayların canlandırılması, hâtıralarla kin ve intikam duygularının daima canlı tutulması, dünyevi hedeflerine ulaşmada toplumunu motive edip çalışmalarının sürekli sürdürülmesini sağlamaktır. Yahudilik’te bayramlara mesnet yapılan hatıralardan bazıları şunlardır: Musa (Moşe Rabenu)’nın önderliğinde Mısır’dan ayrılıp kölelikten kurtulmanın kutlandığı Pesah. Tanrı’dan “10 Emir”in alınmasının kutlandığı Şavot. Zamanın İbrani düşmanı, Babil Kral yardımcısı Haman tarafından, Yahudilerin Babil’de kıyıma uğratılması olayının Ester (MÖ. 5. yy. İbrani Kraliçe) tarafından engellenmesinin anısına 2 gün Purim. İbranilerin kutsal mabedi olan Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nın MÖ. 586 ve MS. 70 yıllarında iki kez yıkılmasının anıldığı matem günü olan Tişa Beav. Bir yılda Tevrat’ın tüm bölümlerin okunarak hatmedildiği Simhat Tora. Müslümanlar, Kuran’ı hatmetmeyi bu “Simhat Tora”dan aldılar.

 

“Yahudiler geleceğin, Müslümanlar geçmişin kavgasını yaparlar.”

“Yahudiler geri dönüşümcü; Müslümanlar geri döngücü davranıyor.”

 

“Müslümanlar, halen kendilerini aşamamışlardır. Kendileriyle problemlidirler.”

 

“Yahudilerde bayramlar; hormonlara değil nöronlara; mideye değil beyne hitap eder.”

 

“Müslümanlarda bayramlar; nöronlara değil hormonlara; beyne değil mideye hitap eder.”

 

Müslümanlar; ahreti satın almak ve bu dünyada doğal duygularını tatmin etmek için bayram yaparlar. Yani “Hem sevap hem kebap, duble menfaat.” Böyle bir şey yok.

 

“İnsanlara konular hakkında teknik bilgi vermek gerekir. Önemini dayatmak gerekmez. Kişi, bir konuya çok önem yükleyerek dayatıyorsa, mutlaka ondan çıkarı vardır.”

 

“Filozof ve bilim insanı, bulgusunu ortaya koyar kenara çekilir. Kabul ettirmek için hiç uğraşmaz. Neden? Çünkü amaçları; kişisel değil, insanlığın çıkarıdır.”

 

Ayinler

Yahudi bayramları ayinlerle kutlanır. Mesela Yom Kipur bayramında beş adet ayin vardır. Müslümanlar, cemaatle ibadetlerdeki “tekbir ve selavat” gibi cümleleri ayinli okumayı buradan almışlardır. Ayin; tanrıya ibadet değil, topluma yapılan kutlama törenidir.

 

Yahudi ayinlerinde ayrıca toplu günah çıkarma (vidui) merasimleri vardır. “Vidui”, kelimesi, abdestin Kuran’daki karşılığı olan “vudui” kelimesi ile aynıdır ve temizlenmek demektir. Yine Yahudiliğin bu toplu günah çıkarma işi taklit edilerek, Osmanlı zamanında, Cuma akşamları camilerde, imam önderliğinde “toplu tevbe” yaptırılırdı.

 

“Din işportacısı; insanların dindarlığına değil, işportacıdan ne satın aldığına bakar.”

 

“İşportacı, sattığı malı kendisi kullanmaz.”

 

 

CUMA NAMAZI

“Allah’la bireysel bağ kurulur, toplu mitingle kurulmaz.”

 

“İbadet, Allah’la bağ kurmaktır. Bağ kurdurmayan ibadetin değeri yoktur.”

 

Dini örgütlemenin bir diğer unsuru, mabette haftalık toplu ibadetlerdir. Kuran’da Cuma ile ilgili ayet şöyledir: “Ey iman edenler! Cuma günü salat için duyuru yapıldığında Allah’ı anmaya koşun; alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için hayırlıdır.” Cuma, 9. Ayette görüldüğü üzere; Cuma salatı için; camiye, hocaya, cemaate, hutbeye koşun demiyor. Bunlar önemli olsaydı Allah bunları emredemez miydi? Salat, sıla kelimesinden gelir ve bağ kurmak demektir. Soyut tanrıya somut bedenle değil, soyut zihinsel düşünmeyle bağ kurulabilir.

 

“Allah’ın söylemediğini, Allah adına söyleme yetkisi kimden alınıyor?”

 

İslam’da Cuma namazı dahi, herkese farz değildir. Farz olsaydı, herkese farz olurdu. Öncelikle kadınlara farz değildir. Erkekler içerisinde de sadece şehir merkezlerindekilere farz yapılmıştır. Şehrin mahallelerinde, kasaba ve köylerde oturan erkeklere de farz değildir. Cuma tamamen siyasal bir namaz olduğundan sadece Halifenin bulunduğu başkent (payitaht)teki, Halife ya da Sultanın kendisinin inşa ettirdiği Selatin adı verilen sadece bir tane camide kılınabilirdi. Çünkü hutbe; “halifenin bildirisini” Allah’a değil, halka iletmek içindir. O nedenle Fıkha göre; Cuma namazını öncelikle devlet başkanı, o yoksa vali, o da yoksa devlet başkanının atadığı bir bürokrat kıldırabilir. Hutbeyi de ancak bu yetkililer okuyabilir.

 

“İstediğin kadar pahalı cihazın olsun, internetle bağ kuramıyorsa değeri yoktur.”

 

Cuma adı altında, haftalık cemaatle ibadet sistemi de, Yahudilik ve Hristiyanlık’tan alınmış, İslami unsurlarla formüle edilmiştir. Cumanın, kadınlara farz yapılmaması, eski Yahudilikten alınmıştır. Onda kadınların, cemaatle ibadetlere katılmaları yasaktır.

 

Cumanın Amacı

Her şeyden önce, yapılacak işten hedeflenen amacın belirlenmesi gerekir. Formalite araçlar, amaç yapılırsa, amaca ulaşılamaz. Yapılan iş boşuna yapılmış olur. Bugün Cuma namazındaki amacın ne olduğu belirlenmeli ve o amaç gerçekleştirilmelidir. Cuma namazı, geçmişte siyasal amacını doğuruyordu. Ama bugün doğurmuyor. Fakat ondan bugün tekrar siyasal amaç üretilmek isteniyorsa, bu boşuna uğraşıdır, çünkü o amacı doğurmuyor ve doğurmayacaktır. Çok sayıda farz varken sadece Cuma namazında ısrar edilmesi nedendir? Çünkü dini örgütleme, kamusallaştırma ve din teşkilatının varlığını sürdürme isteniyor. Bunu yapmak için de, başka hiçbir dini gerekçe bulunamıyor. Gerçi bu da, yeterli gerekçe değildir.

 

Kafa Katmanı

Toplumlarının bugünkü kafa katmanını işgal edenlerin yapmakla sorumlu oldukları şey, kafa ile yapılabilen zor iş olan bugüne göre paradigmalar üretmektir. Kolay iş olan, bin yıl önceki akıl çapının hazır formülasyonlarını topluma satarak avam düzeyi tatmin sağlamak değildir. Ülkenin kafa katmanına neden hitap edemiyor? Yani bir ülke için en büyük şansızlık, bin yıl sonraki kafa katmanını işgal edenlerin akıl çapının, bin yıl öncesindekine dahi ulaşamamış olmasıdır. Toplumlarının, çağdaşlaşamamalarını ve geçmişte kalmalarını sağlamasıdır.

 

“Türkiye’de işler; gündelik hayatı yaşama biçimiyle yapılıyor. İş için eğitim almaya gerek görülmüyor. Mesela, dizilerde roller, gündelik hayattaki davranış biçimiyle icra edilebiliyor. Politik ve dini işler de öyledir.”

 

Kitap

Ernest Hemingway (1899-1961)

Şöyle diyor:

“Savaş, şimdi, eskiden olduğu gibi, insanların ekonomisi için bir çatışma değildir. Artık savaşlar, insanları mutlu etmeyi başaramayan ve insanların vatan sevgisini kötüye kullanan yöneticiler için yapılıyor.”

Kitabı:

“Silahlara Veda”

Savaşın arasına aşkı koyarak, ölümle yaşam arasındaki uçurumu belirtir.

 

“Şimdiye kadar savaşlar, bedenler arasında idi. Şimdi ise, kafalar arasındadır.”

 

“Atatürk’ün bu topluma kıyağını, yüz yılda değerlendiremeyen toplum zor iflah olur.”

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.