AKIL ÇAPININ SONUÇLARI

AKIL ÇAPININ SONUÇLARI

“Aptal insanlar, hayal ettikleri şeyin kendilerinde değil, başka bir yerde olduğunu hayal ederler.” Henry Thoreau (1817-1862)

 

Bir önceki programda, akıl çapını genişletmeyi anlatmıştık. Bu konuya bağlantılı olarak bu programda, Akıl Çapının Sonuçlarını anlatacağız.

 

Gündelik Hayattaki Sonuçları

Akıl çapının gündelik hayattaki sonuçları, kişinin, insanlarla ve tanrı ile olan ilişkilerinde görülür. Gündelik hayatının tamamını düşünerek, planlayarak ve gereğini yaparak yaşar. Önce düşünür ondan sonra onu yapar. Tanrı ile de ilişkisini düşünerek kurar. Bir kişi, insanlarla nasıl ilişki kuruyorsa, ibadetlerinde de tanrı ile ilişkisi aynı olur. Nitekim camilerde ezanların başkalarını rahatsız edecek şekilde okunuşuna ve namazların haşin ve hırsızlama kılınışlarına bir bakın, bu durumu göreceksiniz. Şunu bilelim ki akıl çapı insan olacak kadar gelişmemiş kişilere ne insanlar değer verir ne de tanrı.

 

Akıl çapı küçük olan kişi, akılla değil, doğal içgüdü ve dürtülerle hormonal hareket eder. Herkese kaba saba yani animal davranır. Mesela insanların üzerine pencereden aşağıya halı ve kilim silkeler.

 

Akıl çapını genişletmek, alzheimer ve parkinson hastalıklarının oluşmasını önler. Çünkü bu hastalıklar, beynin düşünmemekle tembelleşmesinden, nöronların donuklaşmasından ve ölmelerinden olur. Hele de zıt şeyler okumak ve düşünmek, beyin hücrelerinin cıvıl cıvıl olmalarını sağlar. Hücreler diri ve çalışkan olur. Birbirleriyle bağ ve ilişki kurarlar.

 

Küçük akıl çapında olan kişi ile; bir konu tartışılamaz, irdelenemez, sorgulanamaz. Hemen didişme, çekişme ve kavga yapar. Genellikle peşinhükümlüdür. Kişilerin kişilikleriyle meşgul olur. Hakaretçidir. Kişiliğe saldırır. Yargı, hüküm ve infazdan oluşan üçü bir arada olan kişidir. Şöyle bir felsefi söz vardır: “Büyük akıllar fikirlerle, orta akıllar olaylarla, küçük akıllar kişilerle meşgul olur.” Akıl çapı küçük olan kişi, gerçek dindar da olamaz.

 

Entelektüel Hayatta Sonuçları

Aklın çapının genişlemesi kişiyi, daha önceki kişi olmaktan çıkarır. Gelişerek çaımızın akıl çapına gelir. İnsanlık, çağımızda genel olarak, bedensel ve fiziksel olan her eylemi aşmış, zihinselliğe geçmiştir. Bu durumu şu veciz sözümüz şöyle ifade eder:  “18. asırdan sonra işler koldan kafaya geçmiştir.” İnsanlık, bugünkü akıl çapına, geçmişin akıl çapının ürünlerine karşı zihinsel boğuşmayla gelmiştir. Geçmişin akıl çapı, Batı toplumlarının kültürel mirası olan Yahudi-Hristiyan ürünü idi. İşte Batı’da yaşayan ve bu Yahudi-Hristiyan kültüre mensup insanlar, hatta din adamları ve ilahiyatçılar, Ortaçağda 1500 yıl boyunca, toplumlarının akıl çaplarına karşı bir boğuşma yaptılar. Bu kültürü aştılar. “Halk ne der?”, “Papalığın Engizisyon mahkemesi bizi öldürür,” diye düşünmediler. Halklardan da, iktidarlardan da korkmadılar. Böylece insanlığın akıl çapını genişlettiler ve bugünün icatları bize sağladılar.

 

Bugünü bize sağlayan filozoflardan biri olan Spinoza, 17. asırda şöyle der: “Dinsel bağnazlık, cehaletin sığınağıdır.”

 

Dinsel bağnaz olanlara bir bakın, cahildirler ve akıl çaplarının, beş yaşındaki çocuğun ve on bin yıl önceki insanlığın akıl çapında olduğunu göreceksiniz. İnsanlık, tarih boyunca bu dinsel bağnazlıktan çok çekmiştir. Bu bağnazlık, gelişmenin önünde hep engel olmuştur. Bu dinsel bağnazlık olmasaydı, bilim bugünkü aşamaya binlerce yıl önce gelecekti ve bugün insan belki de yüzlerce yıllık ömre sahip olacaktı. Gelişme, dışlanmaya rağmen düşünenler sayesindedir.

 

Din Sömürgecileri

Halkı sömürmekten başka düşünceleri olmayan ve bu nedenle, yok etme pahasına toplumunun olduğu yerde sayması için antik anlayışları din adı altında dayatan ve toplumun çağdaşlaşmasını önleyen “Din sömürgecileri”nden korkarak toplumu çağdaşlaştırmaktan kaçınmamak gerekir. Bu sömürgeciler, tarihin başlangıcından beri ve her döneminde var olmuşlardır. Bugün de onların varisleri vardır. Ne yazık ki bu varisler sadece Türkiye’de vardır. Başka ülkelerde kalmamıştır artık. Bu kişiler, her devirde olacaklardır. Bunlar, o gelişme engelcilerinin devamıdırlar. Bunlar her devirde gelişmelere karşı çıkmışlardır ama bütün gelişmelerden ilk önce yararlanan onlar olmuşlardır. Bu kişilerin engellemelerine itibar etmemek gerekir. Hatta onlara karşı çıkılmalıdır ki etkin olamasınlar. Onlar, insanlık çizgisinde hep en değersiz insanlar ve insanlığın düşmanları olarak görüldüler. Şunu bilelim ki;  “Düşünürlerin dışlandığı yerde gelişme olmaz.”

 

Din sömürgecilerinin derdi, dinin egemen olması, insanların dindar olup dünya ve ahrette mutlu olmaları değildir. Onlar, dinin egemen olmasını istemezler, çünkü din egemen olursa, din ve tanrı satamazlar. Onların derdi, tanrıyı ve dini sektör yapıp, kendi milletini ve taraftarlarını sömürerek bu dünyada kral hayatı yaşamaktır. O nedenle onlara hizmet etmeyenleri, çok iyi dindar da olsalar, kafir olarak görürler. Kendi insanını sömüren din işportacılarına itibar etmemek gerekir. Bir kişi, neden başkasının inancı ile meşgul olur? Kendi inancınla meşgul olsana! Hangi hak ve yetkiyle başkasının diniyle, donuyla meşgul oluyorsun? Bunlar, çağımızın akıl çapına göre akılsız, irrasyonel, mantıksız kişilerdir, çağdışı kalmışlığın göstergeleridir. Bu çağda din satanların mutlaka akıl çapı, geçmişteki çaptadır.

 

Din ve Millet Düşmanlığı

Milletin çağdaşlaşmasını, dini kullanarak önlemeye çalışanlar, milletin ve dinin düşmanıdırlar. Milletin ve dinin çağdaşlaşmasını önleyerek yok olmalarına çalışırlar. Hiçbir din, olduğu yerde kalmayı ve çağına ayak uydurulması önlenerek yok olmayı istemez. Dinin, çağa uydurulmasını engellemeye çalışanlar, aslında dinin hiçbir hükmünü uygulamayanlardır. Ne kendimizi ne de çocuklarımızı bunlara teslim etmemeliyiz. Kafası şeyhliğe uygun olan kişiye, istediğiniz kadar, “şeyhe gitme” deyin, boşunadır. Kim ne derse desin! İnsanımızı çağın akıl çapına getirmek gerekir. Türkiye, din kullanılarak, kimliksizleştirilmeye ve çağdışı bırakılmaya çalışılıyor.

 

İnsanlık çizgisinin bugünkü kesiti, Batı dininin ve toplumunun ürünü değildir. Batı toplumunun kültürüne ve dinine aykırı bir üründür. Hatta bu Hristiyanlık aşılınca bugünkü gelişmeler yapılabilmiştir. Çünkü Batılılar, dinlerine aykırı olan yeni ürün üretenleri hep öldürmüşlerdir. Bu yeni ürün, hasbelkader orada yaşayan filozof ve biliminsanlarının zihinsel boğuşma ürünüdür. İşte bu ürünler, daha sonra başta Batılıların ve sonra bütün insanların kültürü olmaya başlamıştır. Müslüman dünya, ne Ortaçağda ne de bugün böyle bir zihinsel boğuşma yapmaya ne cesareti ne de zihinsel kapasitesi olmuştur. Ne olacağını sanıyor? Bu aşamaları yapanlarla aynı nimetlere ve hayat kalitesine ulaşabileceğini mi sanıyor? Bu, hiç mümkün değildir. Geçmişin akıl çapını aşamadan bugüne gelinemez. Bu gerçeği herkesin bilmesi şarttır.

 

İcatlar Yapmak

Akıl çapının gelişmesi sonucu teknolojik icatlar yapılabiliyor. Çünkü icatlar çağın akıl çapıyla yapılırlar. Bugün yüz binin üzerinde akademisyene rağmen bir tane fikir ve bilgi icadı yapılamıyorsa, akademiyanın akıl çapındandır. Aklın mevcut çapının ilerisine geçmeden, mevcudun ilerisinde icat yapmak imkansızdır. Şöyle bir gerçek vardır: “İhmal ettiğin şey, seni imha eder.” Osmanlıyı imha eden şey, asırlarca ihmal ettiği sistemli beşeri düşünme işlemidir. Bu ihmal, başta kafa katmanını işgal eden ulema sınıfı ve milleti din ile sömüren ve halkı düşünmeye düşman yapan ve düşünmeye çalışanları hemen kafir ilan eden cemaatler olmuştur. Sonuçta çöküşün sebebi halktır.

 

Şimdi de hala Türkiye, düşünme işlemini ihmal ediyor. Bu ihmalin kötü sonuçlarını her gün gündelik hayatımızda yaşıyoruz. Daha kötülerini de yaşarız. Devletimizi ve insanımızı yönetemez hale geldik. Soğanı, patatesi yönetemez durumdayız. Milletin karnını doyuramaz hale geldik. İşlerini göremez hale geldik. Allah muhafaza daha kötü sonuçların olmaması için hiçbir sebep yoktur. Çünkü artık her şey çağdaş kafa işidir. O da bizde yok. Bu akıl çapımızla varlığımızı sürdüremeyiz. Bu akıl çapını hiç kimse bize veremez. Bilgisayar gibi de, beynimize yükleme yapamayız. Bunu kendi kafamızla yapmak zorundayız. Dine veya dinsizliğe sığınmakla da onu elde edemeyiz. İşte bu iş, zor bir kafa işi olduğu için, onu yapmaktan hep kaçınıyoruz. Bunu kendimizin yapması gerektiğini çok iyi kavrayalım.

 

Henry Thoreau (1817-1862) adlı bir filozof şöyle der: “Aptal insanlar, hayal ettikleri şeyin kendilerinde değil, başka bir yerde olduğunu hayal ederler.”

 

Türkiye’nin bugünkü sorunları siyasetle çözülebilecek sorunlar değildir. Türkiye’nin sorunları ancak çağımızın akıl çapıyla çözülebilecek sorunlardır. O da bizde yok henüz.

 

Cumhurbaşkanının Sözü

Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şu sözünü bir fırsat bilmek ve felsefi olarak ele almak gerekir: Cumhurbaşkanı şöyle söylüyor: “Bunlar bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi var. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız.” (08.03.2018) Ama işte Sorun buradadır. Türkiye, maalesef Atatürk’ten sonra yüz yıl içinde, bu güncellemeyi yapacak çağdaş akıl çapında ilahiyatçılar yetiştirememiştir. Yine de en azından güncelleme teşebbüsünde bulunan birkaç tane ilahiyatçı var. Cumhurbaşkanı bu sözünde samimi ise, bu projeye sahip çıkması ve desteklemesi lazımdır. Toplumunu seviyorsa ve gelecekte varlığını sürdürmesini istiyorsa bunu yapmalıdır.

 

Türkiye bugün bin yıl önceki ulemanın formüle ettiği din paradigmasıyla yaşıyor. Şunu bilelim ki, bu ulema, o günün akıl çapına sahipti ve her şeyi o çapla ve kendileri için formüle etti. Bin yıl önceki akıl çapının en yükseği bile, 18. asırdan sonra yapılan icatların hiçbirini yapamamış bir akıl çapıdır. Bugünün ilahiyat akıl çapı, bin yıl öncesindekinden geridedir. Daha da kötüsü, Türkiye’nin din anlayışına ilahiyat düzeyi değil, avam düzeyi egemendir.

 

Bir tarafta çağımızın akıl çapının ürünleri var, diğer tarafta bin yıl öncesinin akıl çapının din adı verilen ürünleri var. İşte toplum, bu ikisi arasında iki arada bir derede kontürpiyede kalıyor. Aslında toplumu bu çıkmazda bırakanlar, Kuran’ın hiçbir söylemini uygulamıyorlar, tamamen çağın ürünleriyle yaşıyorlar. Aslında dine inanmıyorlardır da. Dini sadece satılık meta olarak kullanıyorlar.

Bu yazıyı paylaş :

Yorumlar kapalı.